Böyle olur yönetemeyenin ‘salgın yönetimi’: Gelgitlerle geçen 9 ay
İlk Covid-19 vakasının tespit edilmesinin üzerinden 1 yıl geçti. Türkiye’de ise salgın 9. ayında. İktidar bu 9 ay boyunca maskeden vaka sayısına, sokağa çıkma yasağından hastanelerin durumuna kadar birçok gitgel yaşadı. Salgın değil algı yönetildi, virüsle değil sayılarla mücadele edildi.
UĞUR KOÇ | ugurkoc@birgun.net
Bugün 1 Aralık. Tam bir yıl önce Çin’in Hubey eyaletinin başkenti Vuhan’da ilk Covid-19 vakası tespit edildi. Dünyanın son 1 yılı Covid-19 sorunuyla geçti. Türkiye’nin ise yaklaşık 9 ayı…
Gelinen aşamada, nüfus sıralamasına göre dünyada 17. sırada bulunan Türkiye, tespit edilen günlük vaka sayısında 4. sırada. Avrupa’da ise ‘lider ülke’yiz.
Kimileri daha salgının hemen başındayken ‘Sağlık Bakanlığı süreci çok iyi yönetiyor’ dese de isteyen için bugünleri öngörmek hiç de zor değildi aslında. Ülke yönetimi nasıl bir illüzyonla ikame ediliyorsa salgın yönetimi de benzer bir illüzyonla perdelenmeye çalışıldı. Kış geldi, balon patladı.
MASKE SERÜVENİ
Daha salgının hemen başında maske krizi patlak verdi. Yılan hikâyesine dönen maske dağıtımı gün gün şöyle gelişti:
5 Nisan: PTT üzerinden ücretsiz maske dağıtımı yapılacağı açıklandı.
6 Nisan: PTT sistemi çöktü, başvurular için yeni adres e-Devlet oldu.
9 Nisan: İstanbul’da ücretsiz maskelerin eczaneler tarafından dağıtılmasında karar verildi. 5 maskenin verilme süresi haftada birden 10 günde bire çıkarıldı.
23 Nisan: Eczanelerden kimlik doğrulaması ile maske alabileceği açıklandı.
28 Nisan: Maskeler, 20 yaş ve altı ile 65 yaş ve üstüne dağıtılmazken 20-65 yaş arası çalışanlar da kapsam dışı bırakıldı.
4 Mayıs: Maske satışı serbest bırakıldı. Salgından önce 25 kuruş civarına satılan cerrahi maske için tavan fiyat 1 TL olarak belirlendi.
BASKIN SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI
Salgın nedeniyle uygulanan ilk sokağa çıkma yasağı 10 Nisan saat 22.00 sıralarında duyuruldu. Yasağa sadece 2 saat kala! Doğal olarak panik yaşandı, yasak kapsamındaki 31 kentte market ve fırınlara akın gerçekleşti; ne sosyal mesafe kaldı, ne önlem.
Milyonlarca insanın canını tehlikeye atan karardan iki gün sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu istifa etti. Saray, istifayı kabul etmedi.
12 SAAT ÖMÜRLÜ SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI KARARI
10 Nisan’a başlayan hafta sonu ve tatil günleriyle sınırlı sokağa çıkma yasakları, 1 Haziran itibariyle sona erdirildi. Ancak bundan 4 gün sonra, 5 Haziran’ın ilk saatlerinde İçişleri Bakanlığı 6 Nisan 00.00 itibariyle yeniden sokağa çıkma yasağı uygulanacağını açıkladı. Açıklamadan 12 saat sonra ise bu kez Cumhurbaşkanı Erdoğan yasağı ‘bizzat’ iptal ettiğini duyurdu.
SAHRA HASTANESİ KRİZİNDEN YEMEKHANEYİ YOĞUN BAKIMA ÇEVİRMEYE
Covid-19 salgınıyla birlikte dünyanın hemen her ülkesinde sağlık sistemlerinin kapasitesi zorlandı. Birçok ülke, çözümü sahra hastaneleri kurmakta buldu.
Türkiye’de iktidar, sahra hastaneleri kurulması çağrılarına kulak tıkadı, talep edenleri siyasi propaganda yapmakla suçladı. Adana Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu sahra hastanesi önce iktidar tarafından hedef alındı, ardından mühürlendi.
Bugün ise Cerrahpaşa’da hastane koridoru, Ordu’da da poliklinikler, yemekhane ve acil servis, Covid-19 yoğum bakım ünitesine dönüştürülüyor.
