Biz gerçekten birbirimizin çaresiyiz!

Avukat Ekin Öztürk

Fiziken bir araya gelemediğimiz, el ele tutuşamasak da gönülden gönüle bağ kurduğumuz, fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik herhangi bir biçimde şiddete uğrayan, ezilen, dışlanan, yok sayılan, eve kapatılan, öldürülen ve dahi yok edilen kadınların, küçücük yaşında evliliğe mahkûm bırakılan, istismara uğrayan kız çocuklarının çaresi olabilmek; ne yaparlarsa yapsınlar devlete duyuramadıkları, herkesin kulak kapadığı çığlıklarını koro halinde haykırabilmek için çıktığımız yolda; birbirimizin çaresi olmak için, bir kişi daha eksilmemek için çıktığımız bu yolda bir durak da 28 Nisan’da Ankara’daydı.

Ülkenin dört bir yanından kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı’nca verilen keyfi kararın iptali talebiyle açılan davanın duruşmasına katılabilmek için Danıştay’da buluştu.

Tam adıyla “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına karar verilmesi ne kadar tiksindiriciyse bir arada olmak, kız kardeşlerimizle kol kola olmak da o kadar güzeldi.

Tam da iptali talep edilen Cumhurbaşkanı kararı ile çıkılmasına karar verilen sözleşme ile önlenmeye çalışılan ‘şiddet’in bir kez daha ve devlet eliyle duruşmaya katılmak isteyen kadınlara gazla, kalkanla, tekmeyle uygulanmasına karşın güzeldi!

Güzeldi çünkü bu şiddete karşı mücadele eden; yan yana, omuz omuza direnen ve nihayetinde tek bir kız kardeşini dahi bırakmadan duruşma salonuna giren kadınları, kadınların mücadelesini ve direncini de gösterdi.

Biz, gerçekten birbirimizin çaresiyiz!

***

Bütün devlet yetkilerini sahiplenen bir kişinin; yüreği kör olmuş, şiddetten, öfkeden, nefretten beslenen bir grubun; kadınların, kız çocuklarının şiddete uğramadığı, insanların cinsel kimlik ve yönelimleri dolayısıyla ayrımcılığa maruz kalmadığı bir ülkeyi “Türk aile yapısına” aykırı gören, kendinden başkasına yaşam hakkı tanımayan bir grubun karşısında durduk. Yaşam hakkı, insanca yaşama hakkı, eşit yaşama hakkı için mücadele eden binlerce kadın ve kurum tarafından açılan davaların yalnızca küçük bir kısmı için verilen duruşma gününde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen yüzlerce avukat, meslek örgütü, parti, sendika, dernek temsilcileri ve milyonlarca kız kardeşinin öfkesini ve çığlığını yüreğinde taşıyan yüzlerce kadın İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak için oradaydı. Onlarca avukat, baro başkanı, baro kadın komisyonlarının temsilcileri; yalnızca kadınların değil, ezilen, ayrımcılığa uğrayan tüm kesimlerin, LGBTİQ+ komisyonlarının, mülteci hakları komisyonlarının temsilcileri dava konusu edilen Cumhurbaşkanı kararının hukuka aykırılığını uzun uzun anlattı. Uzun uzun anlattılar çünkü her yanıyla hukuka aykırı, her yönüyle yetki gaspı niteliğinde bir karar.

***

Uzun uzun anlattılar, çünkü şiddeti ve ayrımcılığı önlemeyi amaçlayan ve buna yönelik –eksik de olsa- düzenlemeler içeren bir temel insan hakları sözleşmesinden çıkılmasına yönelik hiçbir insani gerekçesi olmamasına rağmen dava açıldığında dava sonuçlanana kadar kararın yürütmesinin durdurulması talebini reddeden hâkimlerin siyasi saiklerle değil, hukuki ve vicdani kanaatleriyle karar verebilmeleri için.

Davada verilecek karar ne olur bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz, bu ne ilk ne de son bizim için. Bu eşit, özgür ve adil bir dünya mücadelemizde bir durak yalnızca.

Şunu biliyoruz, korkmadan yürüyebileceğimiz, özgürce kahkahalarımızı savurabileceğimiz, aydınlık bir dünyayı ilmek ilmek, ellerimizle öreceğiz; direne direne, hayatın her alanında yürüttüğümüz mücadelemizle kazanacağız.