ABD'nin küresel hegemonyada oynadığı rolü sermek anlamında son yılların en mühim saptaması ABD'li yorumcu Fareed Zakaria'ya aittir. Çok değil daha üç sene önce 7 Nisan 2017'de Suriye'de Heyet Tahrir-üç Şam'ın (el Kaide) kontrolündeki Han Şeyhun'daki kimyasal silah sahnelemesi üzerinden üç gün geçmişken Trump yönetimi 'faili' saptamış ve Humus yakınında IŞİD ve el Kaide'yle savaşta önem taşıyan Şayrat üssüne Tomahawklar yağdırmıştı. Senaryo Ağustos 2013'te Ghuta'dakiyle kimyasal senaryo ile aynıydı, Batı destekli cihatçılar zordaydı ve Suriye yönetiminin dayak yemesi gerekiyordu.

Zakaria, ABD gücünü sergileyen bu saldırı için "Bence Donald Trump geçen akşam Birleşik Devletler'in başkanı oldu" demişti. Trump'ın Suriye'yi vurma açıklaması için "Bu gerçekten büyük bir andı" diyen Zakaria, "Gerçekten ilk kez başkan olarak, uluslararası normlar, uluslararası kurallar ve Amerika’nın dünyada adaleti sağlamadaki rolü hakkında konuştu" diye vurgulamıştı.


Şayrat saldırısı Rusya'nın büyük olasılıkla 'anlaşmalı' olarak yanıt vermemesiyle sınırlı kalmış, süper güç 'öfkesini kusup' durmuştu. Zaten Han Şeyhun'da üç günde bağımsız bir soruşturma yapılmamış, BM'ye bağlı Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü OPCW sahaya hiç gitmemiş, 'sarinli' olduğu öne sürülen kanıtlar Britanya istihbaratı MI6'nın kurduğu Beyaz Miğferler tarafından sekiz gün sonra hiç de bilimsel olmayan koşullarda toplanıvermişti.

Ama 'yalancı ve sahtekar' Trump, seçildikten bir sene sonra kampanya vaatlerini çöpe atıp sisteme kendini 'kanıtlamıştı'. Tabii ABD hegemonyasındaki sistemin 'daha kaliteli' sahtekar ve yalancılara ihtiyacı var. Trump bu düzeyde bir ferasetten yoksun. Zakaria şu günlerde "Sorun Çin değil, sorun Trump" diyor. Otoriter rejimlere ağır yaptırımlar uygulanmasını savunuyor. Seçilirse Joe Biden'ın farklı bir üslupla daha 'kaliteli' olarak kendini 'kanıtlayacağı' muhakkak.

OPCW'NİN BİZZAT SAHADA SORUŞTURMA YAPABİLDİĞİ TEK VAKA

Bizler Trump'tan kurtulunca 'yeni faşizmin önünün kesileceğini', daha dengeli ve uluslararası sistemi gözeten bir Amerikan yönetimi oluşacağını düşüne duralım, dünya sisteminin işleyişini izah eden önemli bir olay geçen hafta BM Güvenlik Konseyi'nde (BMGK) yaşandı. Bu kez mevzu Trump'ın Han Şeyhun'dan bir sene sonra, 7 Nisan 2018'daki Douma kimyasal silah sahnelemesinde bu kez bir hafta bekleyip 13-14 Nisan'da Britanya ve Fransa'nın askeri desteğiyle yine sisteme kendisini 'kanıtladığı' saldırıydı. Hani şu Suriye ordusu Şam'a ateşe tutan Suudi destekli Ceyşül İslam'ın son kalesi Duma'yı zaten almaktayken, ahmakça kimyasal saldırıda bulunduğu iddia edilen...

Han Şeyhun'dan farklı olarak Douma'ya OPCW gitti. Emektar denetçiler bilimsel ve mühendislik çalışmalarını sahada yürüttüler. Sorun şu ki bulguları ve ortaya çıkarttıkları kanıtlar Mart 2019'da yayınlanan OPCW raporuna yansıtılmadı. Olay bir sene geçmeden sızıntılar eşliğinde büyük bir OPCW skandalına yol açtı. (https://www.birgun.net/haber/opcw-beyaz-migferler-ve-suriye-nin-dolandiricilari-309729)

İşte geçen hafta meselenin BMGK'ya taşınması girişimi, dünya örgütünün kilit kurumunda Trump'ın yalancılık ve sahtekarlık kalitesini aratmayacak manzaralara yol açtı. ABD, Fransa ve Britanya büyükelçileri BM sisteminde yaşanmamış biçimde bu ay konseye başkanlık eden Rusya'nın davetiyle tanıklık edecek Batılı uzmanları alenen bloke ettiler. Dinlenmelerine katiyetle tahammülleri yoktu. Sansürlenen isimler OPCW'nin 1997-2002 yıllarındaki ilk direktörü Jose Bustani, kurumda 12 yıl görev yapmış Ian Anderson, Pentagon'un eski danışmanı MIT Profesörü Ted Postol ve bir iki araştırmacı gazeteci idi. Britanya daimi temsilcisi Johathan Allan, Fransız daimi temsilcisi Nicolas de Riviere, ABD daimi temsilcisi Kelly Craft bu isimleri 'münasip' bulmadılar. Allan, Henderson'ı 'gizlilik yükümlülüklerini ihlalle' suçladı. Almanya daimi temsilcisi Christoph Heusgen Irak yalanları deneyimi apaçık ortadayken meseleyi 'alternatif anlatıya' set çekmeye bağladı. Elçiler Duma'yı es geçip komediye dönüşmüş 'Navalnıy' vakasını gündeme taşımaya çalıştılar.

