Rap müzikle hayatımıza giren isimlerden birisi de Deniz Sungur oldu. Eserlerinde toplumsal sorunlara değinen Sungur, “Çevrende çöpten ekmek toplayan insanlar varsa, insanlar işsizse bunlardan bahsetmemek bir problem” diyerek lafı eğip bükmeden müziğine yansıtıyor.

Boş seyler anlatılacaksa mikrofona ne gerek var?

Cihangir KÖROĞLU

Rap müziğin tırmanışa geçtiği son yıllarda birçok yeni isim hayatlarımıza bir şekilde değiyor. Son 20 yılda toplumun problemlerini bu kadar cesaretli şekilde dile getiren bir tarz olmamıştı denilebilir. Rap müziğin sadece ritmine kapılarak kafa sallamaktan öteye giden bu yolunda, birçok değerli genç müzisyen sorumluluk alıyor.

Deniz Sungur, hayatında müziği yanından asla ayırmayan, toplumsal sorunları 'lafı eğip bükmeden' anlatan bir müzisyen. Kendi albümlerinin yanı sıra Gazapizm ve Çağrı Sinci ile yaptığı üretimlerle adını duyduğumuz bugünler de, Deniz Sungur’un hikâyesine beraber bakalım.


► Normalde ‘‘biraz kendinden bahseder misin‘‘ gibi soruları sormayı tercih etmiyorum ancak insanların seni gerçekten tanımasını istiyorum. Deniz Sungur’un hikâyesi nedir?
1988 yılında İstanbul’da doğdum, çocukluğumun bir kısmı İstanbul’da geçti. 1999 depremi olduktan sonra ailevi nedenlerden dolayı 2000 senesi temmuz ayında İzmir’e yerleştik. Ortaokul ve liseyi İzmir’de bitirdim. Kendimi bildiğimden beri şarkı söylemişimdir.Ailemde de sanatın çeşitli dallarıyla uğraşan insanlar var. Tabii böyle olunca sanata, daha doğrusu müziğe olan ilgim ufak yaşlarda arttı ve gitar çalmaya başladım. Ortaokul, lise dönemlerinde İzmir’de birçok insanla çeşitli tarzlarda müzik yaptım. Bir ara elektronik müzikle ilgilendim ama o dönem o tarz pek bana göre değildi. Türkiye’de geçirdiğim son yıllarda eşitsizlik, adaletsizlik ve gelecek kaygısının hayatımızda yaratacağı etkiyi daha fazla anlamaya başladım. O dönemlerde de yeni arkadaşlar edindim.

Devamlı rap dinliyorlardı. Bir yaz boyunca onlarla beraber dinledim, yaz sonu, sonbahara doğruşiir yazmaya başladım ardından rap yapan bir arkadaşıma gönderdim şiirleri. Beğendi ve beni YMF (Yalı Mc’s Family) ile tanıştırdı. Ekiplekaynaşmamız çok zaman almadı çünkü hemen hemen aynı kafadaydık zaten. Hedeflerimiz, çözümlerimiz neredeyse aynı şeylerdi. Onlarla beraber yaşadıklarımızı kâğıda dökmek, işi daha da keyifli bir hale getirdi. YMF’de rap yapmayan birçok arkadaşımız da oldu. Biz zaten her şey den önce arkadaştık. Daha sonra üniversiteyi kazandım Almanya’ya yatay geçiş yaptım. Tabii Almanya’ya alışmak hem bürokratik sebeplerden dolayı hem de kendi hayatım açısından pek iyi gitmedi ilk süreçte. Dil kursunun yanı sıra müziğe devam etmeyi çok istiyordum. Almanya’ya ilk geldiğim zamanlarda kayıt alabilmek için maalesef tanıdığım kimse yoktu. Tanıdıklarımın hepsi dil kursundan yabancı arkadaşlardı. Bir gün İstanbul’dayken Fuat ağabeyle (Fuat Ergin) görüştüğümde sağ olsun Köln‘deki bir arkadaşıyla tanışmama vesile oldu. O kişi sayesinde tanıştığım insanlar gerek Almanca öğrenmemde, gerek müzik yapmamda bana oldukça yardımcı oldular. Sonrasında 2011 de Berlin’e taşındım ve Audio Produktion (Ses Üretimi) üzerine eğitim almaya başladım. Son sınıfta staj yaptığım tiyatroda, mezun olduktan sonra çalışmaya başladım ve bir kaç sene içinde Berlin’deki birçok tiyatroda Tonmeister olarak çalışıyordum. Bu sayede hem çevrem genişledi hem de yapmaktan en çok zevk aldığım işi her gün yapabilecek duruma geldim. Sonrasında ilk başladığım Tiyatro ‘’Volksbühne am Rosa-Luxemburg-Platz“ da kadrolu olarak çalışmaya karar verdim.

