Doğada taklit; avlanma, avcıdan saklanma, eş tarafından seçilme şansının artırılması, güç elde etme ve savunma amaçlı olarak her yerde bulunur.

Bizler taklitçi bukalemunlar mıyız?

Tolga MIRMIRIK

Bukalemunlar ve ahtapotların ortak özellikleri olan yüksek kamuflaj ve çevreye uyum yetenekleri herkes tarafından bilinir ve her seferinde de oldukça şaşırtıcı görüntüler ortaya çıkmasına sebep olur. Bukalemunlar çevrelerinin renk bilgisini taklit ederek renk değiştirme yolu ile kamufle olurlarken, ahtapotlar bir adım daha ileriye giderek, sadece renklerini değil bulunduğu çevrenin fiziki şekline uyum sağlayacak şekilde kendi vücut biçimlerini de değiştirirler. Deniz zemininde duran, üzeri yer yer yosun kaplamış bir kayanın bir anda harekete geçip hızla uzaklaşması izlenmeye değer bir görüntüdür.

Doğada taklit; avlanma, avcıdan saklanma, eş tarafından seçilme şansının artırılması (ve sonuç olarak soyun devamı), güç elde etme ve savunma amaçlı olarak her yerde bulunur. Hem avlanma ve yiyecek bulabilme hem de av ve yiyecek olmaktan kurtulma şanslarını artırma amaçlı olarak bitkilerin hayvanları, hayvanların da bitkileri taklit ettikleri bilinmektedir. Doğada taklitçilik insan davranışlarında da önemli bir yer kaplamakta. Bilinçli olarak yaptığımız, kuş davranışlarını taklit ederek uçabilen ya da balık davranış ve şekillerini taklit ederek oluşturduğumuz makineler dışında tamamen karşımızdaki insan davranışlarını bilinçdışı ve anlık taklit edebilme becerimiz ile sosyal toplumlarda yer ediniyoruz. Birbirine uyum sağlama ve sosyalleşme açısından kabul edilebilirliğini artırma amaçlı taklit yeteneğimiz herkes tarafından biliniyor olsa da 1999 yılında sosyal psikologlar Tanya Chartrand ve John Bargh’ın yayımladıkları makale ile ismini almıştır (Bukalemun etkisi: Algı-davranış bağlantısı ve sosyal etkileşim).

“Bukalemun etkisi”, duruşların, yüz ifadelerinin, tavırların ve diğer sözlü ve sözsüz davranışların bilinçsiz taklitlerine atıfta bulunur. Günümüzde, bu paradigma üzerine yapılan araştırmalar, taklitçiliğin, sosyal yargıyı ve taklitçiye yönelik davranışı etkileme gücüne sahip olduğunu göstermiştir.

Biz Bize Benzeriz

Doğal taklitlerin büyük çoğunluğu bilinçsizce yapılır, ancak insanlar taklit ettiklerinde ne yaptıklarını bilirler. Kanadalı psikolog ve bilişsel sinirbilimci Merlin W. Donald’ın öne sürdüğü gibi, taklitçilik aslında insanlığın oluşmasında ve gelişiminde çok önemli bir rol oynamış ve yeni biliş biçimlerinin ortaya çıkmasına da izin vermiş olabilir. Burada, taklidin oynadığı rolün, bir nesnenin yalnızca "olduğu gibi" değil, aynı zamanda "sanki başka bir şeyin işlevsel bir taklidiymiş" gibi görülebildiği bir metaforik algılama kapasitesinin evrimini kapsamış olabileceği ileri sürülmektedir. Benzer şekilde taklitçilik yeteneklerimiz ile empati seviyemiz arasında pozitif bir korelasyon görülmüştür. Empatisi yüksek görülen insanların iyi birer taklitçi olması şaşırtmamakta…

Bize benzeyen, bizim gibi olan, “daha bizden” olana yakınlık duymamız da şaşırtıcı değil. Tehdit algımız bu şekildeki “daha bizden” olana karşı “diğer” olana göre çok daha düşük oluyor. Belki de yüzyıllardır süren ırk ve benzer ayrımcılıkların temelinde de var olan bir etmen. "Bizden olan daha iyidir" düşüncesi ile bize benzeyenleri, bizim kopyalarımızı kendimizde de bulabildiğimiz için çok daha fazla güven duyabiliyoruz. Doğum yerim olan Balıkesir’e gidip bir hafta kadar aile ile vakit geçirip İstanbul’a geldiğimde o zamanki kız arkadaşım “Sen sizinkilerin yanına gidip geldikten sonra şiven değişiyor, Egeli konuşuyorsun bir süre” demişti. Arada ailemle bir iki gün geçirdiğimde bunun farkına varabiliyorum hâlâ. İstemsiz bir şekilde gelişiyor ve konuşma stilim aileminkine daha çok yakınlaşıyor. Buna benzer istemsiz davranışlarınızı sizler de fark etmiş olabilirsiniz. Henüz yürümeyi öğrenmekte olan bir bebeğin yeteneğini geliştirebilmek ve yürüme becerisine sahip olabilmek için anne baba ya da etrafındaki insanları taklit etmeye çalışması gibi içinde bulunulan çevreye uyum sağlayabilip “daha çok” kabul görebilmek de yaşamımızı sürdürebilmemiz için gerekli bir özellik.

Benzer taklitçilikler bilinçli olarak ve özellikle yapıldığında ise çok kolaylıkla fark edilebiliyor. Özellikle seçim dönemlerinde ülkemizde politikacıların gittikleri şehirlerin spor kulübünün atkılarını takıp ilgili bölge şivesi ile bir şeyler söylemesi çok popüler bir tutum. Buradaki taklitçilik zorlama bir “ben de sizlerdenim” mesajı verdiği için sahte olduğu oldukça kolay anlaşılmakta. Diğer yandan bu tür aldatmacaları çok uzun sürdürebilen bireyler ya da gruplar ise ödüllendirilmeye devam edebiliyor.

Mevlâna Celaleddin-i Rumî’nin yazdığı “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” şiiri de bu konuya mesaj olur gibi. Son yıllarda daha da popülerleşen “kendin ol, özgün ol” fikirleri ise evrimsel açıdan çok mümkün görülmüyor. Fiziksel özelliklerimizle de davranış modellerimiz ve hayata bakışımız ile de çevremizin minik birer kopyalarını ve modellerini mutlaka içimizde taşıyoruz. İyi haftalar…