Bu ikili sayesinde ‘üst akıl’ kimmiş öğreneceğiz!

Öncelikle güvenlik güçlerinin hakkını vererek başlayalım. 2017’nin ilk saatlerinde İstanbul’u kana bulayan caninin önceki gece yakalanması gerçekten büyük başarı. Yılbaşı için gelen somut istihbarat ve alındığı açıklanan yoğun güvenlik önlemlerine rağmen, İstanbul’un göbeğinde 7 dakika boyunca insan öldürmüştü. Elini kolunu sallayarak kaçmayı da başarmıştı..

Önceki akşam düzenlenen operasyon, 39 cana mal olan bu güvenlik zafiyetinin utancını silmiyor elbette. Ama en azından sağ yakalanan bu cani ve şebekesinin yeni katliamlarına engel olacak gibi görünüyor.

Katilin sağ yakalandığı da iyi oldu. En azından imza attığı vahşetin arkasındaki güçleri öğrenme şansımız olacak. Malum, katliamdan sonra “üst akıl”cılar sahne almıştı. Cumhurbaşkanı’nın ekonomi danışmanı Yiğit Bulut, daha otopsiler tamamlanmadan katliamın ertesi günü Star’daki köşesinde “gerçek” failleri açıklamıştı:

“Görünen hangi örgüt olursa olsun, bu alçak saldırının arkasında ‘ülkeler’ var! Evet bu kadar açık yazıyorum; bu saldırının arkasında “örgütlerden fazlası olduğunu” düşünüyorum… Zamanla her şey açığa çıkacak…”

Hani, ekonomi danışmanıdır, nereden bilecek canım diyebilirsiniz. Saray’da 1000 tane oda, yüzlerce danışman var. Neden ciddiye alıyorsun diyebilirsiniz...

Peki o zaman Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’a dönelim. Reina canisinin yakalanmasından 10 saat kadar önce, ahaber’de şunları söylemedi mi:

“Reina saldırısının son derece planlı, bir istihbarat örgütünün de içinde olduğu bir eylem olduğu ortada.”

Emniyet güçlerimizden istirham ediyorum. Lütfen malum elemanı iyi sorgulayın... Yiğit Bulut’un “açıkça yazıyorum” dediği hangi “ülkeler” için çalışmış, bir de maaş aldığı istihbarat örgütünü öğrenin lütfen.

En azından son yılların en yoğun kullanılan zamiri “üst akıl” kimmiş öğrenmiş oluruz!

*****

İyi bir şeyler yaptıktan sonra saçmalamak zorunda mısınız?

bu-ikili-sayesinde-ust-akil-kimmis-ogrenecegiz-234701-1.Habertürk TV, Reina’da katliam yapan teröristin yakalandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Canlı yayın sürerken girdikleri KJ ile önemli bir gazetecilik başarısına imza attılar. Ama bu başarılı adımlarının üzerine tuz biber ekmek için fazla beklemediler. Yaklaşık 20 dakika sonra Habertürk TV’nin resmi Twitter hesabından şu paylaşımı yaptılar:

“Hayatının baharında şehit düşen kardeşimiz Burat Yıldız, rahat uyu katilin yakalandı.”

Reina katliamında can veren 22 yaşındaki gencecik polis memurunu anmak iyi hoş da... Orada ölen, en az polis memurumuz kadar genç 38 diğer insan peki? Onlar da rahat uyusaydı iyi olurdu sanki...

Görevini yaparken can veren polisi hatırlayıp, diğer 38 kişiyi dışlamak biraz ayıp olmadı mı? Yoksa Habertürk TV ekibi de, Diyanet gibi mi düşünüyor? Evet polisimiz görevini yapıyordu, peki yılbaşı kutlayan diğer 38 kişi “Değerlerimizle uyuşmayan gayri meşru davranışlar” içinde miydi de adlarını anmıyorsunuz? Pes.

