Kıvanç’ın bulunduğu yerden hizalandığı “sol” neresiyse, oradan Friedman’lara bakıyor olmalı ve bu noktada solu tırnak içinde yazmak bu işi kurtarmaz. Peki niye böyle yapıyor, lafa niye buradan başlıyor?

Boş laflara karnımız tok

Onur Koçyiğit | onurkocyigit@gmail.com

“Lafa nereden başlanır?” Cevabı karışık olmakla birlikte, bence nihayetinde manasız bir soru. Ben şöyle başlayayım, Ukrayna'da halk sayısız noktada katlediliyor ve savaş hiçbir surette hiçbir zaman bir seçenek olmamalıdır. Ümit Kıvanç, savaşla ilgili son yazısına "Lafa Nereden Başlanır?"1 başlığı atmış, girizgâhtan sonra da güncel Noam Chomsky söyleşisinin son cümleleriyle başlamış. Chomsky, fevkalade haklı sebeplerle lafı yaşadığımız bu cehennemî iklim krizine bağlamış ve sözlerini "(...) canlı türleri için [Soğuk Savaş dönemi benzeri sürekli bir] çekişme ölüm fermanıdır; galibi olmaz. İnsanlık tarihinde çok önemli bir noktadayız. Bu inkâr edilemez. Gözardı edilemez” diye bitirmiş.

Bahsi geçen söyleşi, “ABD’nin Rusya’ya Karşı Başlattığı Askeri Tırmanışın Galibi Yok” başlığıyla 1 Mart'ta Truthout'ta2 yayımlandı, takip eden haftaydı galiba, Açık Radyo sabah bülteninde Ömer Madra söyleşiden alıntılar yaptı, bu iklim krizi meselesiyle birlikte diğer bölümleri de aktardı; Chomsky'nin meseleyi nasıl kavradığına, Rusya'nın savaş suçu işlediğine dair bölümler hatırlıyorum. Sonra Ümit Kıvanç’ın yazısını okudum, kısa bir özetle Chomsky söyleşisini aktarıyor, savaşın dayattığı berbat durumdan görüşmedeki notlara da atıfta bulunarak ve haklı gerekçeler sunarak analizlerde bulunuyor, sonra aniden “sola” laf çakıyor, Putin’e “reyiz” çeken (“Putin Reyiz kodu mu oturtur” diyor gerçekten) birtakım muhayyel “yavşaklıklardan” bahsediyor, böyle şeyler.

Şimdi Kıvanç’ın yazısında bulunmayan, Chomsky’nin konuştuğu bölümlerden birini aktararak başlayalım, Chomsky NATO-ABD’yle ilgili ilk sinyalleri burada veriyor, sinyali alan alır: "Bunların hiçbiri [diplomatların söyledikleri vb] öyle kıyıda köşede kalmış belgeler değil. WikiLeaks tarafından sızdırılan ABD iç yazışmalarında şöyle geçiyordu: ‘2. Bush’un [başkanlık dönemi 1995-2000] NATO’ya katılması yönünde Ukrayna’ya yaptığı pervasız teklif, derhal Rusya’nın sert uyarılarına yol açmış, Rusya yayılmacı askeri tehdidi hoş görmeyeceğini söylemişti. Çok açık.' "

Alıntıladığım kısım mühim zira söyleşinin kalanına da şekil veriyor. Burada hem "söyleşi" kavramı üzerine kafa yoranlar için hem de bu görüşmelerin ritmini anlamamız için soruları soran C.J. Polychroniou hakkında kısaca bilgi verelim: Chomsky'e epey yakın biri, Chomsky'nin görüşleri üzerine ve Chomsky'le birlikte kitaplar yazıp yayımlayan, sosyalizme yüksek bir ilgi duyan, neoliberalizm, kapitalizm gibi meseleleri odağına almış, farklı mecralarda bin kadar makale yayımlamış, çalışmaları Türkçe dahil ondan fazla dile çevrilmiş bir gazeteci, yazar, araştırmacı3. Ayrıca Truthout’ta belirli aralıklarla Chomsky’le “meselelere dair” bazı görüşmeler gerçekleştirip yayımlıyor, Şubat’ın başından, yani savaşın öncesinden beri bu konuda aralıklarla, savaş başladığından beri ise sık sık, üç-dört günde bir görüşme yayımlıyorlar (söyleşi yerine görüşme ya da mülakat demek daha doğru olabilir belki).