İşte bu uzman isimleri BM Güvenlik Konseyi'nde değil ama Amerikan muhalif gazeteciliği sayesinde işitebildik.

SANSÜRLENENLER...

Bustani, saygın bir diplomat olarak Bush yönetiminin Irak'taki kitle imha silahları yalanına direndiği için görevinden olmuştu. Kendisi, Trump'ın ulusal güvenlik danışmanlığından kovulalı beri de ABD'li liberallerin gözdesi John Bolton'ın vaktiyle 'çocuklarının nerede yaşadığını biliyoruz' diyerek tehdit ettiği isim. Irak sahtekarlığından 18 sene sonra bu kez Suriye yüzünden sansürlendi. Bustani Grayzone'dan Aaron Mate'e konuşarak, OPCW'nin Duma'da görev yapmış uzmanlarının bilimsel bulgularının sansürlenmek yerine şeffaf biçimde dinlenmesi gerektiğini söyledi. Yozlaştırılmış OPCW'ye karşı
OPCW'yi ve uzmanlarını savundu.

Ghuta olayında füzelerin Suriye ordusu tarafından atılmasının imkansızlığını ortaya serdiğinde 'deli muamelesi' yapılmaya kalkışılan Ted Postal, bir Amerikan vatandaşı olarak Craft'a öfkeliydi. Kendisine mektup yazmış ancak yanıt alamamıştı. Uluslararası sistemin nasıl böylesine bilim dışı ve ahlaksız bir hal alabildiğini kabullenemiyordu.

Ian Henderson Suriye/Douma'daki OPCW misyonunun ekip lideriydi. Açık bilimsel mühendislik bilgisinin BM'deki elçilerde yarattığı paniği anladığını belirtti. Suriye'de OPCW müfettişlerinin ilk kez sahada soruşturma yapabildiği vaka sansürlenirken, 2019 Mart'ında yayınlanan resmi rapor için "Çünkü rapor sadece Türkiye'de bulunan ve hiçbir yere gitmemiş birisi tarafından yazıldı" vurgusu yaptı.

HAN ŞEYHUN VE DOUMA'NIN ZEMİNİ GHUTA SÜRECİNDE HAZIRLANMIŞ

Henderson'un olanca diplomatik üslupla hayalkırıklığını ifade ederken "Yaşadığımız dünya bu" sözleri eşliğinde verdiği önemli detay, aslında Ağustos 2013'teki Ghuta ve iki kimyasal komploya ışık tutacak nitelikteydi. Ghuta'da ABD'nin o dönemdeki Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper'ın kimyasal saldırının failine dair dönemin başkanı Barack Obama'ya 'kesin sonuç (slam-dank) yok' uyarısı ifşa olalı çok zaman geçti. Bu uyarı Şam'a 'kırmızı çizgi' çekmiş Obama'nın Suriye'nin işgalini önlemiş, bu yönde çaba sarf eden ülkeleri hayalkırıklığına uğratmıştı. Obama ABD'si, Rusya ile anlaşıp OPCW eşliğinde Suriye'nin kimyasal stoğunu temizlemişti. O dönemde ünlü gazeteci Seymour Hersh Ghuta işinin perde arkasını yazmaya kalkıştığında susturulmaya çalışılmıştı. İşte Henderson, ABD'nin taa o dönemde Rusya ile anlaşsa bile BM'ye bağlı olan OPCW'yi Suriye dosyasını açık tutmakla görevlendirdiğini söyledi. O dönemde de OPCW'de görevli olan Henderson'ın dikkatli biçimde ifade ettiği bu detay, bize Han Şeyhun ve Duma komplolarının zemininin o zamandan hazırlandığını anlatıyor.

BM Güvenlik Konseyi'nde bizzat Batı'nın itibarlı uzmanlarına bu sansür reva görülürken, arkasında hangi gücün olduğunu tahmin edebileceğiniz 'Açık Toplum Adalet İnisiyatifi' (Open Society Justice Initiative) delillerini MI6'nın El Kaide bağlantılı Beyaz Miğferleri'nin topladığı Han Şeyhun vakasını soruşturması için Alman yargısına başvurmuş durumda. Ne büyük ironidir!

Neoliberal başarısızlıkların suçunu saptırmak, Soğuk Savaş militarizmini hortlatmak, sisteme entegre olmayanları 'rejim' ilan ederek her tür saldırganlığı sergilerken 'haklı çıkmak' için akıl almaz bir dezenformasyon bombardımanı yürütenlerin hegemonyası altında yaşıyoruz. 'Yalancı ve sahtekar' Trump 3 Kasım'da gitse de onlar yerli yerinde kalacak.