Bu harita Filistin’i silemez

Sabri Saidam

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail için çözüm olmayacak. Gücünü sağlamlaştırdığı zamanlarda böyle göründüğü kesin fakat geriye dönüp baktığımızda istikrardan yoksun olduğunu görüyoruz.

Netanyahu dünyanın diğer sağcı liderlerinden aldığı destekten memnun olmalı (ABD Başkanı Donald Trump, Macar Başbakan Viktor Orban ve Brezilyalı Devlet Başkanı Jair Bolsonaro gibi). Fakat İsrail’in bu gücünün azaldığı, yıprandığı ve sona erdiği günü düşünerek endişelenmeli.

İsrail, Filistinli çocukların büyüyüp bağımsızlık için daha kararlı ve daha acılı bir mücadeleye giriştikleri günleri düşünüp endişelenmeli. On yıllardır sürüp giden zulmün ardından o gün geldiğinde, Trump’ın dünyaya sunduğu utanç haritası tarihte yepyeni bir aşamaya kapı açmış olacak.

YOK OLAN FİLİSTİN

Ortadoğu'da yeni bir harita çiziliyor ve bunun yegâne amacı Netanyahu’nun açgözlülüğünü doyurmak ve ABD Başkanı’nın egosunu beslemek. Konunun bu topraklarla ya da tarihle bir ilgisi yok. Kudüs’teki en önemli camiden söz ederken İsminin “el Aksa” mı “El Aqua” mı olduğunu bilmeyen birinden ne beklenebilir…

Filistin'i birbirine ancak tüneller ve köprüler ile bağlanan bir yerleşkeler takım adasına çevirme arkasındaki amaç, Filistinlileri tüm ulusal haklarından mahrum bırakmak.

Trump yönetimi İsrail işgalinin mimarlarını başından beri destekliyor. Trump’ın planı, özgür Filistin ideallerini parçalamak için doğrudan coğrafya bilimini ayaklar altına almaktan ibaret. Böyle bir komedi bölgeye asla barış getiremez.

İki taraftan biri anlaşmayı reddediyorsa, o anlaşma nasıl meşru olabilir? Sözde “yüzyılın anlaşması” ile amaçlanan, Filistin'i haritadan yok etmek.

Trump'ın danışmanı Jared Kushner söz konusu planı hazırlarken 25 kitap okuduğunu söylüyor. Böyle bir felaket formülü hazırlamak için hangi kitapları okuduğunu açıklaması çok isterim. Bu plan, emlak ticareti yaparmış gibi milyonlarca insanın hayatıyla oynuyor.

APARTHEİD SÜRÜYOR

Trump’ın planı hukuksuzca sürdürülen işgal, koloni ve apartheid düzenini daim kılmayı amaçlıyor. Bu adaletsizlik sayacı 1917’deki Balfour Deklarasyonu ile başladı. On yıllardır süregelen nefret, cinayet ve işkence düzeni hataları düzeltmek için yeterli sebep değilse, ne yeterli olacak?

Netanyahu siyasi kariyerini sürdürmek için çabalarken Filistin halkının en temel haklarını ayaklar altına alıyor. Yalnızca İsrail’in geleceğini esir almakla kalmıyor, tüm bölgenin geleceğini tehlikeye atıyor. Destek aldığı gruplar güç zehirlenmesi yaşıyor; yasa dışı yerleşimciler, Hıristiyan Siyonistler ve sağcı popülistler.

Karşı karşıya olduğumuz zorluklar devasa boyutta, fakat yalnız değiliz. Trump ekibi İsrail’in apartheid düzeninin sürmesi için milyonlarca dolar harcarken, biz adalet ve barışın kazanması için milyonlarca insanın desteğini topluyoruz.

Trump ekibi bir kez daha dünyanın geri kalanından ayrışıyor. Uluslararası hukuk yerine yerleşimcilerin hukukunu seçiyor.

ADALETSİZLİK DENİZİ

Arap Birliği ve İslami İşbirliği Teşkilatı Trump’ın planını reddetti ve Avrupa Birliği, Türkiye ve Ürdün gibi aktörleri sert bir dille eleştirdi. Filistin meseleyi bir kez daha harekete geçme sorumluluğu bulunan BM Güvenlik Konseyi’ne taşıyacak.

Zorlu bir süreç olacak fakat moralimiz yerinde çünkü konunun yalnızca Filistinlileri korumak değil, uluslararası kamuoyunun temel değerlerine sahip çıkmak olduğunu biliyoruz.

Eski ahitte anlatılan o hikâyede, Musa karşı karşıya kaldığı zorluğu aşmak için sopasıyla denizi yarıyor ve güvenli bir yol açıyordu. Bugün Musa da yok, sopası da.

Fakat bu defa karşı karşıya olduğumuz adaletsizlik denizini yaranlar, barışa inanan insanlar olacak.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Middle East Eye