Şimdi geri dönelim: Polychroniou lafa Washington'un taleplere gözünü kapatmasının sorumluluğunu içeren bir soruyla başlıyor. Gayet öngörülebilir, Chomsky meselelere tabii ki ABD ekseninde yaklaşıyor ama bu noktada Kıvanç, Chomsky'nin meseleyi öncelikle ABD açısından ele almasını, ilginç bir kavrama başvurarak, "namus meselesi" olarak gördüğünü söylüyor. Kıvanç ilk kez Chomsky okumadığına göre, bunu açıklama zahmetine niye giriyor? Bu kadar tartışmalı bir kavramı seçmesini, hele ki Chomsky’nin meseleyi ABD açısından ele almasını “namus meselesi” olarak gördüğünü düşünmesi... ilginç bir yorum diyelim ve geçelim. Chomsky bu noktada en önemlisinin ABD’nin Irak işgali olduğunu söylüyor çünkü, devamında ve daha önceki görüşmelerde de belirttiği üzere ABD’nin uzun süredir her şeyi yok sayan politikalar sürdürdüğünü uzun uzun anlatıyor. Bir bakıma, Irak işgali ile bugün süren korkunç savaşın benzer motivasyonlarını açıklıyor. Ama burada Chomsky açısından bir tür namus meselesi falan yok kesinlikle. Chomsky hiçbir şekilde blabla yapmadan bu berbat savaşla ilgili fikirlerini açıklıyor ve Rusya’nın ve Putin’in saldırganlığını lanetliyor, savaş suçları işlendiğinin ve buna bağlı politik meseleleri anlatıyor ve sonra da ABD-NATO meselesinin güncel durumuna geçiyor. O bıktırıcı meşhurluktaki ayı benzetmesine de başvurarak Rusya'nın köşeye sıkıştırılmasından, son yıllarda ABD'nin bu savaşı engellemek için asla çaba harcamadığını, aksi yönde hareket ettiğini, bu konuda ABD’yi açıkça suçlayarak anlatıyor:

"Uluslararası hukuk, Soğuk Savaş sonrası dönemde, bırakalım eylemsel düzeyi, sözel düzeyde bile değişmedi. Başkan Clinton, ABD’nin hukuka uyma gibi bir niyetinin olmadığını açıkça beyan etti. Clinton Doktrini, ‘kilit piyasalara, enerji arzına ve stratejik kaynaklara serbest erişimini güvence altına almak’ gibi hayati çıkarlarını savunmak adına ABD’nin, 'tek taraflı askeri güç kullanımı' da dahil olmak üzere, 'gerektiğinde tek taraflı' hareket edebilme hakkını saklı tuttuğunu ilan eder. Clinton’dan sonra gelen başkanlar da, cezalandırılmadan yapabilen herkes de hukuku ihlal etti, ediyor."

