Bizimkisi de ‘home hapis’

Salgın döneminde emekçilerin zamanı, özel alanı, bedeni üzerinde kurulan tahakküm ve giderek artan baskılardan beyaz yakalı emekçiler de payını aldı. Evlerine konan kameralar, gece yarısı çalan telefonlar, bitmek bilmeyen çevrimiçi toplantılar… Mühendis Mimar Ağı’ndan (MUMİA) emekçiler, gazetemize yazdıkları mektupta yaşadıklarını anlattı.

***

Sevgili BirGün gazetesi okurları,

Covid-19 hayatımıza girdiğinden beri aklımızın ucundan geçmeyecek ilginçlikte şeyler yaşıyoruz. Önce telaşla “Evden çalışsak pandemiden kurtuluruz” diye düşündük; ama gerçekten iyi bir noktaya mı geldik emin değiliz. Koronavirüs hayatımıza girdiğinden beri neler yaşadığımızı, mumia.biz’de yazılanlardan yola çıkarak özetlemeye çalışacağım.

İşverenlerimizin her türlü krizi ellerindeki tüm güce rağmen çözmek yerine fırsata çevirmekte usta olduğunu zaten biliyorduk; fakat fırsatçılığın bu denlisi biraz örselemedi değil… Gözlerini hemen yıllık izinlerimize diktiler, hatta kimileri bize bunun haberini bile vermedi… (@SafetyFirst)

Mesai saati denen kavram zaten ortadan kalkmış (https://mumia.biz/t/home-office-calisma-bicimi/875, @berooo), üstüne bir de evden çalışmanın dayanılmaz sıkıcılığına, atılan e-postaların, gerekli gereksiz yapılan çevrimiçi toplantıların birer performans ölçütüymüş gibi ölçülmesi eklendi. (@MiyendisBiri & @Lumulumuley)

Esasında bütün bunları sessiz sedasız kabul etmemiz de ilginç. Fakat dünya çapında bir panik yaşanırken, bir paket makarnanın fiyatı internette 15 TL’ye çıkmışken; bu paniğin etkisi altında, zaten yalnızlığın dibindeki beyaz yakalının ortak bir akılla düşünüp bir itiraz geliştirmesi de pek mümkün olamazdı. (@Lumulumuley)

Dönüşümlü olarak evden çalışanlar da, işinin tanımı gereği işyerinden çalışmak zorunda olan da bir şekilde bu post-korona çalışma biçiminden payına düşeni aldı. Takip cihazlarıyla yapılan müşteri ziyaretleri, ev ev gezerek yapılan gayrımenkul değerleme işlerinde Covid-19’a yakalanma riskiyle burun buruna gelmeler, mobil uygulamalarda zorunlu olarak yapılan anketler, “check-in” işlemleri artık zamanımıza daha fazla hükmeder oldu. “Ev evdir, işin ne işi var evimde” dedik, yine de kurtulabildiğimizi söyleyemeyiz… ( @Lumulumuley & @Harajuku, @SafetyFirst & @Genba)

Pandeminin en hararetli dönemlerinde, BDDK’nin bankalardan çalışanların evine, çalışırken görüntülerin kaydedilmesi amacıyla bir yazı gönderdiği haberini okuyup “Big bank is watching you” (Büyük banka seni izliyor) demiştik; fakat bunu genelleştirmek de pekala mümkün. Konu kesinlikle bankacılık sektörüyle sınırlı değil, yaşadıklarımızdan biliyoruz. Covid-1984 metaforuyla uyumlu olarak “Big boss is watching you” (Büyük patron seni izliyor) desek epey yerinde olur… (@SafetyFirst)

Mektubumuzu bitirirken, tüm bunların bize bu denli sürpriz olmasının asıl büyük sürpriz olduğundan da üzüntüyle bahsetmemiz lazım. Richard Sennett daha 1998’de yazdığı Karakter Aşınması kitabında bir dizi araştırmaya atıfla büroda olmayanlar üzerindeki gözetimin bürodakilerden daha yoğun olduğundan bahsediyor. (@Kostebek)

Özgürleşeceğiz derken “home hapis” çalışma biçiminin avlusunda bulduk kendimizi. Artık birbirimize daha çok ihtiyacımız var…