Öğretmenler Günü kutlandı. Eskiden saygın bir meslekti. Anne babadan önce gelirdi hayatımızdaki yeri öğretmenin. Zamanla, piyasacı anlayış, öğretmenleri köleleştirdi. Özel okullarda çocuklar müşteri, öğretmen hizmetçi oluverdi. Üçüncü sınıf adamların açtıkları okullarda, tiksindirici bir müfredatı uygulamak zorunda kaldı bu insanlar. Zaten dünyanın başka yerinde olmayan öğretmenlerimiz var bizim: Kadrolular, sözleşmeliler, atanamayanlar… Kaçı zaman bulur da kitap okur, dünyayı izleme olanağı bulur emin değilim… Üç kuruş için tutsak ediliyor öğretmenler…

Zırt pırt değişen eğitim bakanlarının ruh haline göre sistem de değişiyor. Amaç değişmiyor çok şükür. En kısa zamanda kindar nesil yetişecek. Çocuklar ahmaklar için hazırlanmış sınavlarda süründürülecek. Bilimi, felsefeyi merak etmeyecekler. Bir an aydınlanma için zaman bulamayacaklar… Küçücük çocukların başları bağlanacak, içi boş hamasi tarih kitaplarından atalarının fetihlerini öğrenecekler, yeni uydurulan neoliberal din tezlerine eyvallah edecekler, militarist, erkek egemen dili konuşacaklar ve sonunda “Padişahım çok yaşa!” diyerek teslim olacaklar…

Öğretmenler Günü’nde kaçAKsaray’a giden öğretmenler, padişah “Rus uçağı vurduk” deyince alkışladılar, zevkten kendilerinden geçtiler. İşte bunlar dünyaya barışı, sevgiyi, dostluğu getirecek olanlar! Bu şakşakçılar kadın erkek eşitliğini anlatacak çocuklarımıza, mezhepçiliğe, düşmanlığa karşı duracaklar, insan hakları savunucusu olacaklar, ırkçılığa karşı direnecekler ve çocuklarımızın birey olarak sorma, tartışma hakkını sağlayacak olan öğretmenler… Kendi kul olmuş bu uyuşmuş kitle karşısında ne denir ki! Mesleğinizden, insanlığınızdan utanmanız yok mu, diye sormak gerekir ama… Belli ki yok!

12 Eylül karanlığından bu yana okullarda hâlâ “Rahat, hazır ol” komutlarıyla törenler yapılıyor. Sabahın köründe hamaset söylevleri çekiliyor. Şimdi bir de buna kendini okulun sahibi sayan dinci müdürler, imam hocalar eklendi. Zaten Milli Eğitim Müdürleri’nin çoğu insanlığa düşman! Korkan öğretmenler siniyor. Sosyal hakları yok, meslek örgütleri yok… Acı olan, hayatımızın ilk adımında karşımıza çıkan öğretmenlerin, ucuz beklentilerle yandaş sendikalara gönüllü girmesi… Tüm okullar padişahın fotoğraflarıyla donatılmış, kindar nesil hızla geliyor…

Cumhuriyetimiz Celal Şengör’ü yetiştirmiş… Bilim insanı değil miydi o? Demek okumak yetmiyor. Hitler düzenini de bilimciler kurmuşlardı bir yanıyla ve öğretmenler. Cumhuriyetimiz İsmail Kahraman’ı da yetiştirmiş. Ne fark var aralarında? Biri faşist Evren’in bokunu yemeye hazır, diğeri sanat, felsefe, düşmanı. Biri askerin postalını yalamaya gönüllü, diğeri padişahın kapı kulu. İkisini de cumhuriyet yetiştirmiş… Yazık yüzüncü yıla giderken ürün bu… Önerim; RTE Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı İsmail Kahraman’ın, Celal Şengör’ü rektör yapması! Bu boktan düzen böylece taçlanır. İkisi de aynı yolun yolcusu nasılsa!
Meclis açıldı. Muhalefet partileri grup başkan vekillerini seçti, Meclis başkan vekili atandı falan filan. Yahu Meclis gerici bir başkan seçti! Kültür Bakanlığı zamanı tüm ödenekleri kesmiş; bale izlemeye gidip, başını öne eğmiş; Milli Türk Talebe Birliği’nde komünist avına çıkmış; RTE’ye sikke hediye etmiş; Anayasa’ya ‘Allah’ sözcüğü girmeli demiş ve siz sırıtarak poz veriyorsunuz hâlâ, genel başkan çanta taşıyıcılığı yapıyorsunuz utanmadan! Bari biraz başınız öne eğilsin. Toplumdan hiç mi utanmıyorsunuz? Öğretmenleriniz şakşakçı olmuş, direnecek olanlar piyasaya esir düşmüş, profesörünüz bok yemeyi övüyor, her yan imam hatip olmuş, sokağa çıkma yasakları salgın gibi, mermiler altında çocuklar… Yok mu bir cümleniz… Liderleriniz salı nutuklarıyla mutlu, peki ya siz?

Öğretmenler Günü varmış meğer… Özel okul anneleri haftalar öncesinden para toplayıp öğretmeni tavlamak için hediye alıyorlar. Veli toplantılarında biri çıkıp çocuğunun ruhuna, etik değerlerine dair soru sormuyor… Varsa yoksa yarışma… Uçaklar düşmüş, saltanat gelmiş umurlarında mı dünya! Devlet okulları hazin… İyice yobazlığa teslim olmuş. Minicik yavruların beyni yıkanıyor. Hayatının hiçbir döneminde ihtiyaç duymayacakları bilgiler dolduruluyor içine. Her sabah düşmanlık ekiliyor zihinlerine… Nefret, kin, şiddet…

İsmail Kahraman ve Celal Şengör bir elmanın iki yarısı, çürümüşlüğün elle tutulur gözle görünür belgesi… Faşizmin simgeleri, yaşadığımız günün özeti…

Öğretmenleri esir düşmüş bir toplumun geleceği olmaz… Tepeden tırnağa rezilliktir yaşadığımız! Elbet yürekli öğretmenlerimiz var ve çırpınıyorlar… Cumhuriyet’in öğretmenlerine sesleniyorum: Korkmayın, sinmeyin, aydınlıktan, devrimcilikten kopmayın…
Aklımda onurlu Metin Lokumcu ve ona kır çiçeğiyle giden öğrencileri…