Kilit piyasalar, enerji arzı (doğalgaz, petrol fiyatlarını düşünün hemen), stratejik kaynaklar (aynı şekilde yeraltı kaynakları, Karadeniz-Kırım meselesi), gerektiğinde tek taraflı askeri güç kullanımı, hukukun ihlali vs. Tüm bunlardan bahsederken Chomsky uzun süredir sistematik şekilde meselenin orijinine bunu alıyor, Irak işgalinden bu yana ABD’nin savaşın yıkıcılığının seviyelerini adeta test ettiği ülkeleri saymak bu yazıyı çok uzatır. Devam edelim, Chomsky’nin söyledikleri kesinlikle doğru. Demokrasi şarlatanlarının, ne tür kitle katliamlara yol açtığını dahi bilmediğimiz silahlarla okyanusları karakıtaları kuşatıp, oralardan aşırıp biriktirdikleri refahla semizleyip açlık ve sefalete mahkûm edilmiş coğrafyalarda neler sattıklarını herkes biliyor. Ama yetmiyor, Rus “ayısına” da satıyorlar. Geçerken, Avrupa’da büyük şaşkınlıkla karşılanan en korkunç haberlerinden birini verelim: Fransa, 2020 kadar yakın bir tarihe kadar Fransız silah teknolojisinin en ağır silahlarını Rusya’ya satmaya devam etmiş.4

Ayan beyan muazzam bir savaş ekonomisi var, evet ve ABD elbette hepsinden haberdar ve hisseli. Ne için söylüyor bunları peki Chomsky? Kosova'daki NATO saldırganlığı (dolayısıyla bu ABD'nin saldırganlığı anlamına da gelir diye kısaca belirtiyor), Sırbistan'ın, Libya'nın bombalanmasının ve Irak'ın işgali konusunda ve NATO'nun yaptığı ihlaller gibi meseleler hakkında söylüyor. Devamla, Uluslararası Bağımsız Kosova Komisyonu başkanı Richard Goldstone'nun Kosova'da NATO’nun yaptıklarını "yasal değil ama haklı" olduğunu söylediğini belirtiyor – muazzam bir itiraf.5 Bugün NATO-ABD yeniden büyük çapta silahları Avrupa’ya taşıyor ve bu silahların “yanlış ellere geçmesi riskini de almaya değer”6 buluyorlar. Aljazeera’deki bir haberde buna dair verilen ilk örnek: Afganistan'a ABD'nin gönderdiği Stinger'lerin, MANPADS’lerin mücahitlerin eline geçmesi ve SSCB'nin oradan çekilmesini kolaylaştırması. Tesadüf mü? Elbette değil, daha önce, 8 Mart’ta yayımladıkları görüşmede Poly, Chomsky’e “Putin Afganistan’dan hiç ders almadı mı?” diye soruyor, Chomsky, Putin’in Ukrayna’yı işgale kalkışmasının, Afganistan’da yaşadıkları berbat deneyimin, Ukrayna’yla kıyaslandığında parkta pikniğe benzeyeceğini, yani kıyas götüremeyecek kadar daha büyük bir felaket olacağını söylüyor.7 NATO-ABD silahlarıyla ilgisi nedir peki bunun? Yine berbat bir savaş ve Afgan halkının hali malum, korkunç bir barbarlık içinde gündelik hayata adım atamadan günlerini geçiriyorlar. ABD’nin “çıkış” görüntülerini hatırlatmak bu noktada yeterli. Peki ya bugün aynı ihtimaller, başka birçok radikal-sağ (radikal olmayanı da mı var?) ya da ırkçı-milliyetçi savaşçılar için de geçerli olabilir mi? Ama bunu sormak, daha ağzınızdan çıkarken hemen Putin'e “reyiz” çekmek anlamına geliyor olabilir, Kıvanç öyle söylüyor, öyleyse vazgeçelim haklı sorumuzdan, hadi vazgeçelim, peki ya ne uğruna vazgeçeceğiz bunu sormaktan? Dante’nin yanına birkaç ay önce taze gönderilen Afgan halkından bir lahzada bahsetmeye ise bu yazının hacmi yetmez.