İlk geldiğimde ki zamandan bu yana ne mutlu ki her şeye rağmen kendimi biraz daha geliştirebildim. Otel odaları temizleyip, camiilerde broşür dağıtan, pizzacılık yapan, barlarda ve sokaklarda müzik yaparak hayatını geçindiren biriyken şimdi bana zevk vermeyen işleri yapmak zorunda değilim mesela. Bu güzel bir şey. Uzun lafın kısası herkes kendince bir yük taşır, ben de benimkini taşıdım, hala taşıyorum, hep taşıyacağım. Sonu yok öğrenmenin, hoş görüyle, adaletle, onurluca yaşayarak, hep beraber yola devam.

► Rap tarzın müzik dünyasındaki çığ gibi yükselişine tanıklık ediyoruz. Kaliteli işlerin yanı sıra, poplaşan bir tarz da kendini var etti. Senin üretimlerine baktığımda tam olarak rap veya şu diyemedim. Kendi alternatifini yaratmış gibisin. Kendi müziğine ve rap tarzın yükselişine dair neler söylemek istersin?
Ben müziğin tamamen hissiyat ve duyguyla üretilmesi gerektiğinin taraftarıyım. Bu nedenle de bazı konular bazı müzik tarzlarına uymuyorlar. Eğer müzik denen şey üreten ve dinleyici arasında bir duygu transferi ise, bence konuya göre müzik tarzı seçilmeli. Bir nevi amaç değil araç olmalı. Yani şarkılarda anlatmak istediğim şey sert, eleştiri içerikli, politik konular ise bunu daha gerçekçi dile getirebileceğim müzik tarzı Rap’i kullanıyorum. Öte yandan içimize dokunacak konuları, sanki şapkamızı önümüze koyup düşünüyormuşuz gibi ya da insanın kendisiyle dertleşmesi edasında o an da üstüne gelmeyecek, onu boğmayacak, hırpalamayacak bir müzik tarzı seçmek gerekiyor. Böyle zamanlarda da akustik şarkılar yapmayı tercih ediyorum. Deneysel işler bundan ziyade kendi kendilerine ortaya çıkıyorlar. Yani alternatif bir tarzdan ziyade birçok müzik türünü duygularımı daha iyi aktarabilmek için kullanmak benimkisi.

Ben Türkçe Rap piyasasını açıkçası pek takip etmiyorum. Yine de bildiğim bu işi hakkını vererek yapan birçok arkadaş var ama ben bu yeni okulu pek beğenmedim açıkçası. Her şarkı aynı düzende, soundlar tek tip. Daha kötüsü bakıyorsun şarkı kopya, çalıntı. Bir özgünlüğü yok. Zamanındaki pop müzik şimdi günümüz Türkçe Rap’i oldu. Yazık, aslında o kadar kabiliyetli insanlar ellerindeki bu şans ile şarkılarında öyle önemli konulara değinebilirler, ama pek yapan yok satmayacağı için. Aslında önemli olan yaptığımız müzik ile kaliteli bir dinleyici kitlesi oluşturabilmek.

► Her şarkında ayrı bir hikâye var gibi hissediliyor. Deniz Sungur kimlerin hikâyesini anlatıyor?
Yaptığım şarkıların benden olduğu kadar, müziğimi beğeniyle dinleyen herkesten bir parça olduğuna inanıyorum. Canımızı acıtan birçok ortak noktamız var. Ben benimkilerden bahsediyorum, insanlar kendi hikâyelerini duyuyorlar.

