Üniversite öğrencileri, işçi gençler, genç kadınlar, lise öğrencileri hep bir ağızdan “Geleceksizliğe mahkûm değiliz, yaşasın 1 Mayıs. Bu çarkı biz kıracağız bu düzeni biz değiştireceğiz” diyor.

Bu bozuk çarkı gençlik kıracak

Genç BirGün

AKP iktidarı pandemiyi öne sürerek 1 Mayıs’ı ve tüm özgürlük alanlarını kısıtlamaya yönelik bir politika izliyor. Emekçilerin, gençlerin, kadınların yoksulluğa, umutsuzluğa mahkûm edildiği bir düzen yaratmaya çalışıyorlar. Gençlik biliyor ki 1 Mayıs tüm toplumsal kesimler için mücadele ve dayanışma günü. Bu düzeni biz değiştireceğiz. İktidarın yarattığı tahribatı anlatarak ‘biat etmeyeceğiz’ diyen gençler BirGün’e konuştu. Umutsuzluk kırıldı.

Pandemi tedbirleri kapsamında sosyal anlamda bir araya geliş yollarının da kısıtlanmış olmasıyla beraber öğrencilerin taleplerini dile getirdiği mecraların da sınırlandığına dikkat çeken Sol Genç Üyesi Bilal Aktaş, bu dönemde filizlenen Boğaziçi Direnişi’nin ise gençlik hareketinde önemli bir role sahip olduğunun altını çizdi. Aktaş, “Uzun zamandır siyasal İslam’ın baskıcı rejimi bizi bir araya getirmemek için örgütlülüğümüzü olabildiğince fazla zedeleme çabasında.
Buna ek olarak pandeminin oluşturduğu krizle birleşen bu süreçte umutsuzluğun kırılmasında Boğaziçi Direnişi’nin önemi oldukça büyük. Gençlik hareketinin yeniden filizlenmesine ön ayak olup sıkışmışlığı ve çaresizliği aşmanın da öncüsü oldu diyebiliriz. Aynı zamanda özerk-demokratik üniversite talebinin daha gür ve daha inançlı bir şekilde dile getirildiğine şahit olduk” ifadelerini kullandı.


Salgın nedeniyle çevrimiçi platformlarda bir araya gelerek e-miting, forum, panel gibi etkinlikler yaptıklarını kaydeden Aktaş, “Geçtiğimiz hafta ‘Geleceksiz ve Genç İşsizler’ forumu yaptık. Bu forumun sonuç metninde de olan ‘Üniversiteden mezun olan gençlerin yüzde 84’ü diplomasını aldıktan hemen sonra ödenmesi güç bir borç yüküyle baş başa kalıyor’ cümlesini vurgulamak istiyorum. Öğrencilerin barınması, eğitim aldığı süre zarfında materyallerin, online eğitimdeyken ekipmanların devlet tarafından karşılanması gerekirken aylık 300-500 liralık bursları ister olduk. Tırnak içinde ‘hak etmediğimiz’ bursları bir kenara bırakın, kredi alıyoruz. Üstüne de devlete faiziyle ödemek zorunda kalıyoruz. Kaybolan milyarlarca dolar, vergisi silinen zengin yandaşların yanında bu ülkenin vatandaşlarının eşit ve nitelikli eğitim alabilmek için ödenek beklemesi absürt değil tam tersine bir ihtiyacı dile getirmektir. Tabii ki de bu doğrultuda KYK borçları silinmeli, her öğrenciye ihtiyaçlarını karşılayabileceği oranda hakkı olan burs karşılıksız verilmelidir” dedi.

Biz değiştireceğiz

Aktaş sözlerini şöyle noktadı: “Genç işsizlik ve geleceksizliğin bizde yarattığı yara, ekonomik krizin derinleştiği ortamda gittikçe kapanamaz hale geliyor. Çünkü öğrenciler sadece öğrenci değil aynı zamanda işçi. Part-time işler ve çoğu zaman eğitim hayatını gölgeleyen tam zamanlı işler ekonomik sıkıntılar ile cebelleştiğimizin göstergesidir. Pandemi zamanında ise öğrencilerin tam olarak öğrenci olmayı başaramadığı, işçi olmanın da öğrencilik hayatını geçtim açlığa karşı koymaya bile zaman zaman yetmediği bir çıkmaza sıkışmış durumdayız. İki yakamızı bir araya getiremeden en temel ihtiyaçlarımız lüks sayılarak yaşamak değil, herkesin refah içinde yaşayabildiği bir düzen için çarkların dönmesine yardımcı olan bir dişli olmayı reddediyor, bu çarkı biz kıracağız bu düzeni biz değiştireceğiz diyoruz.”

Akademi güvensiz

Üniversite öğrencisi Beyza Aşkar, “Bir üniversite öğrencisi olarak hayatın her alanında olduğu gibi üniversitelerde de LGBTİ+’ların, kadın öğrenci ve akademisyenlerin kendilerini güvende hissetmesinin yolu akademide cinsiyetçiliğin ortadan kalkmasından, fikir özgürlüğünün var olmasından, özerk-demokratik olmasından ve demokratik zeminlerin kurulmasından geçiyor” dedi.

Akademideki cinsiyetçiliğe karşı mücadele vurgusu yapan Aşkar, üniversitelerde cinsel tacizi önleme komisyonları kurulması yönünde çağrıda bulundu. 16 üniversitede bu birimlerin kurulduğunun altını çizen Aşkar, kurulmaya devam edeceğini vurguladı. Komisyonların önemine dikkat çeken Aşkar, “Cinsel tacizi önleme komisyonlarının yaygınlaşması demek üniversitede yaşanan cinsel taciz ve şiddet olaylarının soruşturma süreçlerinin bir komisyonca denetlenebiliyor olması demektir. Bu komisyonlar üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kampüsleri güvenli alanlar yapmak adına önemli adımlardan biridir” ifadelerini kullandı.