Söyleşinin bu noktasında tüm bunların Rusya'nın yaptıklarını meşrulaştırmayacağını özellikle belirtiyor Chomsky ve burada Poly’nin sorusuna “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali büyük bir savaş suçudur ve ilk akla gelen iki çarpıcı örneği vermek gerekirse, ABD’nin Irak işgaline ve Hitler-Stalin’in 1939 Polonya işgaline benzetilebilir” diyor. Tekrar yazının başına dönelim zira burada Kıvanç bu benzetmeyi göğsünde, "Polonya işgalinden bahsederken Stalin’i de andığı için o da artık lafına kulak asılmaz liboş safına sokulmamıştır diye umarak Chomsky’nin yaklaşımını aktarmaya devam edeyim" şeklinde yumuşatıyor. İyi madem, soralım bakalım, Chomsky -Kıvanç’ın ifadesiyle- pejoratif anlamda bir liboş mu? Bence değil. Peki Stalin meselesinde hakkı var mı, hiç şüphesiz, elbette, kesinlikle, Stalin mevzubahis olunca bu hassasâne tavra sahipler yok değil, kaç kişiler bilmiyorum ama Kıvanç epey önemsiyor olmalı.

8 Mart tarihli önceki görüşmede ise Chomsky daha fazlasını söylemişti: Irak’ın işgalini daha geniş bir ittifakla (ABD-Birleşik Krallık şeklinde) anmış, ABD’nin Hindiçin (Vietnam) savaşı ile Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin Nazilerin asıldığı Nürnberg Yargılamaları’na benzetilebilecek üç örnek sıralamış ve buna rağmen bu yargılamaların asla yapılamayacağını, zira BM Güvenlik Konseyi’nin “süpergüçleri” yargılamadığını, çünkü süpergüçlerin “saldırılarının” konseye dahi gelmediğini belirtiyor, çok haklı bir noktada yani yine Chomsky.

Bu noktada, işgallerin başından sonuna karşısında durmuş Türkiye “solu”nun NATO-karşıtlığı hususunda hiçbir tanığa, belgeye, mahkemeye falan gerek duymadan eylemlerini vurgulamak gerek. Kıvanç’ın yazısının bütünlüğü içerisinde ise bu türden bir soruyu doğal buldum açıkçası, zaten devamında da işi "sol"a getiriyor, kendi kafasında kurup kurup oynattığı Frankeştayn sola. “Reyiz Putin” destekçisi birtakım -afbuyurun kendisinin ifadesidir- "yavşaklıkların" içinde bulunduğu "sola." Chomsky söyleşisine dönelim, Kıvanç'ın yazısında bulunmayan bir kısım alıntılıyorum yine: "Bu arada 'sol'un, 'Kremlin’in çizgisi' konusunda yeterince şüpheci olmamakla 'sol'u suçlamak gibi garip bir huyu var, fark etmişsinizdir."

Poly soruyu “Putin’in, NATO’nun doğuya doğru yayılması ve ‘kırmızı çizgisi’ olan Ukrayna’ya ilişkin güvenlik taleplerini Washington’un kale almayı reddetmesi karşısında fazlasıyla tahrik olduğuna dair pek çok işaret zaten vardı. Sence Putin neden böyle bir dönemde bir işgal başlatmaya karar verdi?” diye sormuştu, bu yüzden Chomsky de birtakım solcuların bunu anlayamamasını kendi cephesinden eleştiriyor. Kıvanç ve benzerleri ise zaten açıkça yazıyor, savaş başladığından beri bu konuda pek çok... hadi görüş yazısı diyelim bunlara, yazı yayımlandı, aynı lafazanlıklar tekrarlandı, özetle “sol”u bir kalemde Putin’in yanına yazmanın adına çaresine ne diyeceklerini arıyorlar ama bulamıyorlar, bilemiyorlar. Yüksek sesle söyleyelim, kategorik bir şekilde NATO-karşıtlığı, bu ülke sol tarihinin en temiz miraslarındandır, 6. Filo defolup giderken yetmiş yedi çeşit varlık oradaydı, hiçbir yol veya yöntemle NATO ya da etrafında oluşmuş bir kolonyal savaşa destek verilmedi. Bence “solun” bu konuda hattı hududu bellidir, çok net bir şekilde NATO-karşıtlığı 12 Eylül’den sonra, tüm kusurlarıyla birlikte, kesif bir savaş karşıtlığına dönüşmüştür ve bunda övünülecek bir değil bin yan var bana göre, el pençe kem küm edilecek bir şey ise hiç değil, sonu idamlara, devletin bilindik infazlarına varan, bedeli ağır ödenen bir tavır.

