Çekoslovakya’nın en büyük futbolcusu Josef Masopust önceki gün yaşamını yitirdi. Bohemya Kristali lakaplı efsane, Çekoslovakya’nın zirvede olduğu yıllarda futbolun maestrosuydu

Bohemya Kristali

Ajanslarda bir haber, Josef Masopust 84 yaşında hayatını kaybetmiş. Birçoklarınızın kuvvetle muhtemel “kim” dediği yıldız, Çekoslovak tarihinin en iyi futbolcusu olarak kabul ediliyor. Söylemeye gerek yok, milyarları peşinden sürükleyen oyuna gönül veren belli bir yaşın üstündekiler, bir ikonlarını daha yitirmenin üzüntüsüyle yollarına devam ediyor...

1931’de Bohemya’daki Most’ta bir madencinin büyük oğlu olarak dünyaya gelmişti efsane oyuncu. İkinci Dünya Savaşı başlamadan Almanlar tarafından işgal edilen ülkede büyüyen sayısız çocuktan biriydi. Köyünde futbol oynuyor, bir gün Çekoslovakya formasıyla sahne alacağı günlerin hayalini kuruyordu. Söylemeye gerek yok; o ve milyonların akıbeti o zamanlarda meçhuldü...

Kariyerine Teplice’de başlayan Masopust, 21’inde geldiği başkentte bir yandan askerliğini yapıyor, öteki taraftan sahalarda ATK için sihrini konuşturuyordu. Başta sol açıktı Pepa. Giderek orta sahanın ortasına kaydırılan oyuncu, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi, seri çalımları ve milimetrik paslarıyla dikkat çekiyordu. Ordunun takımı olan kulübü, kendisine tanınan imtiyazlarla güçlenip en iyi oyuncuları bünyesine toplarken, 1956’da Dukla Prag adını alıyordu. Hasat mevsimi başlamıştı...

Maestro ve arkadaşları ligi tahakkümleri altına alırken, milli takım giderek büyüyordu. 1958 Dünya Kupası’na katılan Çekoslovakya, 1960’ta düzenlenen ilk Avrupa Şampiyonası’nda üçüncü olmuştu. 1962 Dünya Kupası öncesinde kimse onlara bir şans vermiyordu.

Kötü bir hazırlık dönemi geçirmişler, basının ve taraftarlarının diline düşmüşlerdi. Birçoklarına göre bavullarını bile açmalarına gerek yoktu, zira üç vakte kadar döneceklerdi...

Grupta Brezilya’nın ardında kalan Rudolf Vytacil’in talebeleri, çeyrek finalde Macaristan’ı tek golle aşmıştı. Yugoslavya engelini 3-1 devirerek final bileti alan Çekoslovakya, yine Sambacılar ile karşı karşıyaydı. Hem bu sefer sakatlanan Pele de yoktu...

Estadio Nacional’de 15. dakikada takımını öne geçiren Masopust Avrupalıları heyecanlandırsa da Amarildo hemen skoru eşitlemişti. Uzun bir süre beraberlikle devam eden mücadelenin son çeyreğinde sahne alan Zito takımını öne geçirmişti. Turnuvanın en iyi kalecisi Viliam Schrojf, gözüne giren güneşe teslim olup elindeki topu düşürünce Vava, iki ayrı Dünya Kupası finalinde gol atan ilk futbolcu olmuştu. Siyah İncisiz Brezilya, dört sene önce İsveç’te ele geçirdiği unvanını 1962’de Şili’de korumuştu.

AVRUPA'NIN EN İYİSİ

Aynı yıl Avrupa’da yılın futbolcusu seçilen Pepa, Şampiyon Kulüpler’de Dukla’yı hep çeyrek finale taşıyordu. Hafiften sistemi hep eleştiriyor, dünyanın diğer köşelerindekine benzer uygulamaların Çekoslovakya’da da olmasını istiyordu. “Bohemya Kristali” takımın tüm forvetlerinin sakat olduğu bir sezonda boşluklarının doldurulamamasına çok bozulmuştu. Eskisi gibi her istediklerini alamıyorlardı. Askerlik dönemindeki futbolcularla da olacak gibi değildi; zira Yaşlı Kıta’nın en büyük kupasını kaldırmak isteyen tüm rakipler transfer yapabiliyordu.

1967’de Şampiyon Kulüpler’i 11 Glasgowlu ile kazanan Celtic’e yarı finalde boyun eğen Prag temsilcisinden ertesi yıl özel izinle kopan Masopust, Belçika ekibi Molenbeek’i hem çalıştırmış, hem de sahada ter dökmüştü. Birinci lige takımını çıkardıktan yıllar sonra yine kürkçü dükkânındaydı. Fakat Dukla Prag ile değil, 1978’de Zbrojovka Brno ile şampiyonluğa ulaşmıştı. Moravya’nın bu küçük camiası sadece onun idaresinde kanatlanmıştı.

1984-87 arasında Çekoslovakya Milli Takımı’nın başına geçen futbol efsanesi, oradan Endonezya’nın yolunu tutmuş; bugün artık olmayan Pelikan Decin’de hocalığa nokta koymuştu.

Ölmeden Dukla Prag’ın yuvası Juliska Stadı’nın önüne heykelinin dikildiğini de gören Bohemya Kristali, önceki gün son nefesini verdi.

Federasyon tarafından ülke tarihinin en iyi futbolcusu seçilen Masopust, gelmiş geçmiş en büyük yıldızlardan biri olarak kabul ediliyor. Gücü, şutları, milimetrik pasları ve unutulmaz slalomlarıyla da hatırlanan ustaya dair rahmetli dedesinin söylediği “Hem keman çalardı, hem de tüm temizliği yapardı” sözü, bu satırların yazarının kulağında hâlâ çınlıyor...