Attila Aşut

yazievi@yahoo.com

Küba’yı görmek en büyük özlemimdi! Hele de devrimin önderi Fidel Castro hayattayken…
Gitmesem de, görmesem de, orası “Bizim Küba”dır zaten! Emekçilerin iktidarda olduğu her ülke, benim de vatanımdır çünkü.
Ayrıca, gidip gezenlerden çok şey dinledim, öğrendim. Kafamda canlandırdığım “Sosyalist Küba” imgesi; yıllar içinde okuduklarım ve dostlarımdan dinlediklerimle daha bir pekişti, somutluk kazandı.

“68 Kuşağı” devrimcileri, bir bakıma Küba Devrimi’yle yaşıttır. İlk gençlik yıllarımız, 1960’larda dünyadaki devrimci dalganın yükselişine ivme kazandıran Küba deneyiminin başarılarını izleyerek geçti. Kendilerini sosyalizme adamış bu yalın, alçakgönüllü insanların yaşantılarından hepimiz etkilendik, esinlendik ve çok şey öğrendik. Türkiye devrimci hareketi de Küba Devrimi’ne, onun önderlerine ve Küba halkına her zaman içten bir sevgiyle bağlandı. Küba’nın bağımsızlık ve toplumsal kurtuluş savaşımına desteğini, dayanışmasını hiç eksik etmedi…

Küba, emperyalizme karşı direnen halkların kalesi ve simgesidir. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, barış ve halklar arası dostluk özlemimizin canlı örneğidir. Sosyalizmin dünyadaki vicdanı ve vitrinidir.
Sosyalist Küba, elli beş yılda pek çok başarıya imza attı. Sağlıkta, eğitimde, bilimsel çalışmalarda gerçekleştirdiği büyük atılımlarla dünyada parmakla gösterilen bir ülke konumuna geldi.

Küba belki zengin bir ülke değil. Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra ekonomik açıdan büyük sıkıntılar yaşadı. Çünkü Küba ekonomisini ayakta tutan şekerkamışının başlıca alıcısı Sovyetler’di. Şimdi daha çok turizm gelirleriyle ekonomisini geliştirmeye çalışıyor. Sosyalizmden vazgeçmeden halkın refah düzeyini artırmanın yollarını arıyor. Antikomünizmin propaganda aygıtları her ne kadar Küba’yı, “Halkı sefalet içinde yüzen, baskıcı bir yönetim altında özgürlüklerinden yoksun yaşayan bir ülke” gibi göstermeye çalışsa da, bu bayat ve klişe söylemlerin halk katında hiçbir karşılığı olmadığı anlaşılıyor.
Evet, Küba varlık içinde yüzmüyor. Güçlükleri var. Sınırlı olanaklarla halkın temel gereksinimlerini karşılamaya çalışıyor. Ücretler görece düşük olsa da pek çok hizmet parasız. “Sosyal Devlet”, tüm kurumlarıyla işbaşında. Aç ve açıkta insan yok. Kimse, evsizlerin ve sokak çocuklarının varlığından söz edemiyor. Çünkü Küba’da eşitlik var ve halk bunun bilicinde. Güçlü sosyalist ülkelerin bile yıkıma uğradığı bir çağda, onca güçlüğe, saldırıya, kuşatmaya ve yarım yüzyıldır sürdürülen emperyalist ambargoya karşın Küba’nın hâlâ dimdik ayakta duruyor olması, halkın sosyalizme duyduğu güvenin sonucudur. Orada ayrıcalıklı elitler ve emekçilere yabancılaşmış “Politbüro bürokratları” yok! Halk biliyor ki, bugün kendi sofrasında ne varsa, Castro’nun sofrasında da o vardır! Küba’yı işte bu eşitlikçi politikalar ayakta tutuyor…

Küba halkı, devrime ve sosyalizme sahip çıkıyor. Bu içten destek olmasa, Sovyetler Birliği’nin ve Dünya Sosyalist Sistemi’nin çözüldüğü bir dünyada Küba Devrimi ayakta kalabilir miydi? Yüzyıllar boyunca sömürgecilerin tutsağı olarak yaşamış bu halk, bağımsızlığın ve özgürlüğün değerini çok iyi biliyor.
Kadınların ve gençlerin, Küba’nın siyasal yaşamında çok etkin olduğunu biliyoruz. Ülkenin her yanında güçlü kadın örgütlenmeleri var. Küba Devrimi, kadınlara yeni bir kimlik ve özgüven kazandırdı. Kadınların toplumsal yaşamda böylesine etkin biçimde yer alması, devrimin en özgün kazanımlarından biri sayılıyor.
Ülkede gerçek anlamda katılımcı bir “sosyalist demokrasi” uygulanıyor. Temel politikaların belirlenmesinde yığınların ve demokratik kitle örgütlerinin belirleyici rolü var. Ülke, “tek adam” sultasıyla değil “kolektif önderlik”le yönetiliyor.
Sosyalizmle derin yurtseverliğin kardeş olduğu bir ülkedir Küba! Eşitliğin tadını çıkaran Küba halkı; neşesi, coşkusu, özverisi ve direnciyle dünyaya umut veriyor. Türkiye halkı, Küba’yı çok seviyor. Onurlu Küba halkına hayranlık ve saygı duyuyor. Küba, bağımsızlık ve sosyalizm savaşımında Türkiyeli devrimcilere esin kaynağı olmayı sürdürüyor...
NOT: Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Küba’da olacağım. Yukarıdaki satırları, Küba’yı görmeden yazdım. Umarım, dönüşte yazacağım izlenimler de hayalimdeki Küba ile birebir örtüşür. Şimdilik hoşça kalın…