Bu düzenin köküne kibrit suyu
Her tarafı tel tel dökülen iktidar bildik oyunlarla gündem değiştirme gayretinde. Hiçbir yapay gündem ülkedeki yangından güçlü değil. İktidarın marifeti bu kadar dibi görmüşken bile muktedir olduğunu düşündürtmesi. Muhalefetin katkısı ise azımsanmayacak boyutta.
Politika Servisi
Türkiye’nin altını, üstünü kasasını boşalttılar. Faiz ve enflasyon oyunuyla halkı yoksullaştırdılar. Daha onlarca yıl boyunca ödeyeceğimiz garanti ödemeli projeler yaptılar. Havaalanları, köprüler, hastaneler, yollar boynumuza vurulan pranga oldu. Sadece bu projelere sadece yapılan harcamalar, 2023 yılı itibarıyla 142.5 milyar lira oldu. Yine 2023 sonunu veri olarak bazı rakamlar verelim. 2023 yılında Türkiye'nin merkezi hükümet bütçesi, 1.37 trilyon lira (yaklaşık 59 milyar dolar) açık verdi. Bu, önceki yıla oranla yaklaşık yedi kat artış demek oluyor.
Kur Korumalı Mevduat sisteminin 2023 bütçesine olan maliyeti yaklaşık 95.3 milyar TL. 2023 yılı itibarıyla Türkiye'nin toplam dış borç stoku 500 milyar dolara ulaştı. Bu tablonun tek sorumlusu iktidar. Şimdi Mehmet şimşek ve Erdoğan el ele verip tüm bu yıkıntının vebalini yurttaşın üstüne yıkmak istiyor. Enflasyonun nedeni düne kadar faizlerken bugün çalışanın maaşı oldu. Faiz yükseldi maaş düştü. Şimşek yeni vergilerle boğazımıza çökmeye hazırlanıyor.
GELİRDE BÜYÜK UÇURUM VAR
Türkiye tarihinin en büyük gelir dağılımı şokunu yaşıyor. Ülkenin yüzde 20’lik küçük bir azınlığı tüm kaynaklarının üzerine çökmüş durumda. 2023 yılı verilerine göre, Türkiye'de en zengin yüzde 20'lik kesim toplam gelirin yüzde 49,8'ine sahipken, en yoksul yüzde 20'lik kesim sadece yüzde 5,9'unu almakta. Bu düzen her geçen gün zenginler lehine değişmeye devam ediyor. OECD verilerine göre Türkiye, gelir dağılımı eşitsizliğinde en kötü 4. ülke konumunda. Avrupa Birliği ülkeleri arasında ise Bulgaristan'dan sonra en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülke. Yaşanan gelir adaletsizliğinin doğal bir sonucu da artan yoksulluk. 2023 yılı itibarıyla yoksulluk oranı yüzde 21,7'ye ulaşmış ve yaklaşık 18,2 milyon kişi yoksul olarak tanımlanmış durumda. Bu acı tabloyu resmi veriler de destekliyor. 2023 yılı itibarıyla Türkiye'de son beş yılda sosyal yardım alan hane sayısı 3.5 milyondan 4.99 milyona ulaştı. Bu, toplamda yaklaşık 19.9 milyon kişinin sosyal yardımlardan faydalandığını gösteriyor.
Türkiye bir yandan yoksullukla boğuşurken dünyanın dolar milyarderleri listesine her yıl yeni isimlerin de eklendiğini belirtmekte fayda var. Son olarak Savunma sanayii şirketi Baykar Teknoloji'nin başkanı Selçuk Bayraktar ve CEO'su Haluk Bayraktar da milyarderler arasında yerlerini aldı. Selçuk Bayraktar’ı tanımayanlar için aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı olduğunu belirtelim.
ÇALIŞAN YOKSULLAR ÜLKESİ
Tablonun bu kadar kötü olmasının en önemli nedeni çalışan nüfusun yoksullaşması. Türkiye’de asgari ücretle çalışan sayısının yaklaşık 6 milyon 500 bin olduğu tahmin ediliyor. Bu rakam özel sektörde çalışanların neredeyse yüzde 50’si anlamına geliyor. Bu rakama en yakın Avrupa ülkelerinden birinin yüzde 15’le Bulgaristan olduğu düşünülürse Türkiye’nin içine sürüklendiği asgari ücret tuzağı daha net görülecektir. Çalışanın durumu bu da emeklinin farklı mı? Türkiye’de 16 milyona yakın emekli var. Bu emeklilerin yaklaşık 9.5 milyonu 7.500 liranın altında maaş alıyor. Düzenlemeyle bu rakam seyyanen 10 bin liraya çıkarıldı. Bununla birlikte kök maaş aynı yerde duruyor. Sadece 4 yıl içerisinde toplumun en yoksul katmanına doğru itildiler.
