Futbol konusunda romantik olduğumu hep söylüyorum. Hal böyle olunca duyduğu sevgi nedeniyle yıllarca aynı takımın formasını terleten adamlara bakışım hep farklı. En büyük nedeni de işin içinde para ve profesyonellik olmasına rağmen sevginin üstün gelmesi ve filmin sonunda endüstriyel futbola karşı gerçek futbolun kazanması sanırım. Bu yüzdendir ki “simge futbolcu” severim.

Sabri Sarıoğlu, Galatasaray camiası için simge futbolcu ya da bir “anti-kahraman” diyelim. 10 yaşından beri aynı forma altında terliyor. Lucescu’nun kendisinde bir yetenek görmesiyle A Takımda oynama şansı buldu, buluş o buluş. O günden bu yana kadro dışı kaldığı da oldu, B Takımına gönderildiği de ama hep Galatarasaylıydı. Elbette her futbolcu gibi seveni sevmeyeni var. Kendisinin “modern futbola tepki olarak” doğduğu söylense de her teknik direktörün denize düştüğünde sarıldığı adam oldu. Elbette bir futbolcunun tekniği, tarzı, kondisyonu, becerisi, futbol zekâsı konuşulup tartılışır bu kadarına itirazım yok. Ama yıllarını bir takıma vermiş futbolcuyu deyim yerindeyse şamar oğlanına çevirmek de adil gelmiyor. Bu yüzden ne tribünde ne futbol sohbetlerinde Sabri’ye laf ettirmem. Kaldı ki edilen lafların çoğunun sürü psikolojisiyle yapıldığını düşünüyorum. Dağa taşa giden şutlar, yapılamayan asistler yok mu, elbette var. Peki ya iyi ortaya vuramayan forvetler yok muydu? Belki sahaya çıktığı ilk günden bu yana orta yapma yeteneğini geliştiremedi. Peki bu adamın kurtardığı maçlar olmadı mı? Her şeyi bırakın takım ne durumda olursa olsun ne zaman vazgeçti koşmaktan, inanmaktan? Milyon dolarlar ve ne umutlarla alınan yıldız oyuncuların omzu düşerken hiçbir şey yapmasa deliler gibi koşmadı mı?



İnternette Sabri ile ilgili yapılan yorumlara bakarsanız aylarca yerin dibine sokup; günü kurtaran, tur atlatan, maç kazandıran bir gol attığında göklere çıkartıldığını görürsünüz. Sabri hakkında yapılan geyikler, şakalar bırakın başka bir futbolcuya başka bir ünlüye bile yapılmadı. Yine de çıkıp tek kelime etmedi ve hatta bazılarına katılım gösterdi. Galatasaray ile sözleşmesi uzatıldığında da alacağı para açıklandığında da yazılmadık, söylenmedik laf kalmadı. Belki de bir futbolcu için kendi taraftarı tarafından yapılan negatif yorumlara bakılsa Sabri ilk sıradadır.

Sabri, Lazzio maçında attığı gol sonrası sosyal medya yıkıldı. 10 yaşından beri bu takıma emek vermiş, takıma kaptan olmuş, ortaya geçip üçlü çektirmiş, kritik maçlar kurtarmış bir adama bozuk saat demek pek yakışık almıyor. Takıma ilk girdiği ve yıldızının parladığı yıllarda Avrupa hayalinin olup olmadığı sorulduğunda tek hedefinin Galatasaray ve Milli Takımın vazgeçilmez oyuncusu olmak olduğunu söyleyen bir adam o. Tekniği eksik olsa da takım aşkı eksik olmayan bir adam o. B Takımına gönderilip yemekhanede yemek yenmesine izin verilmediği gün bile ağzını açmayan adam o. Onun mevkisinde yeni bir soluğa ihtiyaç yok mu? Var tabii ki. Eksiklerine, hatalarına benim de edecek onlarca lafım var. Fakat kimler geldi kimler geçti hem o mevkiden hem de teknik adamlık koltuğundan. Rijkaard dahil herkes onu oynattı. Yanlış seçimler, hatalı stratejiler, belki maddi imkânsızlıklar... Hâlâ Sabri’yi görüyorsak orada kimin suçu? Bozuk olan kim diye düşünmeden edemiyor insan.