Heja, 2009’da Bakırköy Cizreliler Derneği’ne yapılan saldırıda öldürülen babası Selim Dindar’a ithafen yayımladığı şarkısı ‘7 Kurşun’ için, “En çok da babamın ses kayıtlarını alırken zorlandım. Annemden gizli şekilde kaydetmeye çalışıyordum. Tarifi yok bu duygunun. Tabii keşke böyle bir şarkıyı hiç yapmak zorunda olmasaydık diyorum” diye konuştu

Böyle bir şarkıyı keşke hiç yapmasaydık

BURAK ABATAY

Karaköy Trap” ve “110” albümleri ve “Sıfır Sıkıntı” ve “Kural Ne Bilmiyorum” teklileri ile ses getiren İstanbul Trip ekibinden Heja, son teklileri “Yemin Ederim” ve “Yoga” sonrası sessizliğini Cem Adrian’ın da eşlik ettiği “7 Kurşun” ile bozdu. 7 kurşunla öldürülen ve Diyarbakır Cezaevi’nde gördüğü işkenceleri anlatan Selim Dindar’ın anısına ithaf edilen şarkının prodüksiyonunu ise yine İstanbul Trip ekibinden XIR üstleniyor. Heja ile 7 Kurşun şarkısını konuştuk.

Sık ve çok üreten birisi değilsiniz. Sayıca az ama sevilen şarkılar ürettiniz. Katılır mısınız?

Aslında çok üretiyorum. Yani yayınlamadığımız çok fazla parçam-parçalarımız var diyebilirim. Üretmeyi seviyorum çünkü ama iş yayınlama tarafına gelince daha kontrollü ağır adımlarla ilerliyorum. Böyle oldukça da nokta atışı işler yapma gibi bir stratejim oluştu. Bundan da şikayetçi değilim aslında. Her hafta şarkım çıksın diye çıkarmaktansa üç ayda bir güzel ve doğru şarkımın çıkmasını tercih ederim. Ancak bunu artık ayda bire çıkarma kararı aldım.

Satır aralarında şarkılarınızda hep politik vurgularınız olurdu. Ama “7 Kurşun” ile bu kez doğrudan babanızın yaşadıklarını anlattığınız bir şarkı. Nasıl karar verdiniz?

Babamın yarım kalan hikâyesini devam ettirmekti niyetim. Hem kendi hikâyemi hem de babamın yaşadıklarını ve o cehennemde yaşananları doğru bir dille anlatmak istiyordum. Gökdeniz (XiR) şarkının prodüktörlüğünü üstlendi. Ankara’daydık parçayı hazırlarken ve deli gibi yağmur yağıyordu. Bir ay sonra Cem Adrian’ı düşündüm nakaratı için. Yolladığım gibi ses kaydı attı bu şekilde söylemek istiyorum diye. Beni kırmayıp oldukça hassas ve tüm kalbiyle eşlik etti. Ayrıca parçanın yayımlandığı gece de inanılmaz bir yağmur yağmıştı. Sanırım Ankara ve yağmurun bu enerjisi Cem Adrian’la bizi birleştirmişti. Hepimizin ortak ve güçlü enerjisi şarkıyı böylesine özelleştirdi. Çok zor bir süreçti bizim için. Bu süreçle birlikte çevremdeki herkes çok etkilendi. Ağırlığı ve gerçekliğini kimi zaman kaldıramadım diyebilirim. En çok da babamın ses kayıtlarını alırken zorlandım. Annemden gizli şekilde kaydetmeye çalışıyordum. İnsani olarak bu görev beni çok yaraladı. Ancak emeği geçenden, dinleyenine kadar herkesin gururunu hissediyorum. Tarifi yok bu duygunun. Tabii keşke böyle bir şarkıyı hiç yapmak zorunda olmasaydık diyorum.

Babanızın, Selim Dindar’ın faili meçhul bir cinayete kurban gitmesi herhangi bir ölümden farklı. Siz neler hissettiniz bundan sonra?

