İzmir Üniversite Dayanışması'nın Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek olmak için gerçekleştirdiği eyleme katılan Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencilerine soruşturma açıldı.

Boğaziçi direnişine destek olan Dokuz Eylül öğrencilerine soruşturma

BERKAY SAĞOL

AKP'de 14 yıl boyunca Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptıktan sonra 2018 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi'ne Rektör olarak atanan Nükhet Hotar, akademisyenlere ve öğrencilere baskı uygulamaya devam ediyor.

Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan Melih Bulu'ya yönelik, okul dışında gerçekleşen protesto eylemlerine katılan yaklaşık 35 öğrenciye soruşturma başlattı.

Dokuz Eylül Üniversitesi, 11 Ocak’ta Ege Üniversitesi önünde, “Kayyum rektör gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek” sloganıyla, 12 Ocak’ta Dokuz Eylül Üniversitesi karşısında bulunan Hasanağa Bahçesi’nde gerçekleştirilen basın açıklamasına katılan yaklaşık 35 öğrenciye soruşturma açtı.

Dekanlıklar tarafından öğrencilere gönderilen yazıda, “İçişleri Bakanlığı’nın Covid-19 ile ilgili genelgeler ve Hıfzıssıhha Kurulu tarafından alınan kararlar gereğince yapılan yasaklara uymadığınız tespit edilmiş ve 1593 sayılı umumi Hıfzıssıhha Kanunu’na göre hakkınızda idari işlem başlatılarak, disiplin soruşturması açılmıştır” ifadeleri yer aldı. Edinilen bilgiye göre ise soruşturma açılan öğrencilere üyesi olmadığı yapıların üyesi olduğu gösterilerek fişlendiği öğrenildi.

Tamamen barışçıl bir eylemin ardından kendisine ve birçok kişiye soruşturma açıldığını söyleyen bir öğrenci, "Anayasa ile güvence altına alınmış haklarımızı kullandığımız halde neden soruşturma açıldığını anlayamıyoruz. Soruşturma süreci devam ediyor. Hepimiz savunmalarımızı verdik. Eylemlerde attığımız 'Kayyum rektör gidecek üniversiteler özgürleşecek' sloganının suç sayıldığını gördük" dedi.

SAVUNMA HAKKI İHLAL EDİLİYOR

Soruşturmayı yürüten akademisyenlerin bile öğrencilere hangi sebepten soruşturma açıldığını anlamadıklarını söyleyen avukat Semih Taşcan, “Emniyetin yaklaşık 35 öğrencinin görüntülerini Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü’ne teslim ettiğini ve bunun sonucunda öğrencilere soruşturma açıldığını öğrendik. Öğrencilere giden soruşturma yazılarında, YÖK Disiplin Yönetmeliği’nin hangi maddesi uyarınca savunma istendiği veya öğrencilerin hangi hareketlerinden dolayı savunma istendiği yazmıyor. Ege Üniversitesi önünde ve Hasanağa Bahçesi’nde toplanılarak yapılan faaliyetler gerekçe edilerek savunma istenmiş. Çok muğlâk bir ifade var, her bir öğrenciye atfedilen hareketin ne olduğu açıkça yazılmalı. Bu şekilde savunma hakkı da ihlal ediliyor. YÖK disiplin kurulu yönetmeliğine baktığımızda kınama, uyarı ve uzaklaştırma cezalarının hangi durumlarda verilebileceği net şekilde ifade ediliyor. Bunlar çoğunlukla üniversite içerisindeki faaliyetler. Ancak üniversite dışındaki böyle bir faaliyetin cezası yönetmelikte yok” dedi.

Suçlamaların tamamının hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Taşcan, “Polisin üniversiteye gönderdiği yazılarda öğrencilerin çeşitli örgütlere üye oldukları bildirilmiş. Bunların çoğu gerçek dışı olmasının yanında yasal parti ve dernek gibi kurumlar da yasa dışı örgüt gibi yansıtılmış. Böylece polis öğrenciler hakkında fişleme yaptığı yetmezmiş gibi üniversite nezdinde de öğrencileri terörize etmeye çalışıyor. Disiplin mekanizmasının öğrenciler aleyhine işletilmesini sağlamak için bu şekilde fişleme yaptıklarını düşünüyorum. Üniversitenin polis yönlendirmesiyle öğrencilere karşı uyguladığı baskı ve yıldırma politikasının bir parçası olan fişleme işleminden ibaret. Hukuka aykırı bir başka durum da bazı öğrencilerin kendi adresleri üniversite kayıtlarında olmasına rağmen soruşturma açıldığına dair yazıların ailelerinin adreslerine gönderilmiş olması. Bu şekilde yetişkin bireylerin özel hayatlarının gizliliği ihlal edilmekte ve adeta öğrenciler ailelerine ihbar edilmekte” diye konuştu.