Bu noktaya nasıl gelindi?

Tuana BILDIRCIN
“Trafik Lambası Koalisyonu’ndaki” (Ampelkoalition) fikir ayrılıkları bir süredir kamuoyunun gündeminde olsa da, bu çözülme Alman siyasetinde önemli bir dönüm noktası ve belirsizlik evresi olarak görülüyor. Sol Parti’den (Die Linke) ayrılarak kendi fraksiyonunu kuran BSW lideri Sahra Wagenknecht ise bu ayrılık için “gecikmiş bir iflas ilanı” ifadelerini kullandı.
‘BORÇ FRENİ’ TARTIŞMASI
Koalisyonun çatırdamasının ardında yatan ana neden, ekonomik krizin gölgesinde izlenmesi gereken politikalar konusunda taraflar arasındaki anlaşmazlıklar oldu. Özellikle Almanya’da “Borç Freni” (Schuldenbremse) olarak bilinen yasal kısıtlama, koalisyonun en büyük tartışma konularından biriydi. İlk olarak 2009’da CDU ve SPD döneminde sunulan ve sonradan yürürlüğe giren bu düzenleme, hükümetin belirli bir borçlanma sınırını aşmamasını ve borçların harcamalara mümkün olduğunca denk tutulmasını zorunlu kılıyordu. FDP ve Lindner, borç freninin sıkı bir şekilde uygulanmasını savunurken, SPD ve Yeşiller’e göre, kontrollü borçlanmayla altyapı ve çevre yatırımlarının sürdürülmesi gerekiyordu.
KEMER SIKMA MI?
“Borç Freni” politikası, kamu harcamalarının azaltılması anlamına geliyor. Die Linke gibi sol eğilimli partiler ise borç frenini “kemer sıkma” politikası olarak nitelendirerek, bunun toplumun daha savunmasız kesimlerinin olumsuz etkileyeceğini savunuyor. Almanya’da artan konut sıkıntısı, altyapı sorunları ve iklim değişikliğiyle mücadele için yapılması gereken yatırımlar göz önüne alındığında, bütçe kısıtlamaları sert bir şekilde eleştiriliyor ve koalisyon içinde SPD ve Yeşiller tarafından tartışmalara yol açıyordu.
ALTERNATİF ÖNERİLER
SPD ve Scholz, “Endüstri Paktı” kapsamında sanayiler için enerji fiyatlarının düşürülmesini hedefleyen politikalar üzerinde çalışıyordu. Bunun yanında vergi indirimleri ve saatlik asgari ücretin 15 avroya kadar artırılması gibi konular da SPD’nin gündemindeydi. SPD’nin argümanları Çin ve ABD gibi diğer büyük ülkelerin sübvansiyon politikaları ve Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması nedeniyle Avrupa ekonomisinin tehlikeye düştüğü, bu nedenle Almanya’nın küresel piyasada rekabet gücünü arttırmak üzerineydi.
Yeşiller’den İklim ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck ise ekonomiyi canlandırmak için "Almanya Fonu" adı altında yeni bir teşvik önerisi sundu. Bu plana göre, Almanya'da yatırım yapacak şirketlere %10 oranında fon desteği sağlanacaktı. FDP ve Lindner bu önerilere karşı çıkarak enflasyonla savaşmak için harcamaların kısılmasını ve özellikle sosyal yardımların, mültecilere verilen desteklerin, Ukrayna yardımlarının ve diğer ülkelerde yapılan kalkınma yatırımlarının kısılmasını ve bu alanda “küresel yük paylaşımı sağlanmasını” savunuyordu.