* Peki (kariyerinde) en zevk aldığın an? * Bir gol anı değildi.

* Peki (kariyerinde) en zevk aldığın an?
* Bir gol anı değildi.
* Saçmalama. Gol olmak zorunda.
* Hayır değildi.
* Yapma... Son dakika. Liverpool’a karşı FA Cup finali. Beckham korneri kullanır. Kaleci çıkıp topu yumruklar, senin göğsünde yumuşayan top yere çarptıktan sonra... Güm, köşeye asmıştın!
* Hayır.
* Wimbledon maçı. Wimbledon tabii. ...Dünyadaki en mükemmel voleydi o. Hadi ama... Bir gol olmalı Eric. Bir gol olmalı.
* Bir pastı. Evet, bir pastı.
* Aman Allahım. Spurs’le oynarken Irwin’e attığın pas. Evet! Çok güzeldi!
* Biliyorum, çok zekiceydi. Sağ ayağımla soluma. Kramponumun dışıyla uzattım topu. Herkes şaşırdı. Ayağını uzatıp son anda yakalamıştı, kalbim ağzıma gelmişti.
* Bir hediye.
* Evet, Büyük Futbol Tanrısı’na bir adak gibiydi.
* Ya yakalayamasaydı.
* Takım arkadaşlarına güvenmek zorundasın. Her zaman... Böyle yapmazsak, kayboluruz.

Ken Loach “Looking For Eric”te (Hayata Çalım At) postane işçilerini anlatır . Yeşil sahayı pek az gördüğümüz enfes bir futbol filmidir. Yetmez, Loach’un her zamanki derdine, sınıf mücadelesine futbol bahçesinden bir saygı duruşudur. Eric Cantona’yla yolunu kaybetmiş postane çalışanı arkadaşı Bishop arasındaki yukarıda alıntıladığım efsane diyalogla futbolun sınırlarını yeniden tanımlar. Filmde kendisini oynayan Cantona’nın kaba oyunculuğu bile ne hoş görünür insanın gözüne. Filmde de dediği gibi “Bir insan değildir” o, Eric Cantona’dır!

O Cantona, geçen hafta yine gündemdeydi. Bir gazete için yaptığı söyleşide sokak eylemlerini modası geçmiş bulduğunu belirterek çok tartışılan sert bir öneride bulundu:

“Bunun yerine bankalardaki tüm hesaplar boşaltılarak ekonomik ve toplumsal devrim gerçekleştirilebilir. Çevremizde bu kadar sefalet varken mutlu olamayız. Yapılması gereken şeyler var. Bugünlerde sokaklarda olmanın, gösteri yapmanın anlamı nedir? Böyle ancak kendinizi kandırırsınız. Devrimi başlatmak için elimize silah alıp öldürmeye de başlayamayız. Oysa devrim gerçekten çok kolay bugünlerde. Sistem ne? Sistem bankaların iktidarı üzerine kurulmuş, o zaman bu sistem bankalar üzerinden imha edilmeli. Bu da üç milyon insanın ellerinde pankartlarla sokağa çıkıp, doğruca bankaya gidip parasını çekmesi, bankaların da çökmesidir. Üç milyon, on milyon insan... Bankalar çöker, ortada bir tehdit de yok, kan da. Alın size devrim.”

Sokak eylemlerinin işe yaramadığı konusunda Cantona’yla tam olarak aynı fikirleri paylaşmasam da bu çağrısının tamamen anlamsız olduğunu söyleyemeyeceğim. Fransız ve İngilizler de benim gibi düşünmüş olmalı ki 7 Aralık’ta bankaları boşaltmak için bir hareket başlattılar bile. Fransız yıldızın videoya da kaydedilen bu söyleşisi yüklendiği anda youtube’da 40 bin kişi tarafından izlenmiş. Ayrıca Fransa’da 14 bin kişinin parasını çekmesi sonrası ülkenin Bankalar Federasyonu Başkanı’nın bu sözleri “aptalca” bulduğunu açıklamak zorunda kaldı. Anlaşılıyor ki hafiften bir tırsma durumu var.

Sistem bazen bu kadar kolay zora girebiliyor işte. Okumakla, yazmakla, yazılanla derdi olan bir eski yıldız futbolcu çıkıyor, bir laf ediyor ve Avrupa bankalarını korku sarıyor. Üstelik bu hikayenin orta yerinden futbol geçiyor. Manchester United efsanesi yıldızdan bir adak da anti-kapitalizm tanrısına gidiyor.

Geçenlerde TRT’de yayınlanan Bank Asya 1. Lig Günlüğü’nden bir klip izledim. Yerim dar, hızlıca geçiyorum. Mardin Kızıltepe’de Karşıyakalı bir sınıf öğretmeni sayesinde bütün köy Kaf Kaf delisi haline geliyor. Çocuklar ve aileleri önce İzmir’e, ardından Diyarbakır’a biricik aşkları Karşıyaka’yı izlemeye gidiyorlar. Diyarbakır maçında tribünde Kızıltepeli bir annenin İzmir’den gelen kızlarla bir tanışma sahnesi vardı. www.vimeo.com’da var, izlemelisiniz.

Kürt kardeşini taşlayan İzmir’le, Batı’yı tektipleştiren Güneydoğu bir tribünde tanıyor birbirini, orada tanışıyor. Ne acayip!

Oyun nelere kadir, oyunun içinde ne hikayeler var.

Ben çocukluğumdan beri bu hikayeleri sevdim aslında. Cantona’nın sağ ayağının dışıyla sol arkaya attığı pası hayal etmeyi sevdim. “Bankalardan paranızı çekin” deme cesaretini gösteren bir futbolcu eskisinin şu hayatta var olmasını sevdim. İzmirli kızın Kızıltepeli annenin elini olanca samimiyetiyle bir tribünde sıkmasını sevdim.

Rakamları, golleri, pozisyonları ve hatta şampiyonlukları unutuyorum, ne yapayım. Ben bu oyunu böyle sevdim.

Efendim? “Bugün Galatasaray-Beşiktaş  derbisi var” mı dediniz?