BirGün yazarı Oğuzhan Müftüoğlu, daha önce ‘utanacaklar’ dediği ‘yetmez ama evet’çilerin son tavrını, “Biz yanılmışız. Bunlar utanmaz” diye yorumladı. Merdan Yanardağ ‘entelektüel dolandırıcılık’ ifadesini kullanırken, Fatih Yaşlı “Bu tavırla hesaplaşmalı” diye konuştu. Ece Temelkuran ise “Günah çıkarırken bile kibirliler” değerlendirmesini yaptı.

Biz yanılmışız, bunlar utanmaz

Mustafa KÖMÜŞ

Üzerinden 11 yıl geçmesine rağmen 12 Eylül 2010 Referandumu ve o dönemki tavırlar hâlâ tartışılıyor. Özellikle o dönem bu değişikliği destekleyen liberallerin yeterli derecede özeleştiri vermemesi de bunda en büyük etken. AKP’nin kurduğu otoriter tek adam rejiminde en önemli eşiklerden biri olan referandumda ‘Yetmez ama evet’ diyen kesimlerin birçoğu bu tavırlarını hâlâ savunuyor. Hatta daha da ileri giderek "Bugün olsa yine aynı şeyi yapardım" diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Kimisi bu tavrı eleştirenlere hakaret etmekten de geri durmuyor.

AKP-Cemaat koalisyonun ‘12 Eylül darbesiyle hesaplaşma’ propagandasıyla başta yargı olmak üzere ülkeyi dizayn etme girişimine sol liberaller “yetmez ama evet” diyerek destek verirken Kürt siyasal hareketi de “boykot” kararı almıştı. “Hayır” diyenlerin darbeci ilan edildiği o günlerde BirGün gazetesi yazarı ve devrimci hareketin önemli isimlerinden Oğuzhan Müftüoğlu “Biz 12 Eylül’ün mağduru değil muhatabıyız” dedikten sonra şu eklemeyi yapmıştı: “AKP’nin darbeyle hesaplaşma söylemi kaba bir aldatmaca. Bu söylemin arkasına takılan liberal ve solcular bu aldatmacaya gönüllü inananlar. ‘Evet’çi liberaller aldıkları bu tutumdan dolayı utanacaklar.”

Referandumdan bu yana 11 yıl geçti. AKP referandumdan aldığı kuvvetle Türkiye’yi eşi benzeri olmayan bir karanlığa sürükledi. İslamcı otoriter bir yönetim kendini tahkim etti. İktidar koltuğunu işgal eden AKP bugün de zulmüne devam ediyor. O dönem büyük bir iştahla AKP’yi destekleyen ve yaşadığımız Türkiye’nin oluşmasında ciddi katkıları olan, bugünün gözden düşmüş liberalleri teker teker günah çıkarmaya başladı. Bunu yaparken bile kibirlerinden asla taviz vermiyorlar. Tüm ülkeyi İslamcı-otoriter bir yönetimin eline bırakan ve milyonlarca insanın hayatını kabusa çeviren süreci “iyi niyetli bir çaba” olarak anlatıyorlar. Büyük bir iştahla gönüllü olarak yaptıkları politik tercihi kişisel bir öykü haline getirip masumlaştırmaya çalışan liberaller halkın önüne çıkıp bir özür bile dilemeyecek kadar aymazlar.

biz-yanilmisiz-bunlar-utanmaz-929014-1.


Bundan 11 yıl önce evet’çi liberaller için “günü gelince utanacaklar” diyen BirGün Yazarı Oğuzhan Müftüoğlu'na, liberallerin söylemlerini ve yıllar önce söylediği ‘utanacaklar’ sözünü sorduk. Müftüoğlu’nun yanıtı tek cümle oldu: “Biz yanılmışız. Bunların utanması bile yok.”

