Kafa kesip insan öldüren bir caniyi kınayamadığımızdan işler saçma sapan bir yere geldi. Elalemin devletinin başındaki kişiye “Akıl hastası” diyerek ortalığı iyice çorbaladık. Hani bizde “Makama saygı” diyorlar ya, hani vatandaş tarafsızlık yemini yaptıktan sonra partili olanları eleştirirken denir. Herkes de bi noktada makama saygı duyar. İster istemez duyacaksınız zaten, ortamlar soğuk.

Neyse işte bu makama saygı makamının başka bir ülkenin makama saygı makamına “Kafası gitmiş bi baktırması lazım” minvalindeki saygılı yaklaşımından sonra başladı ecnebi ellerde de “Makama saygı” söylentileri, homurdanmaları. Ha bir de bunun üzerine “Olm öyle tehditle mehditle olmaz, yapacaksanız şeklinizi bekleriz hepinizi” çekmemiz ortamlara iyice bir gerilim getirdi. Alman, Fransız, Hollandalı derken Avrupalılar da “E ama ayıp ediyorsunuz” demesinler mi? Bunun üzerine de “Fransız mallarına boykot yapıyoruz” arkadaşlar emiriyle bakalım şimdi ne yapacağız?

Bu emir komuta zinciri bizim ülkede ilginç zaten. Fransa’ya yaptığımız bu atardan sonra hemen Taksim’de Fransız bayrağı yerine Rus bayrağı parçalandı. İster inan ister inanma. Çin’i protesto etmek için Uygur Türklerini döveriz, Hollanda’yı protesto etmek için portakal bıçaklarız, Amerika’yı protesto etmek için kola akıp yerlere dökeriz… İşte biz böyleyiz.

Kafaya çay atma modası da iyi başlamıştı. Keyif çayı, zevk çayı, fakirlik çayı, açlık çayı, yoksulluk çayı, yerli ve milli çay, beka çayı filan diye gider bu çay senfonisi bence. Yalnız bu çay işi bana da biraz abartı geldi. Abartı neydi? Abartı önünden geçerken sayamayacağın kadar arabayla geçen konvoy demekti. Abartı oda sayısını bile tam bilemediğimiz evlerde oturmaktı, abartı varaktı, abartı ejder meyvesinin bile ne olduğunu bilmediğimiz bir memlekette daha ejderi anlamaya çalışırken sumutiye katmaktı. Abartıdan tasarruf olmazdı hani?

Boykot diyoruz, boykot edelim de, aşkım ne üretiyoruz biz? Kendi mercimeğimiz, yoğurdumuz, pirincimiz bile yok… Her şeyi ithal eder olmuşuz aşkım. Yoğurt ithalatı yüzde 860 küsur artmış. Ya adını bizim koyduğumuz ürünü bile artık elden alır hale gelmişiz. Tarım ürününde vergileri kaldır, tarımı da bitir aşkım. Boykotumuzu nasıl alalım?

Kafasına çayı yiyen de akıllanıyor. Ertesi gün kafaya çayı yiyen vatandaş hemen geri vitese bağladı. O da güzel, bağlamasa ne olacak? Herkesin bir umudu var, o da yaşamak. Yaşamdan başka bir şey de kalmadı artık kimsede. O da olmayınca memlekette insanlar kendilerini yakıyor, intihar ediyor.

Bütün bunlar olurken, tüm Malatya’nın, nüfusu kadar da internet kullanıcısı varmış onu da öğrendik. Güzel şeyler bunlar da tekmil Malatya internete giriyor ama neredeyse kötü Kore ve Çin’den sonra interneti en çok sansürleyen memleket hangisi bi tahmin edelim? Neyse Malatya internette esiyor, laykları küffara vurur gibi vuruyorlar. Tiktok’un çılgın çocukları bundan sonra Malatya’dan çıkacak. Çıksın da hakkıdır. Unutmadan şunu da kenara not edin. Malatyalıların en büyük özelliği hepsinin Malatyalı olmasıdır.

Dolar üzerinden maaş almadığımız için maliye bakanı gibi çokomelli hayallerde buluşmak, görüşmek ve muhabbet etmek dileklerimde. Ha bir de Eti Puf var, o da çok güzeldir. Hindistan cevizli… Böyle mmmmph. Tadından yenmez. Yerseniz.