Emekliler yaşam koşullarını düzeltmek için ilerlemiş yaşlarına rağmen çalışmak zorunda kalıyor. Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyerek çalışmaya devam eden emekli sayısı 2023 yılında 1 milyon 865 bin kişiye yükseldi. Kayıt dışılarla birlikte bu rakamın çok daha yüksek olduğu tahmin ediliyor. Türkiye’nin çalışma yaşamında tek sorun çalışanların ya da emeklilerin içine sürüklendiği yoksulluk değil. TÜİK’in Nisan 2024 Hanehalkı İşgücü Araştırması sonuçlarına göre geniş tanımlı işsizlik oranı (âtıl işgücü) yüzde 27,2 seviyesinde. Bu rakam çalışabilir durumda olan her 3 kişiden birinin işsiz olduğu anlamına gelen tarihi bir rekor. Ülkede 10 milyonun üzerinde işsiz var. Bu fotoğraf insanda keyif de bırakmıyor. 2023 Dünya Mutluluk Raporu’na göre, Türkiye 137 ülke arasında 106. sırada yer aldı. İktidar milyonlarca insanın sadece parasını değil kahkahasını da çaldı.
‘FITRAT’ DİYORLAR
Çalışanların tek derdi düşük ücret ve güvencesiz iş değil. Türkiye çalışma koşullarında Ortaçağ Avrupası ile yarışır düzeyde. Her gün bir işçinin çalışırken ölüm haberi gazete sayfalarına düşüyor. 2023 yılında Türkiye'de iş kazalarında en az 1893 işçi hayatını kaybetti. Sadece yılın ilk dört ayında 585 işçi iş kazalarında yaşamını yitirdi. Türkiye, işçi ölümlerinde Avrupa'da birinci, dünyada ise üçüncü sırada yer alıyor. İktidara göre bu ölümlerin önemli bölümü işin fıtratında var. Bunların içinde okulda olması gerek çocuklar da var. Sadece 2013-2023 yılları döneminde en az 671 çocuk iş cinayetine kurban gitti.
UYUŞTURUCU CENNETİ, SUÇ ÖRGÜTÜ YATAĞI
Ülkede bu kadar yoksulluk varken bunca şatafatın ve varsıl görüntünün arkasında ne var sorusu çok fazla işitiliyor. İşte tam burada ülkede at koşturan kayıt dışı paraya ve onun muhtemel kaynağına bakmak gerekiyor. Bu konuda Türkiye’nin uyuşturucu ve suç örgütü cenneti olduğunu biz değil İçişleri Bakanlığı verileri söylüyor. Sadece 2023 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılan operasyonlarda ele geçirilen uyuşturucu miktarına bakarak durumun vahametini anlamak mümkün.
2023 yılının tablosu şöyle: 73 bin 507 kilogram esrar, 3 bin 73 kilogram eroin, 1,637 kilogram kokain, 4 milyon 23 bin 212 adet ekstazi, 19 bin 386 kilogram metamfetamin bunlardan sadece bazıları. Bu kadar uyuşturucu yakalanmışsa tüm bu işleri yapan örgütlerin de varlığı kaçınılmaz. Yine içişleri bakanlığının yaptığı açıklamaya göre 1 Haziran 2023 ile 8 Mart 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilen 401 organize suç örgütüne operasyon yapılıp toplam 10.285 kişi gözaltına alındı ve bunlardan 3.891 kişi de tutuklandı. Türkiye bu dönemde bir başka rekor daha gördü. Dünyada ne kadar suçlu varsa Türkiye’ye doluştu. O kadar ki 2016 yılında 4,442 olan yabancı uyruklu mahkûm sayısı, 2023 yılında yüzde 238 artarak 15,028'e yükseldi. Tabi bunların ne kadarının suç örgütü üyesi olduğuna dair net bir bilgi yok. Ama yine de durumun vahametine dair fikir verebilir. Timur Soykan’ın haberlerinden takip ettiğimiz kadarıyla suç örgüt elemanlarına vatandaşlık verilmesi olayı var ki o da çürümenin bir başka yüzü. Özellikle konut satın alınarak vatandaş olmanın revaçta olduğunu biliyoruz.
