Bölüm sonunda Japon sürprizi

Fırat Topal

Trabzonspor, öncesinde favori göründüğü Galatasaray karşısında ayağına gelen fırsatları teperek 90 dakika sonunda 1-1’e razı oldu.

Geçtiğimiz yıl Fenerbahçeli futbolcuların “kendine güvensizlik” sendromundan muzdarip olduğu ve bu yüzden bir galibiyet serisi yakalayamadıkları dile getirilirdi hep. Hatta takımın bu sezon başında halen bu sendromdan kurtulamadığı dahi konuşuluyordu. Galatasaraylı futbolcuların sezon başından bu yana hücum hattında yaşadıkları sıkıntı ve 12 lig 4 Şampiyonlar Ligi, toplam 16 maçta 14 gol atmaları da onlar açısından bir “golsüzlük” sendromu yaratmış durumda. Öyle ki futbolcular rakip kaleye kadar gitmenin kendileri açısından bir zahmet olduğuna inanıyor gibi. Maçın ilk yarısında Lemina ve Ömer Bayram 2 hızlı hücumda rakip alanda o anki kadar boş alan bulabildiklerine ve rahat hareket edebildiklerine inanamadılar adeta ve bu alışık olmadıkları durumdan yararlanmayı düşünene kadar ya Trabzonspor defansı safları sıklaştırmıştı ya da hücumda yapayalnız olduklarını anlamışlardı. İlginç şekilde, Galatasaraylı taraftarların, mevcut form durumları ve son yıllarda Trabzon’da alınan skorları göz önüne alarak bu sezon en umutsuz oldukları maçta, Terim’in takımı fena bir ilk yarı geçirmedi aslında. Bunda, Nwakaeme’nin birkaç haftadır süren formsuzluğunun ve Alexander Sørloth’un Donk ile Marcao ikilisi arasında fizik olarak kaybolmasının da etkisi var elbette.

İkinci yarının başında gelen golden sonra Galatasaray’ın Trabzonspor ceza sahası önündeki hazırlık paslarında iyi işler yaptığını gördük, fakat burada sorun şuydu. Adem Büyük dışında kalan tüm oyuncular ceza sahası dışında bu hazırlık paslarını yaparken Trabzonspor defansının dengesini bozacak hiçbir ceza sahası içi koşusu olmadı ya da olanlarda da sarı-kırmızılılar o kanalı denemek yerine 2 beke döndüler. Onlara dönen her top da isabetsiz ortaya dönüştü. Şartlar böyle olunca topa sahip olma ve pas yüzdeniz yüksek olabiliyor, fakat bu bir yanılsamadan öteye geçemiyor. Nitekim Galatasaray ceza sahasına gömüldükçe ve nihayet Donk’u da Adem’in yanına eklediğinde kenarlardan getirdiği toplarda pozisyonlar bulmaya başladı. Bu arada 1-1’i yakaladıktan sonra Fatih Terim’in Donk’u savunmaya geri göndermeyip yakalanan rüzgardan yararlanmak için hücumda tutması da aylardır eleştirdiğimiz hocanın özlediğimiz hareketlerinden birisi. Taraftarlar böyle bir Terim’i özlüyor muhtemelen.

Maçın son 20 dakikasının korsan Premier Lig’i tadında geçtiğini söylemek lazım. Evet kalite, oyuncu kondisyonları ve pas seçimleri Premier Lig’in çok altındaydı, ancak en azından taraftarlar ekran başından ayrılmak istemediler. Bu ligin bu sezonki profili aynı zamanda, kalite yüksek değil ancak sezonun yarısına yaklaşırken ikinci ile sekizinci arasında sadece 5 puanlık bir fark var.