Biz Haliç Üniversitesi’ndeki ötekileriz…

Zaman tarihin muhasebesidir…

İnsan ise zamanın muhasebecisidir.

Bu bir diyalektik süreçtir, toplumsal değişimler ve bunların ortaya koyduğu neticelerin hiçbiri sonuç olamaz, değişim ve farklı yeni sentezlerin ortaya çıkması insanoğlundaki beklentiler ve mücadelesiyle doğru orantılıdır.

13 senelik süreç artık tarih oldu, insanların verdikleri mücadele ve ödedikleri bedel bu süreci neticelendirdi. Ama sonuçlanması mümkün değil...

İnsanlar üzerinde oluşturulan baskı ve onur-uzlaştırma çabalarına karşı; ortaya konan mücadele insanoğlunun umudunun varlığını tanımasıyla gerçekleşti.

Buna şahit olacak en iyi örneklerden biri işlerine son verilen ben ve diğer 70 yakın arkadaşımdır.

Kesit bilindiği üzere; bütünün tüm özelliklerini taşıyan parçasıdır.

Haliç Üniversitesi’nde yaşananlar Türkiye’nin bir kesitidir.

İşte bizler de bu bütünün özelliklerini taşıyan; tüm emekçiler gibi, gazeteci, akademisyen, memur, işçiler ile aynı sorunları yaşadık. Bu ülkede yaşayan ötekilerin yaşamından kesitti.

Suçlarımız aynı; öteki olmak…

Öteki ne peki?

Artık buna cevap vermeye gerek yok sanırım.

Ama bir gerçek var; işlerimize son verilmesine rağmen akşamları huzur içinde kafamızı yastığa koyuyoruz. Ne biat, ne itaat, ne de tutsak olarak esaret içinde yaşamadık ve başkalarının kişisel beklentileri üzerine kurulan, oluşturmak istenen sürece dahil olmadık. Bu bizlerin ahlaki bir duruşuydu.

Haklarımızı hukuk çerçevesinde arayıp kollamak en doğal hakkımız ve bunu sonuna kadar kullanacağız.

Emeğimizle kurduğumuz ve hiçbir çıkar gözetmeksizin sadece öğrencilerin mutluluğu ve başarısı için çalıştığımız kurumdan gerekçesiz kovulmak, bir mağlubiyet değil sadece bizler için birer muhasebedir.

Asıl muhasebe yapması gerekenler; bu süreç içinde bizler gibi görünüp bizlerin yok olmasına göz yuman ve diğerlerine destek olan kişilerdir. Onların kendileriyle yüzleşmesi onlar adına ahlaki sorumluluktur, çünkü onlar da bu süreç içinde eşlerine ve çocuklarına hatta öğrencilerine karşı bizler adına sorumludurlar. Bizler nasıl da onlar adına, onların tüm varlıkları adına sorumluluk aldıysak…

Türkiye’de artık ortaya çıkan bir gerçek var; kimse başkaları için öteki olamayacak, buna kimse izin vermeyecek…

Herkesin bu ülkede emeği var, herkes ortak paydada buluşarak yaşamak zorunda.
Biz işlerine son verilenler arasında Türk, Kürt, Laz, Alevi, Sünni, Arap, sağcı, solcu her kesimden insan var. Bunlar bizim ayrıcalıklarımız değildir. Mücadelemizin tek bir dayanağı var; insanlık onurumuzu ve emeğimizin karşılığını almaktır. Ama aramıza sokulmaya çalışılan ayrıcalık dayanağındaki düşmanlıklar, aslında düşmanlığımız değil zenginliklerimizdir.

Bu ülke Kurtuluş Savaşı’nda emperyalistlere karşı topyekûn savaş vererek bu Cumhuriyet’i kurmuştur. Bu gerçekleri ve bu gerçeklerin maneviyatlarını kimse yok sayamaz ve sömüremez. Her kesimin hassasiyeti vardır ama ortak payda insan gibi yaşamak ve insanlık onurumuza yapılan tacizlerde ortak tavır almaktır.

Haliç Üniversitesi Türkiye gerçeğinin bir kesitidir, bizler de bu kesitin içindeki ötekileriz.
Kimse biz 70 kişiyi yok sayamaz, kimse bizim emeğimizi yok sayamaz ve kimse insan gibi yaşama arzumuzu yok sayamaz.

En önemlisi, hiç kimse bizi hukuki haklarımızdan korkutarak koparamaz. Eninde sonunda bu haklarımızı kazanarak döneceğiz.

Bir gün mutlaka…

Biz ötekileriz!