► Berlin’de yaşıyorsun. Oradan, Türkiye’nin siyasi gündemine dair olaylara şarkılarında yer veriyorsun. Yer verdiğin şeylerin birçoğu da Türkiye’de yaşayan insanların dahi ‘‘göremedikleri‘‘ veya umursamadıkları şeyler veya da söylemekten çekindikleri. Senin bunları göz ardı etmemenin atında yatan sebep nedir?
Ben gözlemlemeye ve görmeye çalışan bir insanım. Hamurumda yanlış olan şeyleri söylemeyi kendine görev edinmek var. Yurtdışında olduğumdan dolayı ülkemdeki sorun ve problemlerden bahsetmemek egoistlik olur bence. Dünyadaki tüm canlılar daha adil, huzurlu, temiz bir hayatı hak ederken, bunu sağlayacak bizler zenginliğin çöpünden beslenir olmuşuz.

Göz göre göre coğrafyalara zarar veriliyor. Üstündeki her şeye verilmiş olan yaşama hakkı, verilene zulümolmuş durumda. Eşit şartlar ortadan kalkmış, canlının yaşama hakkı ya da insanlık haysiyeti yerlere düşmüş durumda. Çevrende hala çöpten ekmek toplayan insanlar varsa, ne çocuğa, ne kadına, ne hayvana cinsel istismar ve şiddet son bulmamışsa, sokakta yaşayan insanların kaybolup gitmesine engel olunamıyorsa, insanlar işsizse ya da emeğinin karşılığını alamıyorsa, bir ülkenin geleceği ‘’eğitimle’’ baltalanıyorsa bunlardan bahsetmemek bence bir problem. Ayrıca bo�� şeyler anlatılacaksa mikrofona ne gerek var?

► Yeni projelerin nelerdir ?
Çağrı Sinci ile 5 şarkılık yeni bir EP projesi yapım aşamasında. Onun dışında eskimiş, kenarda köşede duran şarkıları bir araya getirip ya da farklı tarzlarda yaptığım şarkıları bir araya toplayıp öyle karma bir albüm yapmayı düşünüyorum. Bakalım.

► Gazapizm, Çağrı Sinci gibi isimlerle beraber iş yapıyorsunuz. Yaptığınız işler sadece bir araya gelip müzik yapmanın dışında bir kolektifin ve arkadaşlığın üretimleri. Bu birlikteliğinize dair duyguların neler?
Çok doğru. Ben bu işi yaptığım insanları, yanımda görmek istediğim insanlar gibi seçiyorum. Mesela tanımadığım, ya da bana yakın bir arkadaşımdan tavsiye edilmemiş birisiyle genelde iş yapmaya yanaşmıyorum. Akıl, fikir bir olmadığı zaman anlatmak istediğimiz şeyler de aynı olmuyor. Ben arkadaş olduğum için müzik yapan birisiyim, müzik yaptığı için birinin arkadaşı olmak, bence parası olduğu için birisiyle takılmaktan çok farklı bir davranış olmaz.

► No-name ancak üretmek için sorumluluklar alan, bedeller ödeyen, hayal kırıklıkları yaşayan, umutlanan birçok müzisyen var. Onlara bu zorlu yolculuklarında ne demek istersin?
Bu işi ekonomilerini düzeltmek için yapıyorlarsa, yaptıkları işi satmak gibi bir dertleri olacaktır. Bu üretim isteğini arttırır ancak kaliteyi düşürür. Kendilerinin samimi buldukları şeyleri güzel bir Türkçe ile kaliteli bir şekilde yazarlarsa zaten ekonomileri de iyi üretimlerinin sonucunda düzelecektir.

Söyleyeceğim şey aslında, müzikten çok daha önemli şeylerin olduğu. Bunları göz ardı edip 20 sene sonra utanacakları şeyler yapıp, yazmasınlar. Para pul bir gün bir şekilde gelir ama karakter, onur bunlar sonradan edinilemez.