GÜNAH ÇIKARIRKEN BİLE KİBİRLİLER

Gazeteci-Yazar Ece Temelkuran ise ‘yetmez ama evet’çilere Twitter hesabından yaptığı paylaşımla tepki gösterdi. Temelkuran şunları yazdı: “Entelektüel suçlar -faşizmi erken safhasında desteklemek gibi- hiçbir mahkemede yargılanmadığı için günah çıkarırkenki kibirleri ve tarihi yalan ve eksik anlatımlarıyla yeniden yazmaları da cezasız kalıyor. ‘Yetmez ama evet’in günahı çıkarılmış güya ama o günlerdeki cahil özgüvenine çok benzeyen keskinliklerinden ve kendileri gibi düşünmeyenleri nasıl ‘demokrasi karşıtı-ordu destekçisi’ diye aforoz ettiklerinden hiç söz edilmemiş. Çünkü ‘öforileri’ sırasında uyarıldılar. Biliyorum çünkü o az sayıda insandan biri bendim. İnsanın sadece ‘Yazık’ diyesi geliyor çünkü kendileri bile olup bitenden ahlaki bir ders çıkarmadıklarına göre gelecek nesillere bir şey diyesi gelmiyor.”

TOPLUMSAL DİRENCİN KIRILMASINI SAĞLADILAR

“Liberaller bugünkü cehennemin yolunu döşedi, dinci faşizan rejimin meşruiyet kaynağı oldu” diyen Tele1 TV Genel Yayın Yönetmeni ve BirGün gazetesi Yazarı Merdan Yanardağ ise şunları söyledi: “Toplumsal direniş refleksinin kırılmasında iktidarın kullanışlı bir aracı haline geldiler. Bu kişiler dürüst bir tarihsel muhasebe ve özeleştiri yapmak yerine, vergi kaçıran entelektüel dolandırıcılar gibi davranıyorlar. Orhan Pamuk’un söylediklerini okudum. Bütün toplum bilimlerin toprak anası diyeceğimiz tarih bilimi ve bilincinden, toplumun işleyiş yasalarından öyle habersiz ki şaşırıyorsunuz. Ama bir cahil kibriyle, bu soruya yanıt vermem diyor. Milliyetçi ve laik kesimler tarafından cezalandırıldım, işkence gördüm diyor. Bu bir yalan. Tam tersine güven ve konfor içindeydi. Bu rejimin el üstünde tuttuğu isimlerdendi Orhan Pamuk. Pamuk’un da diğerlerinin de bu toprakların kültürüyle diliyle hiçbir ilgileri yok. Sorun ‘İslam değil otoriterlik’ gibi saçma bir tezi de tekrarlamışlar. Sanki ‘sorun İslam’ diyen var. Sorun siyasal İslamcılık, totaliterlik de bu anlayışın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu ülkede sorun siyasal İslam değildir dediğinizde, kullanışlı aptallar olmaya devam ediyorsunuz demektir. Çünkü, dinci-faşizan bir rejim inşa edilirken siz hâlâ açık bir özür ve özeleştiriden kaçınıp, iktidarın İslamcı karakterini gizlemeye çalışırsanız, kullanışlı aptal bile değil, kullanışlı salaklar olursunuz.”

“Bu kişiler referandumla devrim yapılacağını düşünen cahiller” diyen Yanardağ, şöyle devam etti: “Bu kadar cehalet ancak eğitimle olur diye düşünüyorum. Asıl saldırdıkları devrimcilik fikri ve gerçek demokratikleşme tutumudur. İslamcıların ve Ortaçağ artığı yobazların kullanışlı aptalları oldular, onlara rıza ve meşruiyet ürettiler, toplumsal direniş refleksini kırdılar ve şimdi buna bir gerekçe bulmaya çalışıyorlar. Sonuçta dinci-faşizan bir totaliter rejimin yollarını döşemiş oldular. O kadar kibirliler ki, açıkça 'yanlış yaptık' diyemiyorlar. Yine işi Kemalizme, totalitarizme bağlayarak sorun siyasal İslam değil demeye çalışıyorlar. Topluma yüzlerini dönüp özür dilemeli ve yaptıklarıyla yüzleşmeliler. Ancak çok korkakça davranıyorlar, cesaretleri yok. Kurulu düzenle bir dönem uzlaşmış ve iktidarın parçası olmuş bir kesimle karşı karşıyayız. Bir aydın ihaneti yaşadık. Kin tutmuyoruz, ama eğer dürüstçe özür dilemeyecek ve özeleştiri yapmayacaklarsa yaptıklarının hesabını -entelektüel planda da olsa- vermeliler. Çünkü, AKP-Cemaat iktidarının düzenlediği 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunda ‘Hayır’ diyenlere sanki ‘orducu-darbeci’ diyen sldıranlar kendileri değilmiş gibi davranmaya kalkıyorlar. Oysa kendileri yüz kızartıcı bir darbenin aparatı haline geldiler. Öyle yağma yok!”

