Bu fırtına dünden belli,  baş edeceksin

ÖNDER İŞLEYEN
ondislyn@gmail.com


29 Ekim’le başlayan uzun bir haftanın sonundayız. Cumhuriyet yazarları ve HDP Eş Genel Başkanları ve vekiller tutuklandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı kurşunlandı. KHK’ler ile kapatılan dergi ve gazeteler… İhraç edilen kamu çalışanları ve akademisyenler… İnternet, hükümet emriyle yavaşlatıldı, hatta internet yasaklarını aşmak için kullanılan VPN’ler de yasaklandı. Kürsülerde “idam” naraları atıldı. Bu sırada da bay Bahçeli Saray’a çıkıp Erdoğan’la bir saatlik bir görüşme gerçekleştirdi.

29 Ekim- 5 Kasım tarihleri, içinde bulunduğumuz dönemin niteliğini ve yönelimini ortaya koydu. İslamcı –faşist- rejim, dinci ve milliyetçi bir sağ dalgaya dayanarak krizini aşmaya çalışıyor. Artık bunları yapmaksızın da yönetemeyeceği bir noktada olduğundan içerde ve dışarıda sürekli yeni hamleler yapma zorunluluğuyla hareket ediyor.

•••

15 Temmuz sonrası başlayan (AKP’nin güç toplamasının ardından) süreklileşmiş bir darbe olarak gelişen bu dönemde kırılma noktası ‘Başkanlık Sistemi’ne geçiş olarak somutlanıyor. Devletin içsel bütünlüğünün dağıldığı ve Saray merkezli dar baskı aygıtının ötesinde Erdoğan’ın devlete tümüyle hâkim olamadığı bu dönem, milliyetçi-İslamcı ittifakla aşılmaya çalışılıyor. (Bu noktada, ikametini Saray’a aldırmış ‘yavru kurtlardan’ da söz etmek yerinde olur. Milliyetçi ittifakın yeni ‘yetmez ama evet’çisi olan Aydınlık çevresi Saray sözcülüğünde yandaşları geride bırakıyor. (Soner Yalçın ve türevleri Cumhuriyet ya da HDP saldırısı sonrasında ‘iddianame’ yazarak Saray tarafından AKP karşısındaki kesimler içine milliyetçi zehri aktarmak üzere görevlendirilmiş mızrak uçları olarak öne çıkıyor.) Ancak bunun da yeterince pekişmediği noktada Saray operasyonlar zinciri ile zinde kalmaya yöneliyor. AKP içi konsolidasyon ve MHP eksenli milliyetçi ittifakın pekiştirilmesinde oluşan her gedik yeni bir operasyonla kapatılmaya çalışılıyor. (Erdoğan’ın laf aralarına sıkıştırdığı ‘yalnız kalıyorum’ sözleri, Erdoğan’ın danışmanlarının ‘hükümet ağır kalıyor’ serzenişleri… Bahçeli’nin –MHP içindeki eleştirilerin de etkisiyle olsa gerek- el yükseltmeleri karşısında HDP’ye yönelik yeni operasyonlar… Bahçeli’nin bunlara rağmen ‘ters köşe’ yapma ihtimalini saklı tutması… Cumhuriyet’e vurarak İslamcı rejim hamlesini canlı tutma arayışları…)

Operasyonlar bu bakımdan, İslamcı rejimin ilerleyişi karşısında engel olabilecek muhalefeti etkisizleştirme arayışı ile birlikte, milliyetçi-İslamcı ittifakı zinde tutma ve tabanını genişletmeye yönelik hamleler.

•••

Bu bakımdan, ‘aklı selimin hâkim olması’, ‘AB’nin uyarılarını dikkate alınması’, ‘Türkiye’nin normalleşmesi’ yönlü değerlendirme ve beklentiler bütünüyle muhalefetteki uyuşmanın yarattığı safça beklentilerden ibaret. Siyasal İslamın iktidarı kendi sınırlarına dayandı. Sınırlarını aşabilmek için bir sıçramaya ihtiyaç duyuyor. (Bu sıçrama aynı zamanda Erdoğan’ın kendini güvence altına almaya yönelik kişisel durumuyla da iç içe bir nitelik kazanmış durumda) Başkanlığa geçiş de bu sıçramanın moment noktası. Bu sıçramayı yaptığında krizini aşacağının garantisi elbette yok ama sıçramazsa zaten tedrici olarak tükenen bir iktidar var. O yüzden Saray geri dönüşsüz bir yola girmiş durumda. Gözünün karalığının kaynağı da tam da bu zayıflığı ve korkusu.

•••

Bu operasyonel hamlelerine karşın bir dengeye ulaşması ve başkanlık için yolun tümüyle açılması ise sağlanamıyor. Suriye’de Cerablus operasyonu sonrasında değiştirmek istediği dengede esaslı bir oynama yapılamadı. Musul’un fethi üzerine yazıların mürekkebi kurumadan Musul’un dışında kaldı. ABD ve Avrupa’ya karşı Rusya-Çin taktik salınımları yeterince manevra alanı açmaya yetmiyor. İçerde derinleştirilen gerilime dayanarak engelin atlanmasının ne kadar mümkün olduğu da belirsiz. Bu durum bir sistem krizini ve çözümsüzlüğü dayatmaya devam ediyor. Bu nedenlerle önümüzdeki günlerde ‘büyük kırılma noktasına doğru’ ilerlerken Erdoğan’ın saldırı stratejisinin onu ne kadar ileri taşıyabileceği de belirsiz. Daha önemlisi krizin derinleştiği bu noktada sistemin Saray’ın inisiyatifindeki (Erdoğan’ın sıkıştığı her noktada yeni bir –Irak’a müdahale gibi- sonu görünmeyen tehlikeli mecralara sürükleme potansiyeli taşıyan) politikalardan başka bir çözümünün olmaması.

bu-firtina-dunden-belli-bas-edeceksin-205915-1.

