Bize ait olanı geri alacağız!

Feray Aytekin Aydoğan

Biz eğitim ve bilim emekçileri, velilerimiz, ülkenin tüm yurttaşları çalışınca, ekmek alınca, alışveriş yapınca, en temel ihtiyaçlarımız elektriği,suyu, doğalgazı kullanınca özetle günün her anında vergi ödüyoruz. Bu yüzden Mecliste görüşülen bütçe iktidarın değil, halkın bütçesidir. Bize aittir. İktidar bize ait olanı, bize rağmen planlayamaz, kullanamaz.

Bize ait olan bütçeye ilişkin ülkemiz gerçekliği ise antidemokratik işleyişin fotoğrafıdır. Ödediğimiz vergilerin hangi amaçla kullanılacağına, denetleme hakkına sahip değiliz. Halkın parasını harcama yetkisi Cumhurbaşkanlığı’nda. Bütçeyi Cumhurbaşkanlığı hazırlıyor. TBMM’de 5-6 hafta tartışılıyor, oylanıyor. TBMM bütçeyi kabul ederse Saray’da hazırlanan bütçe geçerli oluyor.

Yıllardır eğitime ayrılan kaynaklar sadece rakamsal olarak artmakta, doğrudan eğitim hizmetlerine yönelik yatırımlar açısından bütçelerde gerçek anlamda bir artışın yapılmadığı görülmektedir. 2019 yılında 113 milyar 813 milyon TL olan MEB bütçesi 2020 yılı için 125 milyar 397 milyon TL olarak belirlenmiştir. MEB bütçesinin her yıl olduğu gibi rakamsal olarak arttığı görülse de, MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2019 yılında yüzde 11,84 iken, 2020’de bu oran yüzde 11,45’e gerilemiştir. Benzer bir azalma MEB bütçesinin milli gelire oranında yaşanmış, 2019’da MEB bütçesinin milli gelire oranı yüzde 2,56 iken, 2020’de bu oranın yüzde 2,57 olması beklenmektedir.

MEB bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, bu rakam 2019’da yüzde 4,88’ e kadar gerilemiş, 2020’de ise bu oran daha da düşürülerek yüzde 4,65’e indirilmiştir.

MEB, eğitim emekçilerini esnek, kuralsız ve güvencesiz çalıştırmak için gece gündüz çalıştırmaya, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamasında ısrar ederek eğitimde güvencesiz istihdam politikalarını adım adım hayata geçirmeye, performans dayatması ve angarya çalıştırma uygulamaları ile işgücü maliyetlerini aşağıya çekmeye çalışmasına rağmen, MEB bütçesinin yüzde 84’ü eğitim emekçileri için yapılan sabit harcamalara gitmektedir.

MEB 2019-2023 Stratejik Planı ise kamusal eğitime ayrılmayan kaynakların özelleştirmeye ayrılmaya devam edeceğinin fotoğrafıdır. Stratejik Plan’ a göre okul öncesinin özel öğretimdeki payının yüzde 16,2’ ye, ilkokulun özel öğretimdeki payının yüzde 5,1’ e, ortaokulun yüzde 6,5’ e, ortaöğretimin de 13,5’ e yükseltileceği açıklanmıştır.

Yine bütçe açıklamasında da belirtilen mesleki eğitimin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirilmeye devam edileceği, yoksul ailelerin çocukların çıraklık okulları adı altında haftanın 4 günü çalıştırılıp, yalnızca 1 gün okulda eğitim görebileceği, “çocuk işçiliği” ne yasal, hukuki kılıf haline getiren düzenlemenin de hızlandırılacağı net bir şekilde belirtilmiştir.

Ülkenin her yerinde velilerin, öğrencilerin birincil talebi akademik liseler olmasına rağmen bütçe ve stratejik plan imam hatip okullarını güçlendirme üzerinden devam etmekte, Stratejik Plan’da imam hatip okullarına 2,7 milyar TL harcama planlanmaktadır.

Milli Eğitim Bakanı bütçe açıklamasını “Güçlü Öğretmen Güçlü Gelecek” çağrısı ile yapmasına rağmen, sözleşmeli, güvencesiz çalışmanın, ücretli öğretmenliğin bir devlet politikası olarak devam edeceğini yinelemekte, 3600 ek göstergenin yaşama geçirilmesi noktasında ise cümle kurma ihtiyacı dahi duymamaktadır.

Bütçe görüşmeleri bize bir kez daha göstermiştir ki; mecliste görüşülen bütçe halkın, eğitim ve bilim emekçilerinin, öğrencilerimizin bütçesi değildir. Bize ait olanı geri alma mücadelesini ise memleketin tüm yurttaşları, eğitim ve bilim emekçileri, velileri olarak birlikte kazanacağız.

*Eğitim Sen Genel Başkanı