Boris Kemal Brexit’i iyi pazarladı

12 Aralık seçimleri İşçi Partisi için hezimetle sonuçlandı. Hezimetin İşçi Partisi dışında çalışanlar ve dar gelirliler için ne kadar büyük olacağını zaman gösterecek ancak ocak ayı sonunda AB’den çıkış anlaşmasının onaylanması ile taşlar biraz daha yerine oturabilir.

Perşembe günü gece 10’da biten oylamanın ardından sandık çıkışı kamuoyu yoklaması Boris Johnson’ın ‘Brexit meselesini halledelim’ odaklı kampanyasının başarılı olduğunu gösterdi. Muhafazakâr Parti Margaret Thatcher’dan bu yana en büyük zaferini kazandı.

İşçi Partisi sadece 203 milletvekilliği kazanarak parti tarihinin en düşük sandalye sayılarından birine düşerken aynı zamanda İşçi Partisi’nin kaleleri olarak görülen kuzeydeki pek çok seçim bölgesinde Muhafazakârlara karşı kaybetti. Geleneksel endüstri bölgelerinin kızıl şehir ve kasabalarında Muhafazakâr Parti 1930’lardan 1950’lerden bu yana ilk defa milletvekillikleri kazandı.

İşçi Partisi lideri Corbyn bu sonuçlar sonrasında bir sonraki seçimde partinin başında olmayacağını ilan etti ancak hemen istifa etmeyeceğinin sinyalini de verdi. Ancak seçimi kaybetme nedeni olarak hem parti içinden hem dışından en çok dillendirilen konu Corbyn liderliği.

Parti içindeki merkezci liberal kanat büyük ihtimal bu sonuç üzerine sevinmiştir. Çünkü Corbyn’in gideceği ve partinin yine daha sağa kayacağını tahmin etmek güç değil. Bunu parti içindeki sosyalist üye çoğunluğunun direnci belirleyecek. Corbyn muhtemelen oluşmuş olan sosyalist duruşun bozulmamasını sağlayıp liderlikten o zaman ayrılmayı tercih edecek.

Zaten ilk sonuçların duyulmasından sonra partinin merkezi bir kararla sonucun Brexit algısından kaynakladığını vurgulayan açıklamalara yönelmesi bunun göstergesi.

Bu kısmen doğru da bir tespit. Ancak asıl önemli olan rakibe karşı yeterli netlikte bir stratejinin oluşturulup hayata geçirilememesi diye düşünüyorum.

İşçi Partisi için tek teselli Muhafazakâr Parti ve diğerlerinin gündemini belirlemesi. İşçi Partisi’nin radikal değişim programı sağlık ve emeklilik gibi toplumsal refah alanlarında ciddi iyileştirmelerin diğer partilerin en önemli seçim vaatleri olmasını sağladı. Bu sözleri Boris ve taifesi ne kadar tutar bilemeyiz ama tutmazlarsa bir sonraki seçimde hesap verecekleri meseleler bunlar olacak.

Bu seçim sonucu Osmanlı torunu Boris’in kişisel başarısı olarak tarihe geçecek. Usta manevralarla ve genel durumun da yardımıyla en büyük rakibi olan Brexit Partisi’ni safdışı bıraktı. Pazarlama teorisi açısından çok doğru bir strateji ile çoğunluğun beklediği tek ve net AB’den çıkış mesajını korudu. İçerik olmasa da maalesef bu tarz kolay ezberlenen sloganlar pazarda başarılı oluyor. Özellikle de alınacak sonuç belirsiz bir şey olunca.

İşçi Partisi gibi rakipleri karşısında bu basitlik ve netlik önemliydi. Corbyn’in kendi partisi ile çelişir görünen ve aynı zamanda çok karmaşık görünen mesajı karşısında her şekilde önce Brexit’i halledeceğim diyen Boris kazandı.

Boris’in diğer başarısı yine altını boş bırakarak rakiplerinin güçlü olduğu alanlardaki vaatlerine sahiplenmesi oldu. Özellikle sağlık servisi ve polis ile ilgili vaatler, tarafsız raporlarla yanıltıcı olduğu gösterilmesine karşın Muhafazakâr Parti’nin elini güçlendirdi.

Bu günden sonra muhtemelen Ocak ayı başına dek bir sükunet olacak ve ondan sonra nereye gideceğimizi korkarım kimse bilmiyor.