KARA PARA VARSA YOLSUZLUK DA VAR
Kayıt dışılığın cirit attığı bir ülkede yolsuzluğun olmaması mümkün değil. Öyle ki yolsuzluk alanında liderlik yine uluslararası raporlarla tescillendi. Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün yayımladığı 2023 Yolsuzluk Algı Endeksi'ne göre, Türkiye 180 ülke arasında 34 puan alarak 165. sırada yer aldı. Bu endekste Türkiye’nin 2014'e göre yüzde 11, 2018'e göre ise yüzde 7 oranında puan kaybettiği görülüyor. Tabloda Türkiye; Burkina Faso, Vietnam ve Tanzanya gibi ülkelerin gerisinde yer aldı. Bu algının oluşmasında ve yolsuzluğun kurumsallaşmasında AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana tam 191 kez değiştirilen Kamu İhale Kanunu’nun çok özel bir payının olduğunu da belirtmek gerekiyor.
AKP iktidarı bu dönemde onlarca şirketi ihya ederken oturduğu koltuğun en güvenilir ayaklarını da oluşturmuş oldu. Kamuoyunda tanınan yandaş şirketler Türkiye’de yapılan tüm büyük ölçekli ihalelerinin de sahibi oldu. Türkiye’de her şey çok çabuk unutuluyor. Kanun dışılık denince akla ilk gelen isimlerden olan Sedat Peker’in açıklamaları bugün kaç kişinin aklında. O ifşaa sürecinde ismi geçenler ya da olaylarla ilgili hiç bir şey yapılmadığı gibi herkes yerini muhafaza etmeyi bildi. Hatta bazıları terfi bile aldı. Süleyman Soylu hariç.
YARGI İKTİDARIN SOPASI
Ekonominin bu kadar kötü gittiği, çürümenin ayyuka çıktığı yolsuzlukların aleni yerde konuşulduğu bir yerde güçlü toplumsal itirazların olması kaçınılmaz. Bu rejim onun da önlemini aldı. Yargıyı, izlediği politikanın sopası haline getirdi. Siyaseti onun üzerinden dizayn etti. HDP’nin kapatma davasıyla başlayan süreç, Ekrem İmamoğlu ile devam etti. Gezi davası ve Kobani Davası da yine siyasete şekil veren yargı müdahaleleri olarak akıllarda kaldı. Gezi ile tüm toplumsal muhalefete gözdağı verilirken Kobani davasıyla da Demirtaş’ın içeride tutup diğer isimleri siyaseten devre dışı bırakarak Kürt hareketini zayıflatmayı hedef aldı. Kayyum siyaseti ise başlı başına despot ve baskıcı rejimin aynası gibi. Halk iradesini hiçe sayan uygulama Kürt halkı üzerinde yeni bir sindirme biçimine dönüştü.
Yargı da sadece siyasi davalar üzerinden tartışılmadı. AYM ile Yargıtay arasında Can Atalay’ın vekilliğinin düşürülmesi ile biten kavganın geldiği boyut Türkiye’nin özeti gibiydi. Adı konulmamış bir darbe durumunun olduğunu gösterdi. Yine Sinan Ateş cinayeti ve Şenyaşar’ların katliamı yargı ve emniyet üzerinden siyasete müdahale etmenin başka bir biçimi oldu. Cinayet herkesin gözü önünde işlendi. Erdoğan’ı da unutmamak gerekiyor. Sadece 2019-2022 yılları arasında, savcılar Erdoğan veya AKP’ye hakaret ettiği iddiasıyla 52,000'den fazla soruşturma başlattı.
HATAY’DAN İLİÇ’E HER YERDE RANT
Türkiye 22 yıllık AKP iktidarında büyük acılar yaşadı. Ama bunun en büyüğü hiç kuşku yok ki 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen depremlerdi. Bu depremlerde toplamda 53,537 kişi hayatını kaybederken 107 bin kişi yaralandı. 40 bine yakın bina yıkılırken 200 binden fazla bina ise ağır hasar aldı. Kuşkusuz bu ağır tablonun sorumluları depremin şiddeti değil merkezi ve yerel yönetimlerinin rant odaklı kent anlayışıydı. Ama bu acı bile iktidarı kendine getirmiş görünmüyor. Rezerv alan aldatmacasıyla halkın topraklarına el koymaya kalkan iktidar verdiği hiçbir sözü de tutmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan şehir şehir dolaşıp “680 bin konutu bir yıl içinde teslim edeceğiz” sözü çoktan unutuldu bile. Binlerce aile 20 metrekarelik teneke evlerde yaşamaya devam ediyor. Hatay ve diğer illerde depremin açtığı yaralar kanamaya devam ediyor. Sadece bu olay bile başka bir ülkede onlarca belediye başkanın, en az üç bakanın hatta kabinenin istifasıyla sonuçlanırdı. Halk burada bile üste çıkmayı beceren bir yüzsüzlükle karşılaştı.