*****

Yahu bu adam IŞİD’ci değil miydi?

bu-ikili-sayesinde-ust-akil-kimmis-ogrenecegiz-234702-1.bu-ikili-sayesinde-ust-akil-kimmis-ogrenecegiz-234703-1.Mehmet-Canan Barlas çiftinin cin evladını bilirsiniz. Havuz trollerinden Cemil Barlas, Reina canisinin yakalanmasından sonra tüyler ürperten şu tweeti attı:

“Katil, çocuğu ile yakalanmış. Katili konuşturmak için o çocuk da ne şekilde kullanılması gerekiyorsa kullanılmalı. Ahlaki sakınca yok”

IŞİD’li teröristin çocuğu ile yakalandığı gerçek değildi. Ama Junior Barlas’ın önerdiği, bir teröristin 2-3 yaşındaki bebeğine işkence yapılmasıydı!

Gerçekten utanmak nedir bilmeyen bir bünyesi var bu zatın. Yahu iki sene önce Kobani’deki çatışmalar sürerken “Ben IŞİD’liyim” diye tweet atmadı mı?

Elbette bu nedenle kendisine ya da yakınlarına işkence yapılmasın... Ama Erdoğan’ın yüzünü okşayan Mehmet Barlas, arada bir oğlunun kulağını çekse gerçekten fena olmayacak...

*****

Gel de anlat!

bu-ikili-sayesinde-ust-akil-kimmis-ogrenecegiz-234704-1.Ülkedeki birçok şeyi eleştirsek de hepimiz bu ülkenin evlatlarıyız. Ne yurtseverliğimizi sorgulatırız, ne ülkemize olan bağlılığımızı... Türkiye’yi dışarıdan izleyen kiminle konuşsak, hangi yabancı ile görüşsek hep aynı sorularla karşı karşıya kalıyoruz. Yaşanan acılara alışmadık elbette ama başkaları ayna tuttuğunda içimiz daha bir burkuluyor.

Önceki akşam Almanya-Avusturya-İsviçre’de yayın yapan 3sat kanalına bağlandım. Anayasa değişikliği, gündemdeki diğer meseleler derken konu dönüp dolaşıp, tutuklu arkadaşlarımıza geldi. Türkiye basın özgürlüğü meselesinde nasıl oldu da bu kadar kısa sürede dünyanın en baskıcı rejimlerini solladı? Bu gazeteciler nasıl terörist diye tutuklanır? Ne kendimize anlatabiliyoruz, ne de başkalarına.

Bu saçmalığın daha fazla sürmemesi umuduyla. Bir kez daha haykıralım:

#GazetecilikSuçDeğildir

*****

Bahçeli’nin kimliği onda ne arıyor?

bu-ikili-sayesinde-ust-akil-kimmis-ogrenecegiz-234705-1.Çok basit gelebilir. Ama madem yasalar herkes için geçerli. Sormadan geçmeyelim. Geçenlerde gazetelere “Yıldırım’dan Bahçeli’ye kimlik jesti” başlıklı bir haber yansıdı. Başbakan, yeni çipli kimliğini Bahçeli’ye bizzat getirip teslim etmişti. Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre kimlik ve pasaport, şahsın kendisine teslim edilir. Başbakan olmak, başkasının kimliğini teslim alma yetkisi veriyor mu? Yoksa nasılsa koltuktaki son günleri diyerek es mi geçelim?

*****

İmza rezaleti

Gazetecinin imzasından daha kıymetli bir şeyi yoktur. Bin bir emekle hazırladığı haberinin altına gururla adını yazar. Haberin son noktasıdır bir nevi.

Olur olmaz yerlerde imza kullanıldığına da tanık olmadık değil. Sıradan basın toplantıları, ajanstan alınıp takla attırılan metinlere bile imza atanlara alıştık.

Ama başkasının haberini çevirip altına imza atmak nereden çıktı? Alman Bild ve İngiliz Times gazetelerinin Trump’la yaptığı röportajları görmüşsünüzdür. Dün ulusal basındaki gazetelere bir baktım. Anlı şanlı temsilciler, muhabirler Bild ve Times’tan çevirdikleri haberin altına imzalarını koymuşlar. Sanırsınız ki New York’ta Trump Towers’taki söyleşiye bizzat katılmışlar. İnşallah bu çeviriler için gazete yönetimlerinden harcırah istemezler!