Gün Çağ Aydın “Boşluklara Doğru İlerleyelim”, Didem Gülçin Erdem’in yayımlanan üçüncü şiir kitabı. Edebi Şeyler etiketi ile raflardaki yerini alan kitap iki bölümden oluşuyor: “Darlık” ve “Sıyrık”. Bırakılan boşluklarla da çok şey söyleyen ve toplamın bir şey söylemeye çalıştığı, belki de henüz isimlendirmesiyle zaten söylediği bir kitap. Şairin “boşluklara doğru ilerlemek” üzerine okuyucuya yaptığı davet, […]

Boşluklara doğru ilerleyelim ama dikine!
Gün Çağ Aydın

“Boşluklara Doğru İlerleyelim”, Didem Gülçin Erdem’in yayımlanan üçüncü şiir kitabı. Edebi Şeyler etiketi ile raflardaki yerini alan kitap iki bölümden oluşuyor: “Darlık” ve “Sıyrık”.

Bırakılan boşluklarla da çok şey söyleyen ve toplamın bir şey söylemeye çalıştığı, belki de henüz isimlendirmesiyle zaten söylediği bir kitap. Şairin “boşluklara doğru ilerlemek” üzerine okuyucuya yaptığı davet, bir içgörü çağrısı olarak değerlendirilebileceği gibi, modern çağ insanının hayatından günden güne çekilen birtakım değerlerden geriye kalan boşlukların kapatılması ısrarı olarak da okunabilir. Buradan hareketle, çok katmanlılığı, çağrışım zenginliğini ismiyle bile vaat ediyor şair. Erdem, ilk şiirlerinden bu yana kendi dilini, kendi duyarlık alanları üzerinden inşa eden son derece özgün bir şair. Kadın dil ve duyarlığının yoğun biçimde hissedildiği, oldukça çarpıcı şiirler çıkıyor okurun karşısına. Şairin şiirinde belirli stereotipik kadın imajlarının adlandırılmasıyla isimlerin çağrışım gücü ve yanlarında getirdikleri anlam
alanları ile kadın olmanın bilgisine dair içeriden konuşuyor Erdem.

Kadın olanla ilişkilendirilen annelik, dişilik gibi kavramların karşısına reddedişi, en iyi ihtimalle de tereddüdü koyuyor: “bir şeyin annesi olamam ya da kız kardeşi”.

Toplumsal baskının, anonim biçimlendirme makinelerinin etkisi ile dönüşme-dönüştürülme tehlikesinden de haber veriyor şair. Bir kadın ve bir şair olarak kendini kurduğu yerden yükselen bu itiraz, anlaşılmama riskini de beraberinde getiriyor elbette. Annelik kurumunun önce kadınlar tarafından bu kadar yüceltildiği ve doğurmanın kadının asli vazifesi olarak görüldüğü bir toplumdan yükselen sesle yüzleşmek, onlara meydan okumak, onları aşındırmak, oldukça kendinden emin bir kadınlık kurgusunun sonucu olmalı. “Boşluklara Doğru İlerleyelim”i kuran ayaklardan bir diğeri, duyuşa yönelik başka bir yöntem önermesinin olması…

Hızın, çabuk olanın, aceleye getirilenin karşısında sözle yavaşlatma daveti geliyor şairden… Olamama hallerini, varoluşçu çizgide dile getiren şair, durmak ile duyumsamak arasındaki güçlü ilişkiyi görüyor ve işaret ediyor. Buharlı makinelerle, dikenli tellerle derdi olan şiirlerle işaret ediyor: “biz alet yapıyoruz duydunuz mu, / dikenli telleri ve uzak durmayı / can sıkıntısını bir yaptık yerdeki halılardan / gündelik kaygı diye bir şey resmi yazışmalardan / çünkü üzgün başladık, çukurumuz derin”

Erdem’in şiirinin özneleri: soğukta çalışanlar, balkonda sebze kurutanlar, geçmişi gelinliğine kurdele olup bağlanmış kadınlar, Neşet Ertaş sevenler… Yani: Dünyayla arasına mesafe koyanlar, dünyayla mesafeli olanlar. Bu yanı ile Hüseynî bir şiir şairin kurduğu. Mazlum zalim diyalektiğinde Hüseyin’den yana olan bir şiir Erdem’inki. Dünyayı duyduğu yerden de teşhisi koyuyor üstelik: “çünkü kimse kimsenin Hüseyin’i değil”. İkinci dünya savaşından sonra annelerin çocuklarına çuvaldan elbise diktiğini öğrenen bir çuval fabrikasının çuvalları çiçek desenli olarak üretmesine cevaben yazıldığını tahmin ettiğim “Çiçekli Çuval” başlıklı şiirde de Victor Hugo’nun meşhur: “Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, bizse yoksulluğun olmamasını.” sözünden mülhem, söylüyor durduğu yeri: “Siz çiçekli çuvallar dikiyorsunuz, biz yoksulluğun olmamasını…”

Hızın, çabuk olanın, aceleye getirilenin karşısında sözle yavaşlatma daveti geliyor şairden… Olamama hallerini, varoluşçu çizgide dile getiren şair, durmak ile duyumsamak arasındaki güçlü ilişkiyi görüyor ve işaret ediyor. Buharlı makinelerle, dikenli tellerle derdi olan şiirlerle işaret ediyor: “biz alet yapıyoruz duydunuz mu, / dikenli telleri ve uzak durmayı / can sıkıntısını bir yaptık yerdeki halılardan / gündelik kaygı diye bir şey resmi yazışmalardan / çünkü üzgün başladık, çukurumuz derin” Erdem’in şiirinin özneleri: soğukta çalışanlar, balkonda sebze kurutanlar, geçmişi gelinliğine kurdele olup bağlanmış kadınlar, Neşet Ertaş sevenler… Yani: Dünyayla arasına mesafe koyanlar, dünyayla mesafeli olanlar.

Bu yanı ile Hüseynî bir şiir şairin kurduğu. Mazlum zalim diyalektiğinde Hüseyin’den yana olan bir şiir Erdem’inki. Dünyayı duyduğu yerden de teşhisi koyuyor üstelik: “çünkü kimse kimsenin Hüseyin’i değil”.

İkinci dünya savaşından sonra annelerin çocuklarına çuvaldan elbise diktiğini öğrenen bir çuval fabrikasının çuvalları çiçek desenli olarak üretmesine cevaben yazıldığını tahmin ettiğim “Çiçekli Çuval” başlıklı şiirde de Victor Hugo’nun meşhur: “Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, bizse yoksulluğun olmamasını.” sözünden mülhem, söylüyor durduğu yeri: “Siz çiçekli çuvallar dikiyorsunuz, biz yoksulluğun olmamasını…”