AKP iktidarının karakterini gösteren diğer bir olay da Erzincan’ın İliç ilçesinde yaşandı. Anagold altın madeninde meydana gelen faciada 9 işçi toprak altında kalarak hayatını kaybetti. İktidarın tüm itirazlara rağmen verdiği ruhsat ve sonrasında yaşanan denetimsizlik bu sonucu doğurdu. Tek başına bu olay, Türkiye’nin maden güvenliği ve çevre yönetimi konularında nasıl bir zihniyete sahip olduğunu göstermeye yeterdi. Ama AKP bildiğini okumaya devam etti. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün 2023 Faaliyet Raporuna göre son 7 yılda düzenlenen işletme ruhsatı ve işletme izinlerinde büyük artış görüldü. 2017 yılında 184 olan işletme ruhsatı, 2023’te 1330’a yükseldi. 348 olan işletme izni de geçen 1104’e çıktı. 2017’den bu yana düzenlenen ruhsat sayısı ise (arama ve işletme ruhsatı) 20 bin 250 oldu. Yine kıyı kanunda yapılan değişiklik, orman ve meralara dair uygulamalar, Kanal İstanbul gibi kent merkezlerine yönelik imar planları rant ve yağma zihniyetinin kusursuz bileşimi gibi. Ülke insanını, yerin üstünü, altını satılığa çıkaran bir iktidarla karşı karşıyayız.
GERİCİ ZİHNİYET HAYATI SARIYOR
İktidar eğitimden sağlığa, kültürden spora kadar yaşamın her alanını gerici bir zihniyetle kuşatmaya çalışıyor. Son olarak yeni müfredatın hayata geçirilmesiyle birlikte eğitimde bilimin son kırıntıları da yok edildi. Hurafeler ve yanlış bilgilerle dolu bir müfredatla çocukların geleceği şekillendirilmeye çalışılıyor. Bu zihniyetten uzaklaşmaya çalışan veliler ya özel okullara yöneliyor ya da soluğu yurt dışında alıyor. Tabi olanağı olanlar. Yoksul aileler için imam hatip okulları mecburi adres haline gelmiş durumda. AKP, gençliği 22 yıldır bir türlü istediği şekle sokamadı. Şimdi bu müfredatla hem öğrencilere hem öğretmenlere şekil vermeyi hedefliyor. Tarikat ve cemaatleri Türkiye’nin tek sivil toplum örgütü gibi göstermeye çalışanlar ülkenin maddi kaynaklarını da onlara aktarmaktan çekinmiyor. Protokol adıyla tüm eğitim kurumlarını gericilere açan karanlık zihniyet mezuniyet balolarında gençlerin giydiği kıyafete karışma cüretini bile gösteriyor.
Yargıdan, sağlığa alanına kadar birçok kamu kurum ve kuruluşu tarikat-cemaatler tarafından paylaşılmış durumda. Bu durum her mesleği itibarsızlaştırırken işini yapmak isteyenlere adeta savaş açıldı. Türkiye yetişmiş işgücünü yabancı ülkelere kaptırdı. Öyle ki 2023 sonundan bu yana sadece sağlık alanında Türkiye’den yurt dışına çıkan hekim sayısı 401 oldu. Göç tüm hızıyla devam ediyor. Rejime karakterini veren başlıklardan biri de kadına bakış açısıdır. İstanbul Sözleşmesi’nin iptali, yeni yasa çalışmalarının arkasında hep o karanlık zihniyet var. Kadınlar bu zihniyetinin karşılığını hayatları ile ödemeye devam ediyorlar. 2023 yılında erkekler tarafından en az 315 kadın öldürüldü. Yine, aynı yıl içinde 248 kadın şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Eşitsizlik sadece evin içinde değil. Türkiye’de kadın istihdamı yüzde 32 seviyelerinde. Bu oran erkekler için yüzde 70’ler seviyesinde. Yine kadın yönetici konusunda da Türkiye çok gerilerde. Diyanet İşleri Başkanlığı tüm bu gerici organizasyonun tam merkezinde yer alıyor. Bir anlamda toplumda oluşan huzursuzluğu dinle perdelemeye çalışırken diğer yandan da iktidarın her koşulda işine yarayacak yurt içi ve dışında gerici örgütlenmenin zeminini hazırlıyor.
Tüm bu başlıklar ve burada yer veremediğimiz onlarca gelişme de gösteriyor ki Türkiye toplumu boğucu bir iklimin içinde çürümeye terkedilmiş durumda.