Hukuktaki çifte standart, keyfiyet, çelişkiler vicdanları yaralamakla kalmıyor, nefret ve güvensizlik tohumları da atıyor.

Türkiye, 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra bir “cezaevi cumhuriyetine” dönüştü. Siyasetçiler, gazeteciler, avukatlar, aktivistler “güvenlik” gerekçesiyle tutuklandı. Operasyonlar, yargılamalar, tutuklamalar en başından beri, kamu kesimini de hedef aldı. “Terör” ve FETÖ/PDY ile “mücadele” kapsamında, büyük mağduriyetler yaşayan ve “derdini anlatamayan kişiler” de ortaya çıktı. Biriken dosyalar çelişkilerin ve “suçsuzluğun ispatının anlatılabilmesinin” ne denli zor olduğunu da gösterdi.

Bu dosyalardan biri, Antep’te tutuklanıp, cezaevine gönderilen, iki çocuk annesi tarih öğretmeni E.O.’ya ait. Suçu, sadece Bankasya’da bin 650 TL para bulundurmak… Ne Cemaat okullarında okumuş, ne de telefonundan ByLock uygulaması çıkmış. Cezası 2 yıl 1 ay. Hiçbir biçimde yapılanma ile ilişkilendirilemediği halde, tutukluluk gerekçesi örgüte “bilerek ve isteyerek yardım etmek.” Avukatı aracılığı ile “istinaf mahkemesine başvurusu” esastan reddedildi.

“Bankasya’ya para yatırma suçu”nu oluşturan dosyaların tümünde bir gizli tanık ifadelerinden yola çıkılıyor. Gizli tanık özetle şunu söylüyor: “2014 yılında Fetullah Gülen, Bankasya’nın kötü giden durumu için, örgüt üyelerine çağrı yaptı. ‘Paranızı buraya yatırın’ dedi. Katıldığım bir öğretmenler toplantısında bu karar konuşuldu.”

Çelişkiler ve çifte standartlar
Oysa aynı dönemde; Bankasya’da para tutanlar ya da para yatıranlar için gizli tanığa gerek yoktu. Devlete bağlı SGK, Maliye gibi kurumlar ile Bakanlıklar, milyonlarca lirayı Bankasya üzerinden transfer ediyordu. E.O. örneği olduğu için Antep’teki durumdan yola çıkıp önemli emsalleri paylaşalım. 2015 yılı Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Faaliyet Raporu’ndaki veriler ilginçti.

Buna göre Gaziantep Su ve Kanalizasyon İdaresi (GASKİ), 2014 yılında, 29 milyonluk su faturası tahsilatının 14 milyonunu Bankasya üzerinden yapmıştı. Avukatı, bin 650 lira yatırdığı için 2 yıldan fazla ceza alan E.O.’nun tutukluluğundaki çelişki ve çifte standarta aynı bankaya yüklü miktarda para yatırıp beraat eden iş insanlarını örnek göstererek vurgu yaptı.


Bununla birlikte bankanın Antep tarafından nazik bir durumu da vardı. Çünkü Bankasya’nın 5.68’lik hissesini Antepli bir aile elinde bulunduruyordu. Soruşturmaya bile gerek duyulmadı.

Mahkemelerin korkusu, iktidarın algısı
Ekonomik kriz nedeniyle tüm projeler durdu ama cezaevleri inşaatları sürüyor; hedef 5 yılda 225 yeni cezaevi. HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu emsal mağdur üzerinden süreci değerlendirdi, güncellenen rakamlardan söz etti ve sordu: Sistem bu hale geldiyse artık bir sorgulama şart değil mi?

Darbeden bu yana ortaya çıkan hukuksuzluklar ve mağdurlarla ilgilenen HDP Kocaeli Milletvekili ve TBMM İnceleme Komisyonu Üyesi Ömer Faruk Gergerlioğlu, güncellenen rakamları çarpıcı ifadelerle paylaşıyor: “134 bin kişi kamudan ihraç edildi. 170 bine yakın mağdur aile var. Tüm aile üyeleri toplanınca milyonları buluyor. İntiharlar çoğalıyor.”

Gergerlioğlu’nun Adalet Bakanı Yardımcısı Selahattin Menteş’e yönelttiği soruya aldığı cevap ise aslında Türkiye’de hukuk sisteminin çöktüğünü, mahkemelerin işlevini tamamen yitirdiğini gösteriyor. Çünkü HDP vekilinin; “Suçsuzluğu kanıtlanan KHK’lilerin akibeti ne olacak?” sorusuna, “Mahkeme kararlarının önemi yok” cevabı verildi.

Hapishaneler konusunda ise durum aynı ölçüde vahim. Gergerlioğlu cezaevlerini değerlendirirken kadınların durumuna dikkat çekiyor: “Cezaevleri kapasitesi 211 bin olmasına rağmen, 254 bin tutuklu ve hükümlü kalıyor. 702 bebek annesi ile hapiste.”

Her kesimden herkesin kolayca tutuklandığına vurgu yapan Gergerlioğlu, akıl almaz bir gerçeğe de değindi: “Devletin 5 yılda 225 yeni cezaevi yapma planı var. Ekonomik kriz nedeniyle tüm yatırımlar ve projeler durdu; fabrika, okul, hastane projesi yok. Ancak durdurulmayan tek şey cezaevlerinin inşaası.

HDP’li vekilin sorusu tüm konunun da özeti: “Bir ülkede sistem bu hale geldiyse artık sorgulama yapmak gerekmiyor mu?”