NATO ise bugün daha önce hiç olmadığı kadar ABD kontrolünde ve bu artık sıradan bir bilgi, bunu bilmek için Chomsky okumaya da gerek yok ki zaten Chomsky’nin kendisi de son mülakatları da dahil olmak üzere birkaç yıldır sürekli olarak bu noktaya dönüyor - bunu bir “namus” ya da “cibilliyet” meselesi olarak da gördüğü için değil yani, bir olgu, bir hakikat olarak görüp ciddi şekilde tartışıyor.

Kıvanç yazısında “Lafa nereden başladığınız cibilliyetinizi ortaya koyar” diyor ve sonra savaşın berbatlığı üzerine haklı gerekçeler sıralayıp “ama” frenine basmamaya dikkat ederek lafı bağlıyor: “(...) bir ülkenin halkını açlığa, susuzluğa, yerini yurdunu terk etmeye zorlamaya girişmiş Rusya ordusunun eylemine itiraz edecekken lafa ‘ABD-NATO’ diye başlıyorsanız ya da yaptığınız güya kınama açıklamalarında Rusya’nın adı bile geçmiyorsa, siz bal gibi yapılanı onaylıyorsunuz veya en azından yapılabilir buluyorsunuz demektir.” Uzun etmeyeceğim, Kıvanç bu kısımda, en hafif tabirleri kullanarak söylüyorum, bozgunculuk, hatta sarı sendikacılık yapıyor. Hakikatin ta kendisinden bahsediyor Chomsky, çalçene bir şeyler söylemiyor, Putin’in ve Rus generallerin-oligarkların tekil olmayan ve onlarla sınırlı kalmayan barbarlığı ve korkunçluğu ile ABD’nin yüzlerce yıldır sürdürdüğü ısrarcı, saldırgan, burjuvaların inşa edilmiş hukukuna dahi sığmayan politikalarının ve NATO’daki bugünkü etkinliğinin barizliğini işaret ediyor.

Tüm bunlara rağmen, Kıvanç’ın söylediklerinin ve dolayısıyla bu fikir bulutunun örnekleri çoktur ama en meşhurlarından birinin, ABD’deki en berbat temsilcisi The New York Times’ta görüşlerine yer verilen Thomas L. Friedman’ın son yazılarından birinin başlığını aktarıyorum: “Rusya-Ana’nın Üzerinin Çizilmesi.”8 Yazısında özetle nükleer bombanın ekonomik yönünden, şirketlerin, sosyal grupların, aktivistlerin Rusları boykot etmesinden yaptırım uygulanmasından falan bahsediyor. Bilmeyenler için, Friedman, Irak’ın işgalini “iyi ki işgal ettik, Ortadoğu’nun modernleşip dünyanın geri kalanına katılması gerekiyordu, niye yapmayalım” gibi görüşler saçmalayan tam bir savaş davulcusudur, yani Irak’tan sonraki başka işgallere ve meselelere dair ne düşündüğünü tahmin etmeniz zor olmayacaktır.

Kıvanç ile Friedman’ı bir tutmuyorum kesinlikle, yanlış anlaşılmasın ama Kıvanç’ın “Siz bal gibi yapılanı onaylıyorsunuz veya en azından yapılabilir buluyorsunuz” dediği şey Friedman’ın Irak işgali sırasında söylediğiyle kabaca aynı şey. Şu farkla: Kıvanç için “Ukrayna’nın işgalini yapılabilir bulan” muhayyel bir “sol” var. Elbette bunu söyleyenler var, gördüm de duydum da, herkes her şeyi söylüyor, ifade özgürlüğü var sonuçta, bu nedenle haklı, ama bunlar “sol” içinde bir yerlerde değiller, Kıvanç’ın bulunduğu yerden hizalandığı “sol” neresiyse, oradan Friedman’lara bakıyor olmalı ve bu noktada solu tırnak içinde yazmak bu işi kurtarmaz. Peki niye böyle yapıyor, lafa niye buradan başlıyor?

