Rakip bütün sahayı sana bırakmış, kendi yarı alanında kabullenmiş maçı. Anlaşılan Nurullah Hoca’nın niyeti başka...

Maça büyük bir özgüvenle başlıyorsun,
kontrol senin elinde.


Rakip bütün sahayı sana bırakmış, kendi yarı alanında kabullenmiş maçı.
Anlaşılan Nurullah Hoca’nın niyeti başka.
Seni üstüne çekip, kontrataklarla goller bulup maçı kazanmak.
Fatih Terim de eski doktorlardan olduğu için, yutmuyor zokayı.
Buraya kadar temkinli olmakta yarar vardır.
Deplasmanda erken yenecek bir gol pahalıya mal olacaktır.
Oyun sakin ve temposuz sürerken, Mersin savunmasının uzaklaştıramadığı bir top Emre’nin önüne düştü. Çok sert ve bekletmeden vurdu. Kaleci Sehiç de elleriyle topu kale çizgisine bir metre mesafede duran Umut’un önüne bırakıverdi. Galatasaray’ın golcüsüne sadece topa dokunmak kaldı.
Erken bulunan bu kolay gol, evinde oynayan Mersin’i hiç telaşa sürüklemedi. Sakin oyunu sürdürmeye devam etti. 
Galatasaray da bu tempoyu çok sevdi ve rakibine ayak uydurdu.
Bu nedenle futbol kalitesi olmayan bir karşılaşma çıktı ortaya.
Oysa, Cluj deplasmanında böyle mi oynamıştı Galatasaray.
Rakibinin üstüne korkmadan giden, pres yaparak onları kapalı savunmasından çıkaran ve kanat ataklarını sıkça deneyerek golcülerine alan yaratan bir anlayışla mücadele etmişti.
Açıkçası Mersin karşısında da aynı futbolu bekledim sarı kırmızılı takımdan.
Zerresi bile yoktu.
Televizyon kameralarının açılarının çok kötü olması da maçı izlerken artı bir yorgunluk verdi omuzlarıma.
Sonra, rölantiye alınmış maçta, bir köşe atışı.
Mustera’nın zamanlama hatası ve Nobre’nin yükseklerden vurduğu kafa şutu.
Terim’in kolay dediği cinsten bir gol
Şayet, Cluj maçı anlayışındaki gibi bir futbol oynasaydı Galatasaray, Mersin maçını da farklı bir galibiyetle noktalayabilirdi.
Kaybedilmiş bir puanın telafisi var mıdır? Bunu ligin son haftalarında göreceğiz.