Erdoğan, İyi Parti’ye seslenerek ‘milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu gözden geçirmesini’ ve 6’lı masayı terk etmesini istedi. Akşener ise “Kumar masasında olmadık, olmayız” diyerek cevap verdi. Ama belli ki bu tartışma hemen sonlanmayacak. Zira Erdoğan’ın açıklamaları ‘sürpriz bir çıkış’ olarak yorumlansa da bir süredir iktidar koridorlarında konuşulan bir senaryonun deneme çekimi gibi. İktidar bloku, 6’lı masa dağılmazsa ve dirayetli davranarak doğru bir seçim stratejisi izlerse cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin en az birinde ipi göğüsleyeceğini çoktan anlamış vaziyette. Bu ihtimal Cumhur İttifakı’nı ciddi ciddi korkutuyor ve yeni hamlelere zorluyor.

***

Erdoğan daha önce Saadet Partisi’ni 6’lı masadan koparmak için bir dizi adım atmıştı. Şimdi hayatta olmayan Oğuzhan Asiltürk ile Erdoğan’ın görüşmeleri, Saadet’i bölmek ya da Karamollaoğlu’nu genel başkanlıktan uzaklaştırmak için çevrilen oyunlar hâlâ hafızalarda. Millî Görüş’ün ana gövdesi, iktidarın kendisine yönelik taktiklerini savuşturmayı bildi; Cumhur İttifakı’yla mesafesini korudu. Bugün için Erdoğan’ın tüm vaatlerine rağmen Saadet’i yanına çekme gibi bir opsiyonu pek kalmadı.

Saadet’ten umduğunu bulamayan AKP Genel Başkanı, Deva ve Gelecek’e ‘gelin’ çağrısı yapmaya ya da çengel atmaya pek yeltenmedi. Bunun iki nedeni var, ilki AKP’den kopan kadroların oluşturduğu bu partileri kendisini ‘sırtından hançerleyenler’ kümesi olarak görmesi. İkincisi MHP faktörü. Zira Bahçeli, Gelecek ve Deva’yı MHP’nin AKP’ye muhalefet ettiği günlerin sembolü olarak görüyor. Davutoğlu ve Babacan ise AKP’nin şu anki konumunu aslen Bahçeli’yle ittifaka bağlıyor.

***

Demokrat Parti’yi bir kenara bırakırsak, Erdoğan’ın masayı dağıtmak için İyi Parti’ye oynamak dışında bir seçeneği kalmadı. İyi Partililerin HDP bahsinde yaptığı fevri çıkışlar, yerel seçim başarısını kendilerine mal etmesi, Kılıçdaroğlu’nun CB adaylığına rezerv koyan açıklamaları, CHP’lilere gönderdikleri örtük mesajlar Erdoğan tarafından dikkatle izlenmiş. Harekete geçmenin tam zamanı olduğu düşünülmüş. Saray’da İyi Parti’yi bir bütün olarak yanımıza çekemesek de acaba parti içinde bölünme yaratabilir miyiz arayışı dikkat çekiyor. Özetle daha önce Saadet’e yönelen ve başarısız olan hamlenin bir benzeri İyi Parti için deneniyor. Üstelik seçim sonrası için de İyi Partili seçenekler masanın üzerinde tutuluyor.

Erdoğan’ın İyi Parti çıkışına ortağı Bahçeli’den henüz somut bir destek gelmedi. Bahçeli 2020 Ağustos’unda Akşener’e “evine dön” demiş, 4 ay sonra teklifinin geçerli olduğunu söylemişti. Buradan hareketle Bahçeli’nin Erdoğan’ın davetinden memnun olduğunu iddia edebilir miyiz? Buna evet demek zor. Çünkü Bahçeli, Akşener’i ittifaka değil MHP’ye davet etmişti, amacı partisindeki kan kaybını durdurmak, kendinden daha cüsseli bir parti haline gelen İyi Parti’yi eritmekti. Buna Akşener’in razı olmayacağı gün gibi aşikârdı. Nitekim Akşener, Bahçeli’ye olumsuz cevap vermişti.

***

Şimdi teklifi getiren de adres olarak işaret ettiği yer de farklı. Bu yüzden Erdoğan’ın İyi Parti’yi Cumhur İttifakı’na çekmek istemesinden MHP’nin rahatsız olma ihtimali azımsanmayacak kadar yüksek. MHP ittifaktaki “ayrıcalıklı” konumuna rakip istemiyor. Bahçeli’nin böyle bir davete İyi Parti’de kriz ya da 6’lı masada çatırtı yaratması olasılığı dışında olumlu bakmayacağı tahmin edilebilir.

2023 seçimleri öncesinde safların netleştiğini ve ittifaklar arasında büyük geçişlerin beklenmediğini söyleyebiliriz. Fakat muhalif seçmenin zihninden soru işaretleri eksik olmuyor. Kâh yeni “Kürt açılımı” mı geliyor kâh İyi Parti’li “milliyetçi cephe” mi kuruluyor soruları gündemi işgal ediyor. Erdoğan’ı hâlâ ayakta tutan, birbirleriyle yana yana gelmez bu projeleri aynı anda pişiriyor izlenimi verebilmesi, bunlardan herhangi birini gerçekleştirebileceğini düşündürtebilmesi. Buna zemin hazırlayan, muhalefetin aylardır patinaj yaparak yorgun iktidara manevra alanı sunması. Hal böyleyken Erdoğan, muhalefetin adayını da seçim siyasetinin sınırlarını da kendisi belirleyebileceğini umuyor.

***

Türkiye’nin siyasi ve ekonomik tablosu, masa diplomasisine ve ittifak bürokrasisine uzun süre tahammül edebilecek durumda değil. Muhalefetin bir an önce aklını başına alması gerekiyor. Seçim bitip iktidara gelmeden, sanki kazanılmış gibi şimdiden koltuk pazarlığına girmek yapılacak en büyük hata. Enerjilerini birbirinin gücünü tartmaya değil, CB ve parlamento seçimlerini açık ara kazanmaya vermeleri gerekiyor. Bu da yalnızca ortak adayın bir an önce belirlenmesi ve seçim bölgelerine dair incelikli bir hesabın yapılması ile olacak bir iş değil. Toplumsal muhalefetin desteğini, halkın siyasete daha çok katılımını sağlamadan ‘güzel günler’ beklemek en hafif deyimle naiflik.