"Bizim radikal muhalif mücadele kültürümüzde özellikle yanlış olana işaret ediyor Chomsky: Kendi halini, konumunu, eylemin amacından, somut koşulları ve etkisinden önce gözetmek. Neyi nasıl değiştirebileceğine değil kendinin nasıl gözüktüğüne bakmak. Bu elbette fiili değil faili esas alan ideolojimizle de ilişkili. Konuyu dağıtmayayım."

İdeolojimiz dediği, elde kalmış yıkıntı devletin ideolojisi olduğundan ve kendisi de bu ideolojiye sahip olmadığından -bu kadarını biliyoruz, allahı var, hakkını verelim- konuyu biraz daha dağıtalım, iyidir. Bu halde, yayımladığı yazının gösterdiği yahut göstereni nedir, Kıvanç neyi esas alıyor, fiili mi faili mi; neden sürekli birilerini bir hallere sokup yorumluyor, anlamak hiç mümkün değil, kendisi bizzat eleştirdiği şeyi yapmıyor mu bu durumda; kendi konumunu sağlamlaştırmıyor mu - hem de bunun yanlış olduğunu yazısında büyük büyük söylemesine rağmen. Birtakım hatlar, çizgiler ve hadler bulup çiziyor, sonra da bunların arkasına önüne yanına geçmenizi istiyor. Rusya’nın kırmızı çizgisine benzer şekilde. Bunun dışındaki konumlanmalar da Kıvanç’a uymadığından olsa gerek, fikirlerini karşısındakinin sırtına bir deli gömleği kalıbıyla geçirmek istiyor bence. En azından şunu açıkça belirtmek gerekir ki, görüşmenin ilgili kısmında Chomsky "kleptocratic petrostate" derken elbette Rusya'yı kastediyor, evet ama aynı zamanda ABD ve müttefiklerinden, Wall Street başta olmak üzere her gün her yerde piyasa yapıcılar tarafından birilerinin geleceğini çalıp çırpanlardan, yok edenlerden de bahsetmiyor mu sizce? Hal böyleyken niye liboşu üzerine alarak -almamışsa da bu seferlik almış sayıyorum- ya da Chomsky’nin üzerine salarak birilerine kaşlarını çatıyor Kıvanç, neye kime faydası var?

Adettendir, tarihsel akış içinde bir eşleştirmeye gitmek, görünmez bir el bize bunu uzatmış da hiç arşiv kitap karıştırmamışız gibi sunmak gerek: Rosa Luxemburg, 1904’te Rus-Japon Savaşı sürerken, Le Socialiste’e gönderdiği “1 Mayıs mesajı”nda şöyle diyor: “Rus-Japon savaşı, hiç değilse, dünya barışını İkili veya Üçlü İttifaklardan oluşan bir denge sistemi üzerine tesis ettiğini iddia eden şu ‘humaniteryen’ sosyalistlerin spekülasyonlarının hükümsüzlüğünü ortaya koymuştur. (...) Avrupa borsalarını sarsıp titreten Port Arthur toplarının gümbürtüsü, burjuva toplumunun bu sosyalist ideologlarının Avrupa barışı fantazyaları içinde unuttukları bir şeyi onlara yeniden anımsatıyor: Modern kolonyal politikalar, bugünden itibaren Büyük Okyanus’a taşınarak Avrupa’daki yerel çatışmaların ötesine geçmiştir.” Burada Luxemburg, kolonyalist hırsların ve bunların kapitalist motivasyonları gereği bitimsizce yeniden-yeniden şekillenmesinin sömürge siyasetini yeni bir boyuta taşımasını işaret ediyor bence, dünden bugüne bu anlamda değişen pek fazla şey yok diyebiliriz, ki bugün savaş bir yerden başka bir yere taşınmak şöyle dursun, Afrika’dan Ortadoğu’ya, oradan Avrupa’ya, sahasını ve cephelerini genişleterek ilerliyor. “Rus-Japon Savaşı,” diyor Luxemburg, “artık Avrupa’daki savaş ve barışa -ve bu ikisinin kaderine- dahi Avrupa Hanedanlığı’nın dört duvarı arasında değil, onun dışında, dünyanın ve kolonyal politikaların devasa girdapları arasında karar verildiğini fark etmemizi sağlıyor.”9

