Bizim dünyamızdan değiller

GÜNNUR AKSAKAL BAYKAN

Luigi Ballerini, İtalyan edebiyatının öne çıkan isimlerinden. Ödüllü yazar, son olarak ON8 Kitap tarafından yayımlanan ‘Adı Sıfır’ adlı kitabı ile okurlarıyla buluşuyor.

‘Adı Sıfır’, temposu yüksek bir bilim kurgu romanı. Sıradan hayatlara sahip iki doktor olan Stefania ve Luca ile tesadüf eseri yolları kesişen on dört yaşındaki bir çocuk, bambaşka bir dünyanın kapılarını aralıyor. Oldukça tehlikeli ve alışılanın dışında bir dünya bu…

On dört yaşındaki ana karakterimizin tam adı İkinoktasıfır. Bu ilginç ismi, içinde bulunduğu deney programından alıyor. “Deney 2.0” aslında bir yeni dünya deneyimi. Bu deneyimin kökleri geçmişteki saldırı amaçlı sanal savaş ağlarına dayanıyor. En çok ödeme yapanın yani en zenginin hizmetine sunulmak üzere geliştirilen ancak kontrol altına alınamayacağı hızlıca fark edilen ileri teknolojiye sahip bir tür ordu. SSA adıyla bilinen ordu hakkında hemen her ülkenin gizli servisinin istihbaratı bulunuyor ve SSA odaklı ortak faaliyet yürütüyorlar.

Nitekim, yıllar önce çökertildiğine inanılan ve artık bir tehlike olarak görülmeyen bu ordunun faaliyetlerine devam ettiğini İkinoktasıfır’ın bir şekilde bu dünyaya düşmesi ile öğreniyoruz.

İkinoktasıfır, onunla aynı kaderi paylaşan diğer çocuklar gibi, ebeveynleri tarafından bakımı üstlenilmemiş çocuklardan. Paragöz hastane çalışanlarının işbirliği yüzünden SSA’nın programına dâhil ediliyor. Doğdukları andan itibaren bir asker, hatta ölüm makinesi olarak yetiştiriliyor; anne-baba, arkadaş, yoldaş, sevgili vb ilişkiler yasaklanıyor. Mutlak bir tecrit içinde büyümeye mahkûm edilen bu çocuklar hayatları boyu gerçek bir insana dokunmuyor, göz teması ya da diyalog kurmuyor.
Bu katı kurallarla belirlenen yetiştirme prensibi biraz dünya tarihine adını utançla yazdıran Hitler faşizminin ‘Lebensborn’ birliğini anımsatıyor. 1930’lu yıllarda her bakımdan Nazi ideolojisine uygun bir jenerasyon yaratmak amacıyla kurulan bu birlik, o zamanlar kürtajın da yasak olmasını kendi lehlerine kullanarak binlerce kadının isimsiz doğumlarını teşvik etti ve doğan çocuklardan ‘Aryan’ olanları birer Nazi olarak yetişmesi için SS üyeleri ve ailelerine evlatlık olarak verdi.
Tıpkı ‘Lebensborn’lar gibi izole koşullarda, insana dair duygulardan azade ‘sentezlenen’ İkinoktasıfır; vücut geliştirme programlarından fiziksel antremanlara, sıkı bir beslenme planından onu zorlayan liyakat sınavlarına uzanan arka planıyla gerçek bir çocuk-asker. Kim bilir, belki de bu yüzden Stefania ve Luca’nın dünyasına düştüğünde ne çocuk olmayı becerebilecek, ne de asker.

MADAR

Madar, İkinoktasıfır ve programda yetişen diğer çocukların nazarında bir anne motifi. Elbette geleneksel anlamda bir anne değil, daha çok yarı komutan-yarı tanrı. Daima çocuk-askerlerini izliyor ve hem gerçek hem mecaz anlamda onların düşüncelerini kontrol ediyor. Onun sesi her yerden duyuluyor, o her şeyi seziyor, gözleri her yerde. Herkes ona itaat etmeli. Madar tüm bu özellikleriyle muazzam bir tanrı figürü.

Madar’ın, sadık ve sağlıklı çocuk-askerler yetiştirme konusunda oynadığı rolün de Nazi Almanyası ile ortaklaştığını es geçmemek gerek.

Böyle bir laboratuvar ortamında yetişen İkinoktasıfır için -Madar’ın monitörler aracılığıyla kanıksattığı biçimde- otokontrol ve disiplin en önemli ilkeler. Olabilecek kötü durum ise duygularını kontrol edememek. Gerçek dünyaya geldiğinde ve gerçekliğin kendisine izletilen simülasyondan çok farklı olduğunu fark ettiğinde duygularını denetlemekte ve kontrol altında tutmakta epey zorlanıyor. Bunun için hissettiği suçluluk daima canlılığını korurken, bir yandan da bazı öğretilerin hurafeden ibaret olduğunu ayrımsıyor. Eğer insanlar ona dokunursa derisinin yanacağı ya da onlarla göz göze gelirse kör olacağı gibi…

‘Adı Sıfır’, hiçlik, bireysellik ve aile, militarizm ve devlet aygıtları üzerine düşündüren enfes bir ilkgençlik romanı. İki dünya arasında kalanların hikâyesini anlatan Ballerini, satır aralarında dünya sistemlerine yönelik eleştirel bir tartışma yürütürken, 1984 gibi kült eserleri selamlamayı ihmal etmiyor.