Sanırım en çok tahamülsüzlüğümüz, değişikliklere , bizden olmayanlara karşı attığımız kaba bakışlarımız, kibirli cümlelerimiz bizi öldürüyor.

Sanırım en çok tahamülsüzlüğümüz, değişikliklere , bizden olmayanlara karşı attığımız kaba bakışlarımız, kibirli cümlelerimiz bizi öldürüyor.Düşman kafamızda yaşıyor haberimiz yok. Kendilerini herkeslerden farklı görüp anlaşılmamaktan şikayet edenler bile bir başkasını kendi gibi ya da herkes gibi olmadığı için atabiliyor derin kuyulara. Elinde olsa taşlar da fırlatacaklar o derin kuyulara. Baskıdan bir başkası bir ip uzatamayacak çıkartmak için karanlıkta kalanları.

Nasıl böyle nefretle dolu olabildik ? Hangi sevgisizlikte başladı sevgiye hasretimiz ? Farkında bile değiliz belki de. Esmerler sarışınlardan, kısa boylular uzun boylulardan , inançsızlar inançlılardan ,bakkal manavdan, sanatçı ekonomistten, bu mahalle yan mahalleden , alt komşu üst komşudan herkes ama herkes küçük bir farklılıktan dolayı saçmasapan nedenler yüzünden bir diğerinden nefret edebiliyor .Sırf  yüksek topuklu bir ayakkabı giyiyor diye bir kadına akılalmaz yakıştırmalarda bulunup görsele dayalı derin ayrımcılıklar yapan  kadınlar biliyorum.Öğrenci yılları boyunca içki içtikleri için başka bir kesim tarafından sürekli rahatsız edilen bu gençler gün geliyor kendilerine yapılanların aynısını başkalarına yapıyorlar, farkındalıkla ya da değil. Aynı faşist bakışaçısıyla yaklasıyorlar bir başkasına. Saçını kendine yakışmadığı halde çiğ sarıya boyayan bir kadına yakıştırdıkları “ aptallık” zamanında kendilerine de yapıştırılmıştı belki de saçlarını pembeye boyadılar diye. Hiç dikkat ettiniz mi dil, cinsiyet , yer , renk  aklınıza gelebilecek ve tersinin varolduğu herşeyi kendimizden uzak görüyor, yabancı belliyoruz. Bir İstanbulluyla bir İzmirli arasındaki manasız bir çekişmeye şahit oluyorsunuz diyelim. Ertesi gün bu iki kişi Türk kimlikleriyle bir başka ülkeyi bir başka kimlikteki insanları haksız bir şekilde eleştirebiliyor. Bize farklılık olsun gerisi farketmiyor. Belki de nefretimizi kusmak için daha kolay başka bir yolumuz yok . Sakat bir insan geçse önümüzden “ Bu halde ne işi var sokakta gitsin evinde otursun” diyebiliyoruz.Anlayışsızlığımızın sınırları yok. Ne kadar misafirperver, sıcak insanlar olmakla övünsek de bir o kadar kötü adam rolüne yakıştıramadığımız ama onu çok iyi oynayacak kapasitesi olan insanlarız biz.Ülkemiz de çokca farklılıkların  yaşandığı ya da yaşanmaya çalışıldığı bir yer olduğuna göre korkmalıyız.Önce kendimizden.

Hoşgörü yaşama devam etmek için  keşfetmemiz gereken bir zorunluluk çünkü birbirimize ne kadar benzesek de aslında hepimiz birbirimizden çok farklıyız. Kötü gördüğümüz şeyleri değil, kafamızdaki kötülükleri yok etmeliyiz önce.