Bu bir seçim stratejisi değildir

HAKAN BORA

31 Mart 2019 yerel seçimleri hem hazırlık aşaması hem de sonuçları açısından yeni bir sayfa açtı. Pek çok büyükşehir ve ilde belediye başkanları değişti, CHP ‘makus talihini’ geride bıraktı ve ‘tanınırlığı düşük, kazanamaz’ denen adaylar, 1 Nisan’ın ilk saatlerine başarılarını kutlayan birer başkan olarak girdi.

CHP’nin seçim çalışmalarında önemli bir rol üstlenen ve kampanyanın yöneticisi Ateş İlyas Başsoy, 31 Mart hazırlıklarının, 2009 ve 2014 seçimlerinden itibaren başladığını, 2019’da ‘radikal sevgi’ kavramını merkeze nasıl ve neden aldıklarını anlatmıştı Seveceksen Radikal Sev’de. ‘Partisiz’ ve ‘siyasetsiz seçmenlere’ seslenmenin esas olduğu bu kampanyanın, fanusunun dışına çıkan CHP’ye gönderme yapmasının yanı sıra seçimin salt oy atmaya indirgenemeyeceğini, kişinin nasıl bir insan olmayı seçeceğine dair nüveler barındırdığını vurgulayan Başsoy, diyalektik iletişim yerine diyalojik iletişimin esas alındığı çalışmaların teorik boyutunu ortaya koymuştu.

Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz ise CHP’nin 2019 kampanyasının pratik kısmını aktarıyor okura.

BİR KAMPANYADAN DAHA FAZLASI

31 Mart yerel seçimleri, İstanbul dışında o gece bitmişti; ‘kesinlikle bir şeyler olduğuna’ inanılan ama olanın ‘fark edilemediği’ İstanbul seçimi ise 23 Haziran’da yenilenmişti. Dolayısıyla Başsoy’un yönettiği kampanya, ‘ikinci tur’ ya da ‘uzatmalar’da tekrar işletildi.

Pek çok büyükşehir ve il belediyesinin CHP’ye geçmesinde önemli bir katkısı olan bu kampanyada şehir şehir ve bölge bölge, birbirinden farklılaşan çalışmaları ve onların sahadaki yansımasını anlatan Başsoy, ‘seçim’in bir günle ve tek kişiyle sınırlanamayacağını vurguluyor satır aralarında. Dahası, Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz, tıpkı Seveceksen Radikal Sev’de olduğu gibi seçmenlerin sesini işitme gereğinin öne çıkarıldığı, ‘herhangi bir slogana veya reklama indirgenemeyen’ kampanyayı hatırlatıyor.

Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz, uzun ve kapsamlı bir seçim çalışmasının özeti; ulusal ve yerel kampanyanın konsantre hâli. Tabii sadece kampanyayı anlatmıyor Başsoy; daha evvel pek karşılaşılmayan sosyolojik çözümlemeleri, sokağın sesini ve iletişim kavramlarını da sıkıştırıyor araya. Başka bir deyişle kalıpların yıkılışını resmediyor: Halka dil satmak yerine, halkın dilini anlama ve sözünü işitme odaklı kampanyanın kilometre taşlarını, (gerçeklere dönüş aşamalarını) sıralıyor. Ulusal kampanya ile Ankara, Adana, Bursa, İzmir, Muğla, Çanakkale, Aydın, Hatay ve İstanbul gibi büyükşehirlerdeki yerel çalışmaların bir araya getiriliş hikâyesiyle karşımıza çıkıyor Başsoy.

SEVGİ VE ÖTEKİLEŞTİRMEME DİLİ

Kampanyada öne çıkan ‘radikal sevgi’nin ve ‘diyalojik iletişim’in sahaya nasıl uyarlandığını anlatan bir ‘devam’ kitabı Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz. Sözün, iletişimin, dinlemenin ve söylemenin, başarıya giden yoldaki önemini anımsatan Başsoy, yalnızca bir seçim kampanyası anlatmıyor, kuru bir strateji öne sürmüyor, hatta stratejiden bahsetmiyor bile; eksikleri görmeyi, yük olan fazlalıkları atmayı, sağlam ve hızlı adımlarla nasıl ilerlenebileceğini gösteriyor. Yalın ve basit olanı birbirinden ayırmayı, 31 Mart özelinde esprilerle ve son derece ciddi biçimde açıklıyor.

Başsoy’un kitabı (ve kampanya çalışmalarını) özetlerken kullandığı ifadeler önemli: “Bazı bilge insanlar siyasi seçimlere kuşkuyla bakar. Sömürü, yalan ve korkudan ibaret kapitalist iktidar yapısını yok etmek hatta biraz olsun dönüştürmek için gündelik siyasetin ve siyasal seçimlerin yeterli olacağına ben de inanmıyorum. Siyasal seçimler beş yılda bir oluyor ama hayatımızın her saniyesinde bir seçim yapıyoruz. Seçimler dışında da örgütlenmenin ve siyasi mücadele vermenin binbir yolu var. ‘Bir insanı sevmekle başlayacak olan her şey’, ‘milyonlarca insanı ötekileştirmemekle’ başlayabilir. Çünkü sevilmeyi hak eden birçok yoldaş adayımız ötekileştirdiğimiz ‘kamplarda’ yaşıyor. Seçeceğimiz dille onları çekebiliriz de itebiliriz de.”

Başsoy, yalnızca bir kampanyanın ana hatlarını anlatmıyor Hepimiz Aynı Belediyea Otobüsündeyiz’de; Türkiye’nin yakın siyasi tarihiyle bağlantılar kuruyor, seçimle birlikte insanların nasıl kazanılabileceğine dair bilgi ve fikirler öne sürüyor. Bunların ötesinde ısrarla ‘radikal sevgi’ diyen Başsoy, iyilikten bahsediyor ve nasıl bir insan olmayı seçeceğimizi soruyor.

Tüm bunlara baktığımızda, Seveceksen Radikal Sev ve Hepimiz Aynı Belediye Otobüsündeyiz’in bir kampanyayla ve seçim dönemiyle sınırlanabilecek kitaplar olmaktan çıktığını görüyoruz.