Katiller 2 günde yakalandı daha sonra 2 saatte serbest bırakıldılar. Ancak tekrar yakalandılar. Aslında faili meçhul gibi bir cinayetti bir bakıma. Çünkü her zaman babamın Diyarbakır Cezaevi uğruna öldürüldüğünü söyleyebilirim. Anlattıklarından dolayı birileri onu susturmak istedi maalesef. O birileri yıllardır bu güzel ülkemizi kirletenler zaten. Hep varlardı. Öylesine zor günler geçiren bu adamın ölümü de manşetlik olurdu zaten diye düşündüm hep. Çok gururluyum ama. Çünkü sırtından tek kurşun bile yemeyen adamın oğluyum. Hepsi belden yukarı ve göğsüne.

Rap’in de politik olmadığını söylemek büyük bir yanılgı olabilir mi?

Rapin doğuşu politiktir. Gerçektir. Gerçeklerle yüzleşmektir. Kadına şiddeti, bebeğe tecavüzü, Madımak’ı yakanları, adaletsizliği, işkenceleri, Selim Dindar’ı başka müzik dallarında anlatmak çok zordur. Rapin böyle bir gücü var. Asıl rap radyolarda, TV’lerde çalınmaz. Görmezden gelinir. Şu anda dinlediklerimiz Pop-Rap diye görüyorum. Böyle bir kategorimiz var artık. Şikâyetçi de değilim. Nereden geldiğini bilip, saygıyla, emeği olanları unutmadan herkes rapini yapmalı.

RAP BİTERSE KENDİMİZ BİTİRİRİZ

Türkçe Rap’in popülerleşmesini nasıl yorumlarsınız? Olumlu ya da olumsuz sonuçları neler olabilir?

Popüler olması elbette ki çok iyi bir şey. Bunu Ezhel’in Müptezhel albümüne bağlıyorum. Çünkü Ezhel’in açmış olduğu bir yol, bir devrim var. Bu yüzden herkes üzerinde bir hakkı var diye düşünüyorum. Kendisi de çok güzel yönetti bağımsız duruşuyla. Tabii ki her yerde rap çalıyor olması güzel bir durum. Her ne kadar birçok şarkı kulağıma aynı da gelse, bir şey bile anlatmasa birilerine hitap ediyor. Hem dinleyici hem de üretenler için ciddi bir rekabet ortamı oluşuyor. Ancak üzüldüğüm tek şey o da kendi camiamızda birbirimizle olan kavgalarımız. Anlam vermek çok zor. Keşke bu kavgayı yıllardır bizi görmezden gelen, dışlayan, istemeyen insanlara, şirketlere, zihniyetlere karşı verebilsek. Eğer bir gün Türkiye’de Rap biterse bunu yine biz kendimiz bitiririz. Gerek yoldan çıkan müziklerle gerek de mücadelesini verdiğimiz duruşla.

Bir yandan da PurpleHej devam ediyor. O nasıl çıktı ortaya?

PurpleHej benim diğer gülen, eğlenen, eğlendiren karakterim. Önceki çalıştığım şirkette benden masa başında videolar çekip gündemi değerlendirmem istenmişti. Bu fikir kafama çok yatmadı. Dedim ki bizim günlük ortamımız daha keyifli ve sürekli eğleniyoruz. Sadece kayıt tuşuna basıyım yeterli olur dedim. Öyle de oldu. Daha sonra bunu daha ciddi bir hale sokmak için bu kültüre emek veren, yemekte tuzu olan herkesi davet edip bizi sevenlere daha iyi tanıtmam gerekiyor diye düşündüm. Aynı zamanda da birlikte gülüp, eğlenebiliyorsak da ne mutlu. Amacım PurpleHej’in bir merkez noktası olup herkesin bir nevi burada günahlarını çıkartması. Daha birleştirici bir yapı oluşturmak derdim. Çünkü kendime de bunu yakıştırıyorum her zaman. PurpleHej sadece bir YouTube kanalı değil ve ben de bir YouTuber değilim. PurpleHej’in ta kendisiyim. Kısacası PurpleHej bir kafa meselesi. Bunu anlamak bazen çok uzun bazen de çok kısa sürebilir. Hedefim de buradaki ortamı, havayı çok daha farklı yerlerde insanlara izlettirebilmek.