İzmir’de geçen yıl 30 Mayıs’ta eylem düzenlendi, polis de biber gazı, cop gibi devletin meşru şiddet aygıtlarıyla eylemi “sonlandırdı”. Eylemin ve müdahalenin fotoğrafları tabii ki sosyal medyada paylaşıldı, fotoğraflarla birlikte polise kızanlar kızgınlıklarını, eylemcilere destek verenler bu duygularını paylaştı.

Neredeyse her eylemde yaşananları, İzmir’de yaşayan Savaş Düzgün de birçok sosyal medya kullanıcısı gibi tweet’ledi. Ama Savaş’a dava açıldı.

Çünkü Savaş, eylemcilerle polisin çatışma fotoğrafını “Şiddetin ne hoş ne güzel şefkatin”* diye paylaşmıştı. Bu satırlarda bir suç bulunması için, savcı veya polis bile olsanız epey uğraşmanız gerekir ancak İzmir Emniyeti bu çabayı gösterdi, savcılık da çabayı karşılıksız bırakmadı.

Savaş’la ilgili hazırlanan 2 Nisan 2018 tarihli iddianameye göre, suçu, ceza kanunumuza yeni dahil olan “subliminal mesaj vermek” diye özetlenebilir.

İddianamede suç, şöyle açıklandı:

“…İzinsiz olarak toplantı ve gösteri yürüyüşü yapan ve ellerinde lastik sapan bulunan, gizlenmek amacıyla kırmızı renkli bezle yüzlerini kapatan şahısların resimlerinin paylaşıldığı, ‘Şiddetin ne hoş ne güzel şefkatin’ diyerek bu paylaşımla şiddet içerikli eylemlere destek verdiği…”

Davanın tek sanığı olan Savaş’ın, Türk Ceza Kanunu’nun 314/2. maddesi uyarınca “örgüt üyeliği” ile Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7/2 maddesi uyarınca “örgüt propagandası yapmaktan” cezalandırılması istendi.

Tabii iddianame bu kadar “boş” görünmesin diye savcı, başka deliller de sıralamıştı. (Delillerin hepsi Twitter paylaşımlarıydı.)

Savaş Düzgün, 11 Ekim 2018’de İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıktı. Çıkar çıkmaz da beraat etti. Duruşma savcısı da mahkeme heyeti başkanı da 10 dakikada verilen beraatla, mealen “Böyle suç, böyle suçlama olmaz” demiş oldu.

Ama oluyor işte.

Sosyal medyada bazen ironi kastıyla bazen öfkeyle yazılan her kelime, çok ince bir elekten geçiyor belli ki. Nereden mi belli?

İçişleri Bakanlığı dün açıkladı: “[22 Ekim ile 29 Ekim arasında] Terör örgütü propagandası yapan, bu örgütleri öven, terör örgütleri ile iltisaklı olduğunu alenen beyan eden, halkı kin, nefret ve düşmanlığa sevk eden, devlet büyüklerine hakaretlerde bulunan, devletin bölünmez bütünlüğüne ve toplumun can güvenliğine kast eden, nefret söylemleri içeren 277 sosyal medya hesabı ile ilgili çalışma yapılmış, tespit edilen 232 kişi hakkında yasal işlem yapılmıştır.”

Bakanlığın haftalık açıklamalarını topladığımızda, sadece 10 Eylül ile 10 Ekim arasında, sosyal medya paylaşımları nedeniyle hakkında yasal işlem yapılan kişi sayısı 1153’e ulaşıyor.

Yani yaklaşık olarak her ay, 1000’den fazla kişi hakkında inceleme/soruşturma başlatılıyor. En azından yarısının önce savcı sonra da mahkeme karşısına çıkacağını öngörmek zor değil.

Mahkemelerin yoğun “ifade özgürlüğü” mesaisi, birkaç kelimeyle devletin bölünmez bütünlüğüne kast edilebileceği inancı sürdükçe de devam edecek gibi görünüyor. Kelimelerimiz ne kadar değerliymiş, biz de böylece hatırlıyoruz.

* Sözler, Levent Yüksel’in
Med Cezir albümündeki
aynı adlı şarkıdan.