Vazgeçmiyoruz

“Haklarımızdan da hayatlarımızdan da vazgeçmeyeceğiz” diyen Aşkar sözlerine şu ifadelerle devam etti: “Son yıllarda iktidarın kadın düşmanı söylem ve politikalarının yansımalarına akademide gittikçe artan bir şekilde tanık oluyoruz. Demokratik ve eşitlikçi zeminler olması gereken üniversiteler iktidarın gerici hamleleriyle kadınlar için bir başka mücadele zemini haline geliyor. Gerici söylem ve politikaların aldıkları kadın üniversiteleri kararıyla kadınları kamusal alandan uzaklaştırmaya çalışan, “kızlı-erkekli’’ öğrenci evlerini hedef gösteren zihniyet doğrudan yaşam alanlarımıza müdahale etmeye çalışarak öğrencilerin yaşamlarını sınırlamaya çalışıyor. Kadınların mücadelesi, kadın hareketinin yaygınlaşması, kadınların bir arada olması iktidarı sarstığı için ataerkiyi ciddi olarak korkutuyor. Kadınları doğrudan hedef alarak temel hak ve özgürlükleri koruyan, kadınlar için hayati öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı alan gerici iktidara karşı haklarımızın ve hayatlarımızın teminatı olan İstanbul Sözleşmesi’ni savunacağız.”

Fakülteler niteliksiz

Hukuk fakültelerinin gün geçtikçe niteliksizleştirildiğini aktaran Genç Avukat Özgür Erhun ise stajyer avukatlar ve genç avukatların çok düşük ücretlerle çalıştırıldığını aktardı. Akademik bir mücadele yürütülmesi gerektiğine vurgu yapan Erhun, niteliksizleştirilen hukuk fakültelerine dikkat çekti. Erhun, “Hukuk fakültelerinin bilinçsizce, şuursuzca ülkenin her yerine açılması nedeniyle mezun sayısında da ciddi artışlar yaşandı. Öğrenciler çok güzel hayallerle girdikleri hukuk fakültesinden mezun olduklarında geleceksizlik tablosuyla karşılaşıyorlar. Derslere ilahiyat profesörlerinin, doçentlerinin girdiği veya işte kendi profesörü doçenti olmayan, dekanı hukukçu olmayan hukuk fakültelerinin olduğu bir düzen görüyoruz” şeklinde konuştu.

Erhun, “Genç avukatlar, meslek yaşantılarında büyük bir geleceksizlikle hem de güvencesiz çalışma koşullarıyla karşı karşıya, daha geçtiğimiz aylarda bir meslektaşımız hacizdeyken borçlu tarafından öldürüldü. İşsiz kaldığı için başka işlerde çalışmak zorunda kalan avukatlar ve avukat intiharları bu anlatılan, anlattığım şeylerin hiçbirinden bağımsız değil aslında, burada tıpkı diğer tüm mesleklerde yaşandığı gibi geleceksizleşmeye karşı bir mücadele ortamı yaratılması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

Avukatlık mesleğinin ve baroların iktidarın hedefinde olduğunu vurgulayan Erhun sözlerine şöyle devam etti: “Geçtiğimiz aylarda yaşanılan çoklu baro gündemine karşı avukatların gösterdiği mücadele de aslında bağımsızlık mücadelesinin yıldırılamaması anlamına geliyor.”

Eşitsizlik derinleşti

Lise öğrencisi olan Kamuran Danışman pandemiyle beraber öğrenciler arasında derinleşen fırsat eşitsizliğini vurgulayarak yoksullukla mücadele eden ailelerin çocuklarının uzaktan eğitime ulaşamadığının altını çizdi. Salgın döneminde derinleşen yoksulluk nedeniyle çoğu lise öğrencisinin çalışmak zorunda kaldığını aktaran Danışan, “Pandemide işten çıkarmalar ve kapanan iş yerleri nedeniyle liseliler evi geçindirebilmek için bir yerlerde çalışmaya başladı. Uzaktan eğitime katılamadıkları için de bu okul başarılarına yansıdı. Bu da bize gösteriyor ki; zengin ailelerin çocukları en iyi imkânlarda eğitim alırken işçi olan ailelerin çocukları ise işçi olmaya mahkûm bırakılıyor” diye konuştu.

Okullarda laik, bilimsel bir eğitimin aksine iktidarın gerici politikalarının hâkim olduğunun altını çizen Danışan, “Binlerce öğrenci imam hatiplere gitmeye mecbur bırakılıyor, okullarımız imam hatiplere dönüştürülüyor. Ensar, türgev gibi gerici vakıflar okullarımızda adeta cirit atıyor” dedi.

Liselilerin taleplerini sıralayan Danışan şu ifadeleri kullandı: “Taleplerimiz her öğrenciye telefon, tablet dağıtılması ve derslere ulaşabilmeleri için ücretsiz internet sahibi olmaları olarak başlıyor. Lise sınavlarının iptal edilmesi veya hiç değilse sorumlu tutulan müfredatın daraltılması da talepler arasında. Sağlığımızın hiçe sayıldığı bir sisteme tabii tutulmak istemiyoruz. Uzaktan eğitimde yüz yüze sınav olmaz.”