Slaven Bilic, Hırvatistan’ın baraj maçında Türkiye’yi Avrupa Şampiyonası yolundan alıkoyması üzerine, 2008 yılındaki dramatik maçla ilgili sorulan “intikam” sorusuna, “intikam hoş bir kelime değil, futboldan uzak durmalı” şeklinde cevap vermişti. Şu meşhur “ölüm grubu” ifadesine de aynı mantıkla bakıyorum. Grubun çekişmeli olduğunu belirtmek için ölüme atıf yapmaya gerek yok. Kaldı ki şahsen takımların güç dengelerinin birbirine yakınlığı baz alınacaksa bu tanımlamaya A grubunun daha fazla uyduğunu düşünüyorum, ama elbette burada belirtilen gruptaki takımların güç seviyesi ki B Grubu’nun bu anlamda özel bir yeri var.

Almanlar ve Hollandalılar. Marco Van Basten 6 ay önce Kiev’deki kura çekiminde bu 2 takımı çektiğinde bugüne kadar gelen bir heyecanı da başlatmış oldu. Kendisi 1988’de ülkesi Avrupa Şampiyonluğuna giderken yarı finalde ev sahibini eledikleri maçta, bitime az bir süre kala, bitirici tek vuruş yeteneğini konuşturarak Eike Immel’in koruduğu kaleyi selamlamış ve Hollanda ezeli rakibinin topraklarında tarihlerindeki tek ulusal takım şampiyonluğunu elde etmişti. O günden bu yana 2 ülkenin komşuluğu, kültürel yapısı, futbolda birbiriyle olan alışverişi, Koeman’ın o meşhur maçtan sonra Olaf Thon’un formasını alıp şortunun içine sokması, 2 sene sonra Rijkaard’ın Rudi Völler’in lüleli saçlarına tükürüğü rekabetin hızını hiç kesmedi. Son Dünya Kupası’nda bu 2 takım ilk 3 sırada birbirini takip etti ve turnuvanın İspanya ile beraber en büyük 3 favorisinden 2’sini oluşturuyorlar.

1988 tekrarlanabilir mi?

Klaas-Jan Huntelaar, Bundesliga 2011-12 sezonunu 29 golle tamamladı ve gol kralı oldu. Oyuncu Almanya Ligi’nde gol kralı olan ilk Hollandalı oyuncu olurken (Roy Makaay daha önce 3 kez bu unvanı kılpayı kaçırmıştı) aynı zamanda lig tarihinin en başarılı yabancı golcüsü oldu. Daha önce 2003-04 sezonunda Ailton (W.Bremen), 2008-09 sezonunda da Grafite (Wolfsburg), takımlarının şampiyon oldukları sezonda kral olurken 28 gol atmışlardı. Ayrıca tüm sezon toplamında attığı 48 gol de onun en iyi kariyer performansı oldu. Son olarak 1975-76 sezonunda ligde gol atan kulüp efsanesi Klaus Fisher’in de rekoruna ortak olduğunu söyleyelim. Bir yanda o golleri sıralarken Robin van Persie de İngiltere’De Profesyonel Futbolcular Birliği ve Spor Yazarları’nın verdiği 2 farklı Yılın Futbolcusu Ödülü’nü kazandı. Van Persie aynı zamanda Premier Lig’in başladığı 1992-93 sezonundan beri sezon içinde 30 gol barajını geçen 6. Oyuncu oldu. Peki bu ikilinin muhteşem formunun ışığında Bert van Marwijk hangisini tercih edecek? Haftalardır Hollanda’da bu tartışılıyor ve her zaman güvenli yolu seçmesiyle ünlü ketum hocanın Solda Afellay, sağda Robben, ortada Sneijder’ın olduğu Van Persie’li bir hücum kurgusuyla başlayıp Klaas-Jan Huntelaar’ı yedek bırakması bekleniyor.

Löw’ün yaş devrimi

1994 Dünya Kupası’nda Almanlar çeyrek finalde Bulgaristan’a elendiklerinde kadroda 25 yaşın altında hiç bir futbolcu yoktu.Bugün ise 23 futbolcudan 14’ü bu yaş sınırının altında. Almanlar Euro 2012’nin en genç takımı durumunda. Jürgen Klinsmann 2006 Dünya Kupası sırasında teknik direktör koltuğundaydı ama daha çok bir “takım koçu” aktivitesini yürütüyordu, hala o turnuvada bir çok taktik hamlenin arkasında Löw’ün olduğu söylenir. Son 2 turnuvada İspanyollar tarafından yolları kesilen Almanlar geçen süre boyunca aradaki farkı kapattılar. Götze, Schürrle, Hummels, Reus gibi yeni yetenekler Löw’ün iskeletini korumayı başardığı 4-2-3-1’in yeni silahları.

Ronaldo ve tayfası

Portekizliler pek umutlu değiller turnuva öncesinde. Teknik direktör Bento’nun yıldızının barışmadığı oyuncuları aday kadrodaki sakatlıklar sonucu turnuvaya götürmek zorunda kalması onun söylediklerinin arkasında olmadığı yönündeki eleştirilerden bir tanesi. Hücum hattındaki Almeida seçimi ve elemeler devam ederken yaptığı 1 numaralı kaleci değişikliği de halen kafalarda soru işareti bırakıyor. Takımın geri kalanının Ronaldo’ya nasıl ayak uyduracağını göreceğiz. 2010 Dünya Kupası’nda Maradona, Messi’den maksimumu alacak takımı yaratamamıştı, Bento aynısını bu sezon Real’i zirveye oturtan Ronaldo ile yapmak zorunda.

Yaşlı kurtun talebeleri

Morten Olsen ve ekibi grubun meşhur “outsider” kontenjanını oluşturuyorlar. 2010 Dünya Kupası’nın en genç oyuncusu Christian Eriksen Danimarka’nın en büyük kozu durumunda, ancak eleme grubunda yine buluştukları Portekiz’in önünde yer aldıklarını unutmamak gerekiyor. Kapatırken bu takımların elemelerdeki bazı istatistiklerini verelim. Hollanda elemelerde 3,7 gol ortalaması ile alanın lideriydi. Attıkları şutları yüzde 57’si de kaleyi buldu ve bu dalda da tepedeler. Portekiz ise turnuvaya gelen takımlar arasında maç başına yediği 1,5 golle en kötü defans performansına sahip, ama aynı zamanda ceza sahası içinden en çok gol kaydına muvaffak olan da onlar.