Geçen gün TRT 1'de bir sağlık programına gözüm takıldı. Konu "menopoz"du ve stüdyodaki dinleyicilerden bir erkek, konuk uzmana soru sormak için mikrofonu aldı. Karısının menopoz dönemine girdiğinden bahsettikten sonra aynen şöyle dedi:

Geçen gün TRT 1'de bir sağlık programına gözüm takıldı. Konu "menopoz"du ve stüdyodaki dinleyicilerden bir erkek, konuk uzmana soru sormak için mikrofonu aldı. Karısının menopoz dönemine girdiğinden bahsettikten sonra aynen şöyle dedi:

"Ben bir borsacıyım. Bu nedenle karımın tuhaf hareketlerinden çok çabuk etkileniyorum. Kendimi nasıl koruyabilirim?"

Borsanın hassas olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Ama karısının menopozundan bu kadar etkilenmesini borsaya bağlayanını ilk duyuyorum. Böylece, kerameti kendinden menkul kıymetlerden bolca bulunan bir ülkede, şaşırma duygumun yerli yerinde durduğunu test etmiş oldum.

 

Her iktidar kendi istediği kadroyla çalışmalıymış. Çalışsınlar. Peki, her kadro iktidarın istediği gibi olmazsa çalışamaz diye bir kural mı var?

Üst kadroların değişmesi belki anlaşılabilir, peki okullardaki müdür yardımcılarına kadar tüm kadroların değiştirilmesindeki mantık nedir?

Erzurum Milli Eğitim Müdürü Fevzi Budak, çeşitli mahkeme kararlarıyla 6 kez görevine döndü, tam 7 kez görevinden alındı. Şimdi yeniden dönüş yolunda. Demirel'le yarışıyor!

AKP Erzurum Milletvekili Mücahit Daloğlu'nun, Budak yargıya ilk başvurduğu dönemlerde,

"Böyle bir yol izleyen, sonucuna katlanır" dediği de yargıya yansıdı. Eh, öngörü diye buna denir!

Geçelim Haydar Dikmen'e... Eski Ankara Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Dikmen, Bolu'nun Göynük ilçesine atandı. Dikmen, kalp hastası. Atandığı yerde tam teşekküllü hastane yok. Yargıya başvurdu ve kazandı. Bakanlık, mahkemeye gönderdiği savunmada ne mi diyor? "Dikmen, başarılı çalışmalarını Göynük'te de sürdürebilir."

Pes doğrusu…

 

Bakanın konuşmalarına bakıyorsunuz. Harika! Gelişmiş ülkelerden örnekler veriyor, öğretmen kalitesinin artırılmasından dem vuruyor, teknolojik altyapının kurulması

gerektiğini söylüyor. "Kaliteli" yönetici olarak yalnızca kendisi gibi düşünenleri görüyor olmalı. Hani mümkün olsa, kendisini kopyalayıp her birime bir Hüseyin Çelik atayacak. Yakında kendi kadrolarıyla çalışma isteğiyle, dersliklerdeki sıraların tahtalarını bile söktürürse şaşırmayız doğrusu!

Bakanın çeşitli toplantılardaki sözleriyle yaptıkları arasındaki çelişki kimsenin dikkatini çekmiyor. Kadrolaşma hareketi bir bir mahkemelerden dönüyor. Mahkemelerin kararlarını uygulamayan Çelik, kendisine hakaret edildiği gerekçesiyle gazetelere art arda dava açarak hakkını mahkemelerde arıyor!

Bu tablonun akılcı eğitimle ilgisi ne?

 

Yazının sonuna geldik ama hâlâ girişte anlattıklarının eğitimle ilgisini kuramadık, diyeceksiniz.

Olsun.


Borsayla menopozun ilgisini kurabildiniz mi sanki?