‘Böyle bir dönemde  film yapmak bile suç gibi’

> GÜLŞEN İŞERİ gulseniseri@birgun.net

Ömer Uğur’u Eve Dönüş filmiyle tanıdık. Film, 12 Eylül’ün sıradan insanları nasıl etkilediğinin üzerinde duruyordu. Arada filmler çekti şimdi de bir komedi filmiyle izleyici karşısında: Guruldayan Kalpler. Politik filmden komedi filmine geçişini ise “benim her filmim politiktir... Ben filmlerimde ‘küçük insanların’ hikayelerini anlatıyorum...” sözleriyle anlatıyor. “Cizre’de olanla ra bakın! Çocuklar buzdolabında saklandı, ölüleriyle birlikte uyudular! Böyle bir dönemde film yapmak bile suç gibi! “ diyen Ömer Uğur ile filmi ve hayatı konuştuk...

» ‘Guruldayan Kalpler’ bir komedi filmi, kimi kez eleştiren, kimi kez de güldüren. İzleyiciler kendince yorumlayacak kuşkusuz peki sizin bu filmle ilgili derdiniz nedir?
Her yönetmenin kuşkusuz film yaparken derdi vardır. Biz daha rahat, daha kolay anlaşılabilir ve her kesimin anlayabileceği ölçüde bir film yaptık. Aslında sokaktaki insan sanatla karşılaştığı zaman mutlaka bir ilişki kuruyor. Onun kurduğu ilişki öğrenilmemiş bir ilişki olduğu için daha samimi, daha gerçekçi ve daha anlamlı oluyor. Guruldayan Kalpler’inde savı aslında insanlar sanatla doğru zamanda doğru yerde karşılaşırlarsa mutlaka ilgilenirler, mutlaka onu anlamlandırırlar... Bu filmin özü de buydu.

» Tabii bunu yaparken iki taraflı bir eleştiri de görüyoruz... Bir yandan da göndermeler var. ‘Ucube’ yi sokaktaki insan kullanıyor, anlam veremediği için, ne dersiniz?
Dediğin doğru, eninde sonunda bu ülkenin Başbakanı da bir sanat eserine ‘ucube’ dedi. Sokaktaki insanda o kadar büyük bir geçim sıkıntısı içindeki, bunu anlayacak, kavrayacak zaman bulamıyor. Dolayısıyla da evet eleştiri var, bir yanda sanat sevicileri var; diğer yanda sokaktaki insanın sanata ulaşma, dokunma şansları yok. Herkes bir biçimde sanatı reddediyor, dönemin başbakanı da sokaktaki insan da aynı şeyi söylüyor.

» Sokaktaki insanın vakti olsa ya da sanata ulaşsa belki de anlamlandıracak mı diyorsunuz?
Filmde hurdacının bile bu heykeli algılayıp “hayatımı anlatıyor, karmaşıklığımı” anlatıyor deyip o heykelden bir şeyler anlaması ve satmaktan cayması anlatıyor aslında her şeyi... İnsanlarımız sanatla bir ilişki kurabilirler. Eleştirilerimizi hem sokaktaki insana hem de ‘sanat sevicileri’ne yaptık. Sanatı sadece yüksek sınıfın anladığı algısını da yıkmak istedik.

» Kıyı mahalleler, gecekondular vb yerlerin sanatla buluşması zor elbette...
Günümüzde romana bakıyorsnuz proje romancıları var, ya da proje heykelciler var, artık bu işler kapitalizmin getirdiği noktadır. Evet, haklısın, bazı sanatlar ulaşılır olmaktan çıktı. Bianel var biliyorsunuz, sanat eserleri Sabancı vs gibi özel yerlerde ve özel biçimlerde...

» Politik filmler çektiniz... En sert filminiz ‘Eve Dönüş’tü, 12 Eylül’ü anlatıyordu... Şimdi de bir komedi filmi çektiniz...
Bütün filmler politiktir bana göre. Hatta komedi filmleri daha da politiktir. Çünkü, eninde sonunda eleştirel olmak ve eleştirmek zorunda. Komedi filmlerini aklımızla izleriz ama dramatik filmleri duygumuzla...

» Biraz da Ömer Uğur tarzı diyelim o halde...
Ben ‘küçük insan’ hikayelerini seviyorum. Bu küçük insanların hikayesi bazen 12 Eylül’den geçiyor bazen de bir sanat galerisinden... Ama her zaman şöyle bir şey oluyor, bu insanların hayatları zayi oluyor.

» “Halk kaybetmez, halk kazanır” denildi yıllarca... Siz de bu hayatlar zayi oluyor diyorsunuz...
Durum tespiti yapıyorum. Bütün bunlar olmuştur ama Guruldayan Kapler’deki Yaşar da değişmiştir. Heykel yapmıştır, başka bir Yaşar olacaktır, kazanacak mıdır bilmiyorum. “İşçiler kazanır” 1848’den bu yana söyleniyor. Realitenin geldiği yerde kaybetmeye alışmış bir işçi sınıfını görüyoruz... Aşağıdakiler kaybetmeye daha yakın, maalesef!

» Türkiye’de pek çok şey oluyor, bu zaman tüneli içinde ne düşünüyorsunuz?
Genel olarak ülke için umutsuzum, pusulam kayboldu. Uzun bir süre genel politik bakışımız, dediğin gibi “işçiler kazanacak, bir gün mutlaka”ydı... Bizim düşündüğümüz gibi bir tarzı biz dayatacağız dedik. Eninde sonunda geldiğimiz nokta, birbirimiz kandırmayalım, “şiddet, yeni bir topluma gebe eski toplumun ebesidir...” Bizim de şiddet perveri olduğumuz zamanlar oldu. Sonunda geldiğimiz yer şurası; bir yolunu bulmak zorundayız.

» Bugünün Türkiye’sine bakarsak sanatçı da tehdit altında... Sizin umutsuzluğunuz buralarda da hakim mi?
Ülkedeki durumu nasıl değerlendirirsen değerlendir, insanlar sözünü söylüyor. Günümüzde hiçbir şeyi yasaklama şansı yok. Sonunda ekonomik olarak durdurabilirsin... Artık bu konuda en az baskılanabilecek şey, sosyal medyayı kapatıyor, iki gün sonra açıyorlar.
Buralarda umutsuz değilim, genel olarak sistemle ilgili ve bu sistemin tehlikeye gittiğini düşünüyorum.

» Korku kültürü yok mu peki?
Var... İktidarın baskısı var. TRT diyor ki 30 sinema filmi istiyorum ama benim dediklerimi yapacaksın diyor.

» İktidarın sanat korkusuna ne dersiniz?
İnsandan da korkuyor. Sanattan da korkuyor. Erdoğan’ın o heykele ‘ucube’demesinin nedeni o anıttan korkmasıdır. O heykelin çağrışımından korktuğu için, çünkü insanlığa çağrı, kardeşliğe çağrı var... Ermenistan’a bakıyor bir yanı, kardeşiz diyor, iktidar ondan korkuyor... Heykelin anımsattıkları onlara korku salıyor.

» Peki, kendinize yabancılaştığınızı hissediyor musunuz?
Edirne’de olanlara bakın, mültecilerin durumu ortadayken insan elbette kendine yabancılaşıyor. Sen burada sanat yapıyorsun onlar orada ne dramlar yaşıyor, suçluluk
hissediyorsun. Bazen ben yapıyorum diyorum. Cizre’de olanlara bakın! Çocuklar buzdolabında saklandı, ölüleriyle birlikte uyudular! Böyle bir dönemde film yapmak bile suç gibi!