Bozkırda bir kıvılcım

ALİ HAYDAR HAKVERDİ
CHP ANKARA MİLLETVEKİLİ

Partili bir kısım cumhurun başı Erdoğan, Ensar Vakfı Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, “15 Temmuz’da sokağa çıkanlar Gezi Parkı’nın gençleri değildi” şeklinde bir açıklama yaptı. Krizleri fırsata çevirme gayesindeki kurnaz tüccar misali hareket eden AKP, tüm muhalif kesimleri MİT, Karargâh, Saray üçgeninde yamalanmış kontrollü darbe girişimi torbasına atmak istiyor. Üstelik bu durum siyaset simsarlarının kürsülerde dillendirdiği imalardan öteye geçmiş durumda. Gezi eylemlerine katıldığı gerekçesi ile hakkında soruşturma açılan bazı akademisyenlerin bu soruşturmaları UYAP kayıtlarına FETÖ/PDY soruşturması olarak kaydedilmeye başlandı.

Uydurma iddialarla Gezi ayaklanması ile darbeci FETÖ/PDY arasında bağ kurmaya çalışıp zalimin zulmüne karşı ayaklanan bir halk hareketini itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar. Oysa bu ülkede yaşanan darbelerin kazananları hep sağ iktidarlar olmuştur. Gezi ayaklanmasında sokağa dökülen gençler daha önce yaşanmış darbelerde Gayrettepe’de, Mamak’ta, Diyarbakır’da, Filistin askılarına asılan, tırnakları çekilen kuşağın evlatlarıdır. Bu ülkede Sol darbelerin karşısında bedel ödeyerek dururken darbelerin kazananları hep sağ iktidarlar olmuştur. 15 Temmuzun kazananları tarafından bugün cezaevine konulan işinden edilen solcu aydın yazarçizer gazeteci akademisyenler darbe başarılı olsaydı bu defa FETÖ yapılanmasından aynı muameleyi görecekti. Nitekim iktidar klikleri arasında yaşanan bu kavganın kazananları başka bir diktanın mimarlarına dönüşmüştür. Mühürsüz referandumun şaibeli bir sonucu ile parti devletine ve tek adam diktasına giden süreç bunun en açık göstergesidir.

Kendileri gibi düşünmeyen parti devletinin karşısında duran herkesi terörist ilan ediyorlar. Hukuksuz KHK’lar ile binlerce insanı işinden ettiler. Delilsiz sorgusuz sualsiz İl Olağanüstü Hal Bürolarında düzenlenen “terör örgütü propagandası yapmıştır” yazıları ile insanları terörist ilan edip görevden alıyorlar. ‘Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiçbir söze inanmayın.’ Demiş İranlı İslam düşünürü Ali Şeriati. Ülkemizdeki durum da bundan ibarettir. Ancak unutulmamalı ki rüzgâr ekenler fırtına biçerler.

Gün geçmiyor ki iktidar sahiplerinin gezi ayaklanmasına karşı duydukları korku depreşmesin. Bu kâbus onları gece gündüz takip ediyor olmalı ki saray talimatıyla atanmış savcı ve hâkimler işlerini geri almak için açlık grevi yapan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı “gezi olaylarını tekrar başlatabilirler” kaygısı ile tutukluyor. Nuriye ve Semih’in bu dirençlerinin baskıyla yoksullukla kuruttukları bozkıra bir kıvılcım gibi düşmesinden korkuyorlar. Görünen o ki Gezi ayaklanması hala direnenlere umut zalimlere kâbus olmaya devam ediyor.