Bu dünyadan ‘Sakallı Celal’ geçti

Okay TAŞLI

Orijinal zekâsı yaygın kültürü serazad mizacı belirtililen 'Sakallı Celal Bey' ülkemizin son yüz yıllık kültür sürecinde, özellikle aydınlar çevresinde yaşamıyla, davranışlarıyla olduğu kadar etkin ve uyarıcı konuşmaları renkli sohbetleriyle de ilgi çekti, iz bıraktı. Esas adı Celal Yalnız’dır. Sakallı Celal sakalını kesmediği için bu lakapla şöhret yapmış ama onun asıl şöhreti önünü ardını düşünmeden dobra dobra söyleyiverdiği açık fikirlerinden ve nüktelerinden ileri geliyordu. Kâh bohem, kâh aydın, hikmet saçar, sonra da işi varmış gibi acele gider, gölge gibi silinip soyadının yalnızlığına sığınırdı.

KARA TAASSUBA DÜŞMAN

Celal öğretmen yardımcısı olarak çalışırken gericilerle, hani şu yeniden yapılmak istenen Topçu Kışlası'ndaki askerler 3 Mart’ta (13 Nisan) ayaklanacaklar, Türkiye İşçi Partisi (TİP) başkanı Mehmet Ali Aybar’ın dedesi Hüseyin Hüsnü Paşa komutasındaki 'Hareket Ordusu' gelecek, isyanı bastıracaktır. Hareket ordusu Makrıköy’e şimdiki Bakırköy'e geldiğinde o sırada Bahriye Nazırı olan Hüseyin Hüsnü paşanın iki oğlu, deniz subayı Kemal ile Galatasaray Lisesi'nde öğretmen Celal, gönüllü olarak Hareket Ordusu’na katılacaklardır. Abdülhamit tahttan indirilecek, yeni bir dönem başlayacaktır. Ama biz bu hayat hikâyesini artık özetlemek zorundayız. Galatasaray Müdürü “Milletim nevi beşer vatanım ruy-i zemin” diyen, beynelmilelci şair Tevfik Fikret, Celal’i Paris’e gönderir. Daha Galatasaray’da yatılı okurken Ağabeyi Cemal’in idama mahkûm olmasının, küçük kardeşi Nihal’in bir kazada ölmesinin travmasını atlatamayan Celal siyasal bilimler okuduğu Paris’i sakallı olarak terk edecek, bir daha sakalını kesmeyecektir.

SİYASAL DURUŞU

1919’da Almanya’ya gönderilen öğrencilerin Spartakist hareketten etkilenerek sosyalist olmaları, Türkiye İşçi Çiftçi Partisi yayın organı Kurtuluş çevresinde örgütlenmeleri Celal’in de hayatını değiştirecektir. Kurtuluş’un iki sayısı Berlin’de 19 Şubat 1920’ye kadarki beş sayısı da İstanbul’da basılacaktır. İşte bu dönem Celal’in hayatında da önemli bir değişikliği haber veriyor. Öyle anlaşılıyor ki Celal bu gelişmeden uzak duramada adına 'sosyalist' sözcüğünü de ekleyen partiye üye oldu.

Partinin yayını olan Kurtuluş kitabına (Kurtuluş, Anadolu Yayınları, 1975) Celal’in de dostu, arkadaşı, uzaktan hısımı olan Rasih Nuri İleri’nin yazdığı önsözde T.İ.Ç.S.P üyeleri arasında Celal’in de adı geçiyor.

SİLAH MERAKI

Sakallı Celal bey’in çok sevip ısındığı Aydın’da başına silah merakı yüzünden bir iş gelir. Bir gün kendisini durdurup ararlar ve silahını bulurlar. Niçin silah taşıdığını sorduklarında, “Ruhsatım var” der. “Niçin ruhsat aldın?” sorusunu ise “Silah taşımak için!...” diye yanıtlar. Bu “soru-yanıt” işi bir tekerlemeye dönüşünce kendisini karakolda bulur. Burada da, kedi fare oyunu gibi “Silah!...Ruhsat!..." sözleri yinelenip durunca 'çileden çıkan' Celal bey, “Gerektiğinde zabıtaya karşı kullanmak için” diye kestirip atar. Bunun üstüne zabıt tutulur. Polislerin anlamadığını görünce "Yazın" der:
“Bu polis eskiden padişahın ve hilafetin polisiydi. 'Padişahım çok yaşa' diye bağırmayanları yakalayıp zindana tıkardı. Düpedüz zulüm aracıydı emrinde olduğu padişahın hilafetinin. Şimdi devran değişti, Cumhuriyet’in polisi olup çıktı. İyi de, ben bu polise nasıl güvenebilirim? Yarın birileri punduna getirirse, bir kez daha hilafetin polisi olamayacakları ne malum? O nedenle ben bu silahı gerektiğinde Gazi Paşa’yı ve Cumhuriyet’i korumak için taşıyorum. İfadem bundan ibarettir.”
Aydın duruşuyla, birikimiyle bizlere ışık dağıtıcılığı yapar, dağıttığı yerdeyiz... "Cumhuriyet’teyiz”…