Bugün ise yine bir ceviz kabuğunun içi kadar boş humaniteryen laflar, görece okumuş yazmışlara bir şekilde hitap ediyor; savaş makinesini büyütmekten, onu ehlileştirmekten başka işe yaramadıkları gibi istisnasız hiç kimseyi de bu meseleden kurtulamayacağı bir girdaba sürüklüyorlar, hem de büyük büyük suçlayarak. Chomsky’nin Friedmangiller hakkında yaptığı muazzam tespiti hatırlamanın vaktidir: “Friedman bu konuda yalnız değil. Özgür fakat derinlemesine konformist bir entelektüel kültürde işler böyle dönüyor.” Evet, işte böyle, aynen bu şekilde dönüyor.

Bu uzun yazıyı, bir notla bitirelim. Benim için, hadi benim gibi düşünen birtakım kalabalıklar için diyeyim, bir ya da birkaç tarafı diğerleri arasında daha makul bularak onu seçip sonra da arkasından gitmek, ancak birilerini suçlu ilan ederek dahil olunabilen “savaş”ın sadece bir çark olduğunu bilenler için, tartışacak bir mesele dahi yoktur: Sürmekte olan yayılmacı savaşların mevcut şartları, bünyesinde barındırdığı her unsurla ve adeta savaş tanrılarının yardımcısı halindeki kusursuz işleyiş tarzıyla en karanlık ideolojinin ürünüdür. Yine “en yüksek aşamalarından” birini yaşıyor ve bildiğimiz ilk günden beri bu hırslar uğruna başlatılıyor ve sonlandırılıyor - nihai bir talep olmasa da bizim için barış her zaman ilk ve en güçlü talep olmalıdır. Ukrayna halkının uğradığı zulüm ve katliamlar karşısında gözyaşı dökenler, önümüzdeki birkaç on yıl Ukrayna halkıyla birlikte Rus halkının da uzun süre maruz kalacağı inanılmaz yoksulluk ve baskı ortamına da birkaç damla gözyaşı ayırsınlar, ölüyü gömmesi kolay, yasını tutması zordur. Ukrayna ve Rusya halklarının büyük bir kısmı asla ve kat’a anayurtlarına geri dönemeyecek. Fakat bugün oradan kaçan birçok şirket hepsinden önce dönecektir, hem de kitleler halinde katlettikleri halkların henüz kanı kurumamış topraklarına yasal silahlarını yerleştirerek.

Son not: Ben yazıyı tamamladıktan sonra Chomsky ile Poly bir görüşme daha yayımladı,10 yakında barış olası görünüyor diyorlar: Barış şartları, ABD’nin rolü ve politikalarıyla birlikte Chomsky’nin savaşın başından beri sürdürdüğü görüşü, Putin-Rusya’ya bir çıkış yolu bırakılması gerektiği tekraren vurgulanıyor. Bunu oligarklar-kapitalistler için değil, en azından savaş ne kadar erken biterse, kitleler için o kadar iyi olduğunu bildikleri için istiyorlar bana göre. Bütün bu söylemlerden Chomsky ve Poly’nin Putin-Rusya’yı destekledikleri sonucu çıkar mı peki? Böyle düşünüyor olmanız, tamamen sizin idrak sorununuz.