•••

Ülkenin içine sürüklendiği bu fırtına içinde her gün yeni bir operasyonla yüz yüze kılan muhalefet hareketinin direnci ve etkinliği dışında bir çözüm yolu bulunmuyor. CHP’nin biçare durumunu bir yana bırakırsak toplumsal zeminde biriken (AKP’nin bilincinde olarak dağıtmaya yöneldiği) muhalif dinamik hiç de küçümsenmemesi gereken potansiyel bir güç olarak duruyor. Bunun öncelikle bu ağır havanın yarattığı karamsarlık içinde gelişen çaresizlik duygusunu aşacak şekilde mücadele edilmesi. Verin ‘400 vekil huzur için olsun’ diyen Erdoğan, toplumu ‘al senin olsun’ noktasına doğru sürükleyecek şekilde sinir uçlarıyla oynuyor. Muhalefetin kafasını kaldırmasına imkân tanımayarak tüm toplum başkanlık yolunda teslim alınmaya çalışılıyor. Muhalefetin merkezini de hareketsiz kılacak ve potansiyel tepkinin açığa çıkma ve birleşme damarlarını tıkamaya yönelen stratejik saldırıya karşı muhalefetin yeniden birikeceği ve birleşeceği zeminleri çoğaltarak bu sürece karşı bir barikat adım adım örülebilir. (Bu noktada muhalefetin kimi zaman ‘telaşla’ attığı kimi adımların mevcut karamsarlık iklimini derinleştiğini de görmek gerekir. Bu noktada AKP karşısında muhalefeti güçsüz gösteren, AKP’nin sıkıştırmaya çalıştığı alan ve zeminlerin ötesine geçebilen bir tür muhalefetin VPN’sini bulması gerekir. Topluma umut verecek, direnç kazandıracak dayanışmacı, birliği çoğaltan, yaygın bir hareketliliğe dayanan ve kitlesel bir güç olarak ortaya çıkabilen doğru adımlarla bu süreç aşılabilir. Bu noktada HAZİRAN’ın 20 Kasım İstanbul mitingi ve onu takip edecek ‘Saltanata Hayır’ buluşmaları önemli adımlardan birisi olacak)

•••

Muhalefet hareketi açısından bir diğer noktada muhalefetteki odaklanma sorunudur. Bugün, OHAL altında dahi –önceki döneme nazaran azalmış olsa da- muhalefetin eylemsiz değildir. Mesele eylemin çoğaltılmasından, sözün şiddetinin arttırılmasından öte politik alanda etkinliğinin güçlendirilmesidir. Muhalefet şimdiki haliyle biraz Erdoğan’a ‘laf yetiştirmeye’, onun kuyuya attığı taşları çıkarmaya çalışan bir politikasızlık içinde. Parlamento’daki Salı atışmaları bir yana tüm muhalefetin durumu pek de bundan farksız. Diğer bir noktada muhalefetin Saray rejiminin –kendisinde olmayan bir güç ve stratejik akıl sahibi olarak sürekli el yükselterek yapılan- analizlerin bir yönüyle politikayı gereksizleştiren bir noktaya doğru vardığı söylenebilir. (Hani Erdoğan dahil kimsenin emin olamadığı ve sürecin kaotik niteliği nedeniyle ne tür gelişmeler içinde şekilleneceği belli olmayan bu dönemde şimdiden AKP-Saray rejiminin her şeye muktedir ve hedefine düz bir çizgide ulaşacağını varsayan analizler gerçek olmadığı gibi yersiz ve toplumsal bir güç biriktirmeye de uygun olmayan değerlendirmeler.)

•••

Bu noktada saldırının olduğu her alanda dayanışmayı çoğaltmaya ve tüm muhalefetin toplumsal zeminde birliği geliştirecek bir sorumlulukla hareket etmesine ihtiyaç var. Başkanlık hedefiyle ‘büyük kırılmaya doğru’ ilerleyen sert dalganın toplumsal bir dirençle dağıtılması, buraya odaklanmış devrimci bir iradenin kararlı ve birleştirici eylemleri etrafında gelişebilir. Bunun ötesinde toplumsal mücadele deneyimleri ve ülke gerçekliği bize nasıl başarılabileceğinin, böyle karanlık dönemlerden nasıl çıkılacağının şifreleriyle dolu. Onun için bu yakınmacı, umutsuz ve başka yerlerden sonuçlar bekleyen uyuşmanın ve mevcut duruma razı olan teslimiyetçi tutumları bir yana bırakmanın zamanıdır. Ülkemizin geleceğini karartan sağ dinci-milliyetçi dalgaya karşı güçlü bir sol dalganın yaratılması için ülkenin her yanında eşitlikçi, özgürlükçü, bağımsızlıktan ve laiklikten yana, savaşa karşı barış ve halkların kardeşliğine dayanan bir yaşam inancını, meşru, militan ve kararlı bir devrimci bir mücadele anlayışıyla tüm toplum içinde yaymak için mücadele etmek şart.

Bugünler için söylenebilecek son söz; “Bu fırtına dünden belli, baş edeceksin.”