Seçimlerin iptal kararı AKP-MHP bloğunun çaresizlik içerisinde olduğunu gösteriyor. Bir ay boyunca halkın iradesini gasp eden iktidara toplumsal öfke de oldukça büyük. Toplumun her kesiminden hukuksuzluğa tepki yağarken ortaya çıkan siyasi tabloyu ve muhalefetin yol haritasını devrimci hareketin önde gelen isimlerinden ve BirGün yazarı Oğuzhan Müftüoğlu ve Prof. Dr. Taner Timur BirGün’e değerlendirdi. Müftüoğlu, “İktidar […]

Bu halkı esir alamazlar

Seçimlerin iptal kararı AKP-MHP bloğunun çaresizlik içerisinde olduğunu gösteriyor. Bir ay boyunca halkın iradesini gasp eden iktidara toplumsal öfke de oldukça büyük.

Toplumun her kesiminden hukuksuzluğa tepki yağarken ortaya çıkan siyasi tabloyu ve muhalefetin yol haritasını devrimci hareketin önde gelen isimlerinden ve BirGün yazarı Oğuzhan Müftüoğlu ve Prof. Dr. Taner Timur BirGün’e değerlendirdi.

Müftüoğlu, “İktidar bu seçimi hile ya da başka bir yolla kazanacak olsa dahi, Türkiye çapında yapılan yerel seçim sonuçlarını değiştiremeyecek. Bu yola başvurmuş olmaları bir ölüm parendesi gibi görünüyor. Bu halkı esir alamayacaklarını onlar da biliyor” dedi. Timur ise; “AKP-MHP çıkar oligarşisini veba ile kolera arasında seçim yapmaya zorladı; onlar da panik içinde vebayı seçti ve seçimi iptal ettiler. Türkiye’yi çok zor günler bekliyor; fakat umutsuzluğa kapılmayalım, tünelin ucu da görünmeye başladı” diye konuştu.

Oğuzhan Müftüoğlu

Kaybettikleri gerçeği değişmeyecek

Müftüoğlu ortadaki tabloda esas umutsuz ve çaresiz olanın iktidar bloğu olduğunu söyleyerek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Seçimin iptal edilmesinin geçerli bir hukuki gerekçesi olmadığı açık. Bir tür yargı darbesi. 2010 referandumuyla başlayan bir süreçte yargının geldiği durum bu. Yerel seçim yenilgisi iktidara ağır geldi, kaldıramadılar. Bu yolla biraz olsun yenilgilerini gölgelemeye çalışacaklar ama, bence beyhude yere halka eziyet ediyorlar. Boşuna çabalıyorlar. Türkiye çapında yapılan yerel seçimleri kaybettikleri gerçeğini ortadan kaldıramayacaklar. Tam tersine bu seçimleri kendileri için iktidar ve yeni rejim için bir referendum haline getirdiler. Bu onlar için belki de bir ölüm parendesi olacak. Böyle hukuksuz bir darbe karşısında elbette bütün muhalefet güçleri mutabakat halinde anlaşırsa bu kararı ve seçimleri reddetme şeklinde bir boykot edilmesi bir yoldur. Ama görünen odur ki, muhalefet partilerinin ana gövdesi seçime girme eğiliminde. O zaman böylesi bir faşist darbe girişimi karşısında ne yapılması gerekiyorsa, öyle davranılmalı. Şimdi bu seçim muhalefet için, bizim için değil iktidar için bir hayat memat meselesi haline geldi. Öyle, hile yaparlar, seçimle gitmezler falan gibi düşüncelere de kapılmamalı. Bir gün olur, zamanı gelir, öyle veya böyle, tıpış tıpış giderler.”

Korkunun ecele faydası olmayacak

Taner Timur

Taner Timur ise korkunun ecele faydası olmadığını ve iktidar bloğunun panik halinde olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeleri yaptı: “Erdoğan’ın “Türkiye’dir” dediği İstanbul’un kaybı, AKP-MHP çıkar oligarşisini veba ile kolera arasında seçim yapmaya zorladı; onlar da panik içinde vebayı seçti ve seçimi iptal ettiler. Ne var ki korkunun ecele faydası yoktur ve oligarşi, 31 Martta en antidemokratik zorlamalarla kazanamadığı seçimi, 23 Haziran’da daha da büyük bir farkla kaybedecek gibi görünüyor. Sadece “aday” Binali Yıldırım’ın arşivlere geçecek hüzünlü konuşması bile bu yönde ilginç bir işaret! Bu durumda oligarşinin denemeye kalkabileceği tek yol kalıyor: Ülkede zor kullanarak, terör havası estirerek seçimi kazanmak; ya da seçimi bilinmeyen bir tarihe ertelemek. Daha açık bir ifadeyle YSK’nın “hukuki” darbesini, fiili bir darbe ile tamamlamak! Kuşkusuz çaresizlik içinde bu “çılgın proje”yi de deneyebilirler; oysa yarattıkları siyasi atmosferde, doların şimdiden 6,20’ye yaklaştığı, borsanın % 2 kayba uğradığı koşullarda buna cesaret edebileceklerini pek de sanmıyorum.

Üstelik arkalarında dayanabilecekleri bir dış güç de yok. Ne Esad’ın hamisi fırsatçı Putin, ne de yaptırım tehditleri savuran İslamofobik Trump… Maalesef Türkiye’yi çok zor günler bekliyor; fakat umutsuzluğa kapılmayalım, tünelin ucu da görünmeye başladı.”