Dipnotlar

1 Ümit Kıvanç, “Lafa Nereden Başlanır?”, Gazete Duvar, https://www.gazeteduvar.com.tr/lafa-nereden-baslanir-makale-1556412, 13 Mart 2022.

2 "Noam Chomsky: US Military Escalation Against Russia Would Have No Victors", Truthout, https://truthout.org/articles/noam-chomsky-us-military-escalation-against-russia-would-have-no-victors/, 1 Mart 2022 [Türkçe çeviri: "ABD’nin Rusya’ya Karşı Başlattığı Askeri Tırmanışın Galibi Yok", Artizan, çev. Aysel Yıldırım, 5 Mart 2022, https://www.art-izan.org/one-cikanlar/abdnin-rusyaya-karsi-baslattigi-askeri-tirmanisin-galibi-yok/, Aysel Yıldırım'a çevirisi için çok teşekkürler].

3 Poly, Robert Pollin ve Chomsky’nin birlikte yayımladıkları kitap geçtiğimiz yıl Türkçeye çevrildi: İklim Krizi ve Küresel Yeşil Düzen: Gezegeni Kurtarmanın Politik Ekonomisi, çev. Onur Orhangazi, Ütopya Yayınevi, 2021.

4 “War in Ukraine: How France delivered weapons to Russia until 2020”, Disclose, 14 Mart 2022, https://disclose.ngo/en/article/war-in-ukraine-how-france-delivered-weapons-to-russia-until-2020.

5 N. Chomsky, A New Generation Draws the Line: Humanitarian Intervention and the “Responsibility to Protect" Today, Routledge, 2011.

6"‘Risk worth taking’: US rushes shoulder-fired missiles to Ukraine", Aljazeera, 12 Mart 2022, https://www.aljazeera.com/news/2022/3/12/us-nato-allies-rush-weapons-shipment-to-ukraine.

7 Noam Chomsky: A No-Fly Zone Over Ukraine Could Unleash Untold Violence”, Truthout, 8 Mart 2022, https://truthout.org/articles/noam-chomsky-a-no-fly-zone-over-ukraine-could-unleash-untold-violence/ [Türkçe çevirisi: “Uçuşa Yasak Bölge Görülmedik Bir Şiddete Yol Açabilir”, Artizan, https://www.art-izan.org/one-cikanlar/ucusa-yasak-bolge-gorulmedik-bir-siddete-yol-acabilir/, Türkçeye çeviren Taylan Doğan’a teşekkürler].

8 Agy, “The Cancellation of Mother Russia Is Underway”, The New York Times, 6 Mart 2022, https://www.nytimes.com/2022/03/06/opinion/putin-ukraine-china.html.

9 Rosa Luxemburg, “In the Storm”, çev. Mitch Abidor, https://www.marxists.org/archive/luxemburg/1904/05/01.htm. Buna ek olarak Luxemburg’un söylediklerini, Rusya-Avrasya Uzmanı ve “eski CIA yöneticisi” Paul Kolbe’nin Wall Street Journal’de yayımladığı, Washington-Ankara-Kiev hattında oluşturulabilecek “üçlü bir ittifaktan” bahsettiği, S400 sistemlerinin Ukrayna’ya verilmesini ve Rusya’ya karşı kullanılmasını dile getiren bir “görüş” yazısı: “Turkey’s Russian Missiles Could Defend Ukraine”, WSJ, https://www.wsj.com/articles/turkeys-russian-missiles-could-defend-ukraine-antiaircraft-weapons-putin-fighter-jets-arms-invasion-11647546396.

10 “Chomsky: Peace Talks in Ukraine “Will Get Nowhere”, If US Keeps Refusing to Join”, Truthout, 14 Mart 2022, https://truthout.org/articles/chomsky-peace-talks-in-ukraine-will-get-nowhere-if-us-keeps-refusing-to-join/.