BİLİM DEĞİL TURİZM İÇİN VERİ
Türkiye’de salgınla ilgili en tartışmalı konuların başında vaka sayıları var. İktidar, son 6 gündür vaka sayılarını açıklasa da verinin güvenilirliği hala şüphe konusu. Çünkü, meselenin geçmişi güven vermeye pek müsait değil.
Sağlık Bakanlığı, salgının başından beri birkaç kaba verinin dışında hiçbir veriyi kamuoyu ve bilim insanlarına açmadı. Bölgesel, yerel vaka durumları, demografik bilgiler, tıbbi veriler sürekli gizlendi.
Normalleşme süreci ardından Haziran ayında, günlük ve haftalık Covid-19 durum raporları açıklanmaya başlandı. Nedeni, turizm kaygısıydı. Zaten bu durum, açıklanan ilk iki haftalık raporda da açık biçimde dile getirildi. Raporların son bölümlerde, Antalya ve Muğla’nın da içinde yer aldığı bazı illerde vaka sayılarının hayli az olduğu iddia edildi. İngilizce’ye de çevrilip uluslararası kurumlara gönderilen raporlarda bu iller şöyle tanıtıldı: “Ayrıca söz konusu iller turizm için en çok tercih edilen iller arasında da yer almaktadır.”
Bu arada, Türkiye’nin, seyahatlerde PCR testini zorunlu tutmayan 8 ülkeden biri olduğunu da hatırlatmak gerek.
VAKA SAYISI
29 Temmuz’da Sağlık Bakanlığı’nın koronavirüs tablosunda bir kısım değişiklik yapıldı. Bu tarihten sonra entübasyona ve yoğun bakıma ihtiyaç duyan vakaların bildirimi sonlandırıldı, yerine ‘ağır hasta sayısı’ gibi ne anlama geldiği dahi belli olmayan bir veri eklendi. Bu değişiklikler, Sağlık Bakanı tarafından açıklandı.
Ancak Bakan Koca, aynı gün yaptıkları diğer bir değişiklikten hiç bahsetmedi. Tablodaki ‘vaka’ ifadesi, ‘hasta’ ifadesiyle sessiz sedasız değiştirildi.
Ağustos’tan Eylül’e kadar vaka sayısında giderek katlanan bir yükseliş yaşandığı haberleri gelmeye devam ederken Bakanlığın o gizli kapaklı değişikliği, iki ay sonra anlaşıldı.
CHP Milletvekili Murat Emir, Sağlık Bakanlığı sistemine göre 10 Eylül’de 29 bin 377 pozitif vaka tespit edildiğini ortaya çıkardı. Ancak aynı gün açıklanan ‘hasta’ sayısı ise bin 512’ydi.
Bakan Koca da 30 Eylül’de yaptığı Bilim Kurulu toplantısında “Her vaka hasta değildir” diyerek durumu kurtarmaya çalıştı.
Oysa ki Koca, 17 Eylül’de yapılan toplantıda şunu söylemişti: “Sayıları gizlesek nerden bileceksiniz?”
Bakanlık, verileri açıklamamakta 2 ay daha direndikten sonra 25 Kasım’da ilk kez günlük pozitif vaka sayısını açıkladı: 28 bin 351.
Bakan Koca, bu açıklamayla birlikte, geriye dönük olarak tüm vakaların da açıklanacağını söyledi: “Geçmi��e dönük rakamları da tabloda önümüzdeki günlerde göstermiş olacağız.”
Aradan geçen bir haftada ise toplam vaka sayısı hala açıklanmış değil.
EKONOMİNİN FATURASINI CANLA ÖDEMEK!
Bunlar, salgının başından beri yaşanan gitgellerin ve yalanların sadece başlıcalarının kısa bir özeti. Eğitimde yaşanan kriz, yurttaşı ekmeğe bile muhtaç eden ekonomik destek paketleri ise konunun başlı başına incelenmesi gereken diğer boyutları.
Tüm süreç boyunca salgın değil algı yönetildi, virüsle değil sayılarla mücadele edildi.
Peki, neden böyle oldu? Soruya cevap verebilmek için, bugünün sebebini dünde aramak gerekiyor. Rant üretimiyle ayakta duran, betonla çarkını çeviren, yandaşa peşkeşlele talan edilen ekonominin faturası yine yurttaşa çıkarıldı. Ancak bu kez ödemenin ‘can’la yapılması isteniyor!