SANDIK TAVRI DEĞİL POLİTİK POZİSYON

‘Yetmez ama evet’çilik sadece bir sandık tavrından ibaret olmadığını söyleyen siyaset bilimci Fatih Yaşlı ise “Bu esas olarak sol liberalizm olarak adlandırdığım politik bir pozisyon. Siyaseti devlet-toplum ikiliği üzerinden okuyan bir tarafta yapılaşmacı, moderlenşmeci, vesayetçi elitler; öbür tarafta ise dindar, muhafazakâr, mütedeyyin kitleler üzerinden okuyan bir bakış” dedi.

Bu bakış açısının tarihsel olarak durduğu yerden de bahseden Yaşlı şöyle devam etti: “Demokrat Parti iktidarını desteklemek, sonrasında Özal’ı desteklemek, 90’lı yıllarda Süleyman Demirel’i desteklemek, AKP’nin ilk on yılında en azından AKP’yi desteklemek. Bunlara göre bir tarafta merkez güçler var. Eğer Türkiye'de demokratikleşme istiyorsanız merkeze karşı çevreyi destekleyeceksiniz. Vesayetçilere karşı dindar kitleleri destekleyeceksiniz. İşte bu bakış açısı kendisini ‘yetmez ama evet’çilikle gösterdi. Dolaysıyla ben bugünkü tavırlarını da tuhaf bulmuyorum. Herhangi bir pişmanlık dile getirmiyorlar. Sadece bir yanılgıdan bahsediyorlar. AKP rejiminin inşasına giden yolda 2010 referandumu ve yargının Fethullah Gülen cemaatinin desteğiyle ele geçirilmesi taşlardan biriydi. Dolayısıyla AKP’yle hesaplaşmak isteniyorsa bunun bir noktasında da mutlaka da ‘yetmez ama evet’çilikle hesaplaşmalı.”

***

"Batılılaşacağımıza inandık"

Paris’te düzenlenen Türkiye konulu bir panele 2010 Anayasa Değişikliği Referandumu’nda ‘yetmez ama evet’ diyen Orhan Pamuk, Nilüfer Göle, Edhem Eldem ve Seyfettin Gürsel katılmıştı. Bu kişilere referandumdaki tavırları için pişman olup olmadıkları sorulmuştu.

Orhan Pamuk, "Bu soruya yanıt vermeyeceğim" derken, Nilüfer Göle uzun yanıtında, "Tam bir coşku içindeydik, naif bir şekilde Türkiye’nin batılılaşacağına inandık" demişti. Edhem Eldem, "Bizi "kullanışlı aptallar" olmakla itham ettiler ve batı gözünde bu rejimi meşru kılmakla suçladılar. Ancak biz gerçekten bir şeyleri değiştireceğimize inandık" ifadelerini kullanmış, Ekonomist Seyfettin Gürsel de "AB’ye girerek, acı çekmeden, hızlı bir şekilde demokratikleşeceğimize inandık. Ama yanıldık" diye konuşmuştu.

***

Hâlâ ‘hayır’cıları suçluyorlar

‘Yetmez ama evet’çiler daha önce de usta edebiyatçı Haydar Ergülen’in BirGün Pazar’da yayımlanan yazısında ‘özür dilemeliler’ demesinin ardından tartışılmıştı. Buna cevap veren bazı ‘yetmez ama evet’çiler hakaretamiz ifadeler kullanmıştı. İçlerinde ‘hayır’ diyenleri suçlayanlar dahi olmuştu. Halil Berktay kendisinden özür beklenmesine "geri zekalılık" olarak nitelendirirken, “Aynı şartlarda bir daha referandum yapılsa yine desteklerim” demişti. 2010 referandumunu 2010’un ikliminde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyen Gazeteci Ali Bayramoğlu ise bugünü referans alıp eleştirmenin akıllıca olmadığını iddia etmişti. Hala o dönem referanduma ‘hayır’ diyenleri eleştiren Yücel Sayman ise “Hayır diyerek gerici bir sisteme onay verdiler. Sonuç itibariyle 12 Eylül referandumuyla getirilen kazanımlar teker teker geri alındı ve aslında hayır diyenlerin istediği sisteme geri dönüldü” cümlelerini kullanmıştı.