Bu ülkeyi (Hangi) kadınlar kurtaracak?

Hep söylüyorum. Hep söylüyoruz. Bu ülkeyi -hatta belki dünyayı- kadınlar kurtaracak. Bir canlıya hayat veren özelliğiyle savaşlara karşı direnecek.. Yüz, hatta bin yılların ezileni olarak ezilenlerin sesi olacak.. Hangisi daha akıllı, hangisi daha güzel hiç ayırt etmeden çocuklarını sevdiği için bütün insanlığı da sevecek..

Mi acaba?

Doğurmak, anne olmak ya da kısaca “kadın” olmak, bunlar için yeterli değil. İdeolojik duruşla, politik hassasiyetle, kadın olmanın bilinciyle donanmamış iseniz.. Savaşı da desteklersiniz. Erkeğin üstünlüğüne de eyvallah dersiniz...

Hatta, Erdoğan’ın torpiliyle TRT’ye “alınan” genç sunucu kadın gibi şunları söyleyebilirsiniz:
“Ekonomi artınca kadının biraz daha baskın olduğunu görüyoruz. Yanlış bu. Evin reisi erkek... Evet eşitlik olacak ama kadının, daha çok kazanıyorum diye kocasını ezmeye hakkı yok.”

Öyle ya! Kadın yerini ve haddini bilecek. Kocasından daha çok kazansa.. Ve hatta, kocası evde otururken o çalışsa bile evin reisine boyun eğecek. Hem çalışacak, hem çocuk doğurup büyütecek, hem de bulaşıktı, çamaşırdı “kadına ait tüm görevleri” yerine getirecek. Evin reisinin bir dediğini iki etmeyecek.

“Memleketin Reisi” Erdoğan’ın, bu genç kadının TRT’ye alınmasına aracı olması çok doğal. Ne de olsa, kadıncağız tam bir

“Yeni Türkiye” modeli. Yerli ve milli!!!

Oysa...

•••

Babam, üç kızı olmasıyla gurur duyardı. Bir tek gün bile,”bir de oğlum olsaydı” diye düşündüğünü hissetmedik. Hissettirmedi.
Annem, çevremizdeki yaşıtı kadınların arasında çalışan birkaç kadından biriydi. Diğerleri “ev hanımı” idi. Hatta bazılarının, annemi çalıştığı için ayıpladığını biliyorum. Sonra, hepsinin kızları okudu ve çalıştı elbette!

Anneannem, bana adını veren sevgili pamuğum, biz üç kız kardeşe araba alalım diye para vermişti. Okuma yazmayı kendi kendine sökmüş, beş vakit namazında, parasını zor denkleştiren bir kadındı aslında. Ama “zamane kızlarının” akıllı, eğitimli, hayata hazır olması gerektiği” fikrindeydi.

Araba dediğime bakmayın. Birbirinin eskilerini giyen, yılda en fazla bir ayakkabı alınan, her kuruşu hesaplı harcamak zorunda olan çocuklardık. Ama eğitimimiz her şeyden önce gelirdi. Buna harcanan paraya hayıflanılmazdı. O zamanlarda da farkındaydım gerçi, ancak bugün “biliyorum”. Böyle bir ailede doğup yetişmek en büyük hazineydi.

Sonraki yıllarda hazineme başka mücevherler katıldı. Rol modellerim.. “Onun gibi olmak istiyorum” dediğim kadınlar..

Hayatımın en parlak ışıklarından biri, örneğin, Behice Boran: Sosyalist lider.. Mücadeleyi hiç bırakmamış bir genel başkan.. Bir anne.. Bir kadın.. Ayaklarını altına alıp çocuğu yaşındaki biz kadınlarla sohbet eden bir arkadaş..

Ya da Türkan Saylan, örneğin: Cüzzamlıları kucaklayan bir doktor.. Memleketteki tüm kara kafaları korkutan bir aktivist.. Bir anne.. Şahane bir kadın..

Varlıklarıyla dünyayı zenginleştiren.. Yokluklarıyla içimizdeki boşluğu büyüten daha nice kadın..

Oysa şimdi bakıyorum, aklı başında sandığım pek çok kadın kapılmış Afrin rüzgârına, gidiyor. Alsalar savaşa bile koşacaklar belki.

