8 Haziran’da Britanya’da gerçekleşen seçimlerin en önemli sonucu Jeremy Corbyn liderliğindeki İşçi Partisi’nin oylarını % 40’a taşımasıydı. Dilerseniz Türkiye’ye ve başka coğrafyalara yönelik de önemli dersler içeren dünkü seçimleri şimdilik 10 maddede kaba taslak değerlendirelim.

1-Muhafazakar Parti lideri Theresa May dahil neoliberal politikaları açıkça savunan, Thatcher’ın mirasına sahip çıkan kimse yoktu. Çünkü neoliberalizmin yarattığı umutsuzluk ve çaresizlik hissi, halk kitlelerinin özelleştirme, kuralsızlaştırma, liberalleşme politikalarından iyice soğumasına yol açmıştı. Dolayısıyla 8 Haziran Tony Blair’in sosyal soslu neoliberal programı “Üçüncü Yol “ un da kullanım süresinin dolduğunun altını çizdi.

2-Jeremy Corbyn’in tüm yaşlı – eski kafa etiketlendirmelerine karşın, 40 yılı aşan tutarlı, kararlı, ısrarlı politik mücadelesi geniş kitlelerde karşılık buldu. Bizde Saray Rejimine karşı siyasi muhalefeti yükseltmek yerine, 2019’a yönelik sağdan devşirme zıpçıktı, plastik aday arayışlarına girenlere umarız ders olmuştur.

3-Corbyn’in kendi partisinde bile uçuk görünen, özellikle parlamento grubunda aşağılanan, elit kesimlerin dudak büktükleri sol çizgisi partiyi iktidarın eşiğine getirdi. Sol kimliğini sulandırmaya teşne, yüzünü sağa dönmekten başka çıkış yolu bulamayan sığ zihniyete de net bir mesaj gönderdi Britanya seçimleri.

4-Radikal sol, sosyalist parti ve grupların, sendikaların Jeremy’nin arkasında durmaları , seçimden seçime sandığa giden seçmenden farklı olarak aktivist kesimlerin militanlığının, enerjisinin nasıl bir sinerji yarattığını ortaya koydu. Radikal solu sırf seçimlerde aldığı oy sayısıyla değerlendiren zihniyetin ufuksuzluğunu da teşhir etti. Bize kalırsa, aslında 16 Nisan referandumu bu manzarayı çoktan ortaya koymuştu bile.

5-Yaygın medyada Corbyn’e yönelik karalama kampanyası, hatta The Guardian gibi sol çevrelerin ana akım yayın organının dahi başlarda cephe alması, kampanyayı sokağa çekti. Mitinglerdeki coşku ve heyecan giderek ivme kazandı, sade yurttaşın kalbini ve ruhunu kazanmaya vesile oldu. Bize de medyanın gücünün bir yere kadar etkili olduğu sonucunu çıkarma fırsatı verdi.

6-Gençlerin Corbyn’e destekleri, hem ciddi oy kazandırdı, kampanyada yeni yüzlerin siyasi mücadeleye kazanılmalarına olanak tanıdı, hem de Britanya solunun geleceği temsil ettiği kanısını güçlendirdi. Rekor bir sayıyla 200 kadın parlamenterin Avam Kamarasına girmesi de kadınların siyasete ağırlığını koyması yanında, toplumsal cinsiyet odaklı gündemlerin önem kazanacağının da habercisi oldu.

7-Irak ve Afganistan işgallerinde ABD’nin koltuk değneği olmuş, zaten tarihi emperyal saldırganlıkla bezeli bir ülkede, hem de George W. Bush’un suç ortağı Tony Blair’in partisinden politik yaşamı savaşlara, işgallere, nükleer silahlanmaya karşı birisinin liderliği ve seçim başarısı, dünyadaki tüm anti-emperyalist mücadeleler açısından çok önemlidir.

8-Belki de en önemlisi, kamusal bir programın, üniversite harçlarını kaldırmayı taahhüt eden, ulusal sağlık hizmetine sahip çıkan, başta demiryolları ve su dağıtımı sektörleri özeleştirme uygulamalarını yüz geri etmeyi vaat eden, bunun fonlamasını “kaynağın nerede?” sorusuna cevap olarak madde madde ortaya koyan bir anlayışın rağbet görmesi sevindirici oldu.

9-İskoç Ulusalcı Partisi SNP’nin gerilemesi de, kimlik politikalarına dayalı yapıların, seçmene sosyal ve ekonomik açılımlar sunamamaları halinde nefeslerinin tükenebileceğini göstermesi açısından dikkate değerdir.

10-UKİP’in çöküntüye uğraması, başta Brexit, gelir ve servet adaletsizliğinden, yaşam standartlarının gerilemesinden şikayetçi, bu ruh hali içerisinde tepkisini göçmenlere yabancılara yönlendiren başta mavi yakalı emekçiler, geniş halk kesimlerinin önlerine konan kamucu seçeneklere yönelebileceklerini, sade yurttaşı ırkçı, faşist diye nitelendirmenin kolaycılığını kanıtlaması yönüyle değerlendirilmelidir.