AKP, yapabildiği noktalarda İslam referanslı uygulamaları kamuya monte etti. Fiili uygulamaya yasallık kazandırdı. Bunu yapamadığı nokta, zaten kadınların HAYIR diye sokaklara dökülüp durdukları nokta

Bu bizimki...  Bulaşıcı bir isyan bu!

Hande Gazey - Nar Kadın Dayanışması Üyesi

Laura Esquivel’in ‘Acı Çikolata’sında Meksika Devrimi sırasında bir mutfağa konuk oluruz. Dünyanın öbür ucunda yine ‘töre’nin hayatını elinden aldığı bir kadın, Tita, yemekler yapar bu mutfakta ve yaptığı her yemeğin içerisine duygularından da bir tutam bulaşır. Kimi zaman gözyaşı, kimi zaman aşk, kimi zaman da kahkaha karışır o yemeklere ve yemekleri yiyenleri hüzün dalgaları sarar bazen bir dansın ortasında; bazen hepsi kahkahalara boğulur, umutla dolar, öyle geçer ki kadının ellerinden ürettiklerine duygular kimi zaman hayatın akışı değişiverir öyküde... Büyülü gerçekçilik mi? Ustalara her daim selam* tabii ama kadınların ellerinin değdikleri her yerde duygularını, umutlarını yeşertmeleri, oraya yaşam vermeleri büyülü gerçeğin ta kendisi değil mi zaten?

Tıpkı bugün üzerinde bulunduğumuz coğrafyada kadınların, Nane Limon Kabuğu'na kahkahalarını katıp “haydi hayır diyelim bir güneş parlasın aman ha ha ha ha” diye söyledikleri şarkıdan sonra; nanenin kokusunda, güneşin “haydi bahara gidiyoruz” der gibi okşayışında taşınıp da pazarlara, sokaklara, kahvelere kadar bulaşan umudu, isyanı, kahkahası, ha ha ha HAYIR’ı gibi.

Dolayısıyla bu sene 8 Mart da bu umudun, inadın ve isyanın sahiplerinin ellerinin dokunduğu yeri bahara çevireceği gün olacak.

Kadınlar 8 Mart’ta HAYIR’ı haykıracak. Öncelikle uzun bir mücadele tarihinin mirasçısı olarak... Kadınların yaşamları için, eşitlik için, özgürlük için hayır dedikleri, omuz omuza yürüdükleri ve toplumsal değişimlere imza attıkları uzun bir mücadele tarihi var. Evde, işte, sokakta bize dayatılana hayır diyerek mücadele edişimizin simgesi olan günlerden birinde, HAYIR’ı önemli bir kavşakta söyleyeceğiz bu 8 Mart’ta (Bu yazının yazıldığı vakitlerde İstanbul ve İzmir valilikleri 8 mart mitinglerini yasakladı-yazı yayımlandığında da kadınlar, o sokaklarda saçlarını savurarak HAYIR şarkıları söylüyor olacaklar).

Kadınlar 8 Mart’ta HAYIR’ı haykıracak. Kadınlara açılan çok cepheli savaşın biriktirdiği bir değil bin HAYIR’ımız var. AKP, söylemini ve toplumu, yeni bir toplumsal cinsiyet rejimi temelinde inşa etti. Söylem-fiili uygulama ve yasalaştırma döngüsünde en çok kadınlarla uğraştı. Kadın ve erkeğin fıtratları gereği eşit olmadığını savunan, kadın ve erkek arası hiyerarşi yaratan, kadına aile dışında bir varoluş hakkı vermeyi reddeden, bedenin, zamanın, mekanın denetimini yapan; hak ve özgürlüklerini kısıtlayan söylem ve uygulamalar ile toplumu dönüştürürken; tarikatlar, cemaatler, bunların eğitim kurumları, yurtları ve sermaye ilişkileri ile bu dönüşümü katman katman yaydı.

Hayatlarımızın üzerine bu sefer gözle görülür bir fiili hukuk çöktü; otobüste ‘İslami usullere göre atılan tekme’ bu fiili hukukun açık bir temsiliydi. Ama tabii bu fiili uygulamaları yasal hale getirecek adımlar da eksik olmadı. Kadın ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Aile Bakanlığı oldu. Kadın hakları, “aile değerlerinin korunması” içerisine gömüldü. “Ailenin korunması” anlayışı ile kadın hakları, cinsler arası eşitlik terimleri yerine kadının hoşgörülü olması gibi çözümler ve değerler kavramı yerleşti. Çalışma yaşamını “ailenin ve değerlerin korunması”na göre düzenleyen yasa paketleri çıkartıldı. Bakım hizmetleri kamudan alınıp kadınların sırtına yüklendi. Kadınlar bu yolla hem aile içerisine hem de güvencesizliğe, yarı zamanlı-esnek çalışma biçimlerine mahkûm edilmek istendi. Devletin hakları koruma sorumluluğunun yerine “değerler, gelenekler ve bunların korunması” geldi ve bunun üzerinden kadınların kazanılmış haklarına saldırıldı.

Yani AKP, yapabildiği noktalarda İslam referanslı uygulamaları kamuya monte etti. Fiili uygulamaya yasallık kazandırdı. Bunu yapamadığı nokta zaten kadınların HAYIR diye sokaklara dökülüp durdukları nokta. Örnek mi? Sanırım en önemlisi ve en çarpıcısı “11 yaşında kız çocuklarının evlendirilmesi kültürümüzde var” söylemleriyle desteklenen tecavüzü meşrulaştırma yasası. Çünkü yasanın kendisi ve savunurken kullanılan ifadeler AKP’nin karakterini yansıtıyor. AKP, bu yasayla açıkça şunu söyledi: “Mevcut laik ve eşit medeni kanun yerine toplumda fiili olarak işler kılmaya çalıştığımız İslami kurallara uygun yasal düzenlemeler yapacağız.” Kadınlardan el cevap: HAYIR! Kadınlar sokaklarda, meclisin önünde inatla haklarını savundular ve yasayı engellediler (Başkanlık dayatması da tam da bu yasaya benziyor. Fiili olarak işler kıldıkları suça kılıf bulma arayışını burada da görüyoruz).

Özetlersek var olan medeni hukukun, altına imza atılmış olan uluslararası sözleşmelerin hiçe sayılarak dolu dizgin kadınların üzerine gelindiği bir dönemi yaşıyoruz. Kültürümüzde var, değerler sistemi adı altında dayatılan islami hukuk uygulamalarının ortasında uzun mücadeleler sonunda kazandığımız haklarımızı savunuyoruz. Kendi yaşamlarımızın üzerine, adımızı varlığımızı hiçe sayma ve hapsetme üzerine kurulan bu rejime karşı hayatlarımıza, haklarımıza, birbirimize sahip çıktık, kadın dayanışmasını büyüttük, HAYIR en güçlü bizim sesimizde yankılanıyor çünkü bu kadınlar için hayat memat meselesi!
Kadınlar 8 Mart’ta HAYIR’ı haykıracak, yeni bir yaşamı kuracak dalganın, bu karanlığı aydınlatacak dalganın taşıyıcıları olarak. Kadınlar yan yana gelince bir kural var, o da yaşamın kendisine dair ne varsa bizzat bizim sanki kolumuz, sanki kalbimiz gibi bir parçamız olduğu. O yüzden AKP yaşamdan ne çalmaya çalıştıysa orada kadınlar en önde barikatı kurdular! Ensar karanlığına karşı yasak sokakları ellerinde davullarla boydan boya geçen kadınlar, geleceğimizi, çocuklarımızın hayatlarını çalamayacaksınız diye yürüdü. Tarikat-cemaat okullarına karşı laik ve bilimsel eğitim için verilen mücadelenin birçok ayağında kadınlar en önde. Cerattepe’de madene, Rize’de Yeşil Yol’a karşı ağaca, toprağa, nefese sahip çıkanlar, en önde yürüyenler kadınlardı. AKP attığı her adımda karşısında kadınları buldu. Toplumdaki değişim talebinin en yakıcı taşıyıcıları olarak kadınlar, baskının en çok arttığı zamanlarda bile AKP’nin kurmak istediği rejimin kabuğunu çatlatmayı başardı. Kadınların açtığı bu çatlaklardan içeri ışık sızıyor. Kadınların HAYIR’ı bu çatlığı büyütecek, ışığı çoğaltacak ve toplumsal bir değişim döneminin kapısını sonuna kadar aralayacaktır.

Anayasa değişikliği şunu diyor bize: Hayat bir kişinin iki dudağı arasına sıkışacak. Hakların, yaşamın, geleceğin, emeğin, hukuki düzenlemeler, hatta itiraz yolların herşey aynı kapıya çıkacak. Çünkü başka türlüsü onlar için mümkün değil; sürdüremiyorlar; OHAL’e, baskıya, zora rağmen, nefes alacak alan bırakmamasına rağmen AKP, herşeyi iki dudak arasına sıkıştırmaktan başka çaresi kalmamış halde. Çünkü karşısında karanlığı yok edecek umut, neşe, isyan birikiyor. Ve bu birikimin en önünde kadınlar var. Tıpkı Haziran İsyanı günlerindeki gibi.

Hatırladık di mi? Evet bu neşe bulaşıcı. Evet bu isyan bulaşıcı. Sokak sokak, dalga dalga HAYIR diyoruz! Bu 8 Mart’ta mor bir dalga HAYIR!

*Marquez de üslubunu babaannesinden aldığını söylememiş miydi...