•••

Suruç Katliamı neden yaşandı? Hemen iki gün sonrasında Ceylanpınar’da iki polis neden öldürüldü? AKP’nin sözde açılımını sonlandıran Ceylanpınar vakası, iki yıl sonra beraatle sonuçlanınca neden yandaş ve yanaşma medyada haber olmadı?
Yanıtını biliyoruz değil mi!

7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidarı kaybedince milliyetçi oylara yöneldiler. Öcalan’la ortak hareket etmekten Afrin operasyonuna 180 derece dönüverdiler.

Ama bizim aydınlarımız (!), muhalif siyasetçilerimiz ve hele olacak gibi değil ama Cumhuriyet’i savunduğunu iddia eden kadınlarımız...

Cengâver kesildiler. Savaşı “Türkiye’nin bekası” masalıyla takdim edenlerin yanında yer alıverdiler.

Fatih Yaşlı’nın çok yerinde tespitiyle “yeni yetmez ama evetçi” güruhu, kadını erkeği savaş çığlığı atıyor.

O kadınlarla sırf hemcinsim diye yan yana duracak değilim elbette. Savaşa / işkenceye / baskıya karşı kim varsa, onların yanında olacağım.

Çünkü, evet..

Behice Boran bir kadındı. Ama cinsiyetten, aynı zamanda o cinsiyete yapıştırılmış tüm etiketlerden arınmış “yoldaşımızdı”.

Bu ülkeyi -hatta dünyayı- O’nun ve onun gibilerin aklı, bilgisi, ahlakı kurtaracak. Kadınıyla, erkeğiyle...

***

bu-ulkeyi-hangi-kadinlar-kurtaracak-437307-1.

‘İktidarın susturucuları!’

Ahmet Kekeç, benim hakkımda her nedense bugünlerde yeniden ısıtılan yalanları yazmış. Yalancıların yalancısı olmuş.
Beyefendiyi pek tanımam. Yalnızca bir kez CNN Türk’te Medya Mahallesi programı yaptığım sırada, Star gazetesi yayınında karşılaştım. Yayın sonrası Mustafa Karaalioğlu, Ergun Babahan ve Ahmet Kekeç ile bir süre sohbet ettik. Sohbetten aklımda kalan Balyoz iddianamesi konusundaki off the record (kayıt dışı) itirafları oldu. Yayınlarında Balyoz Balyoz vursalar bile, sohbette iddianamenin delik deşik olduğunu söylemişlerdi.

Kekeç’le yolumuz son yazısıyla kesişti! Bir şiddet bir celal beni Savcılara ve RTÜK’e şikayet etmiş. Susturulmamı istemiş.

Çünkü...

•••

Ben meğer 28 Şubat’ın perde arkasındaki kilit isimmişim. ATV haberde Ali Kırca ile birlikte neler neler yapmışım. Oysa, yalancıların iddia ettiklerinin tam aksine 28 Şubat’a direnmiştik.

Medyaya ‘servis edilen’ hiçbir şeyi kullanmadık. ‘PKK’dan para alan gazeteciler” yalanına ortak olmadık. Müslüm Gündüz-Fadime Şahin senaryosuna gülüp geçtik.

Sadece bir kez, o da medyanın müptezel senaryodaki komik hallerine ayna tutan bir izlenim habere yer verdik.

•••

Gelelim, benim AKP’ye karşı silahlı mücadele çağrıma!! Ahmet bey bilmiyor olabilir. Ulusal kanalda yıllar önce bir sürçilisan ile söylediklerime; daha sonra sosyal medyada, kendi programımda canlı yayında ve hatta Savcılıkta açıklık getirdiğim halde peşimi bırakmıyorlar. Bıkıp utanmadan servis edip, takipsizlik kararına rağmen suç duyurusunda bulunuyorlar!!

•••

Ahmet beyin yazısında hiçbir ‘doğru’ yok. Onun deyimiyle “mürteci düşmanı’ olduğum... ve sözümü hiç ölçmeden söyleyiverdiğim.

Ahmet Kekeç ve yandaşlar şunun farkında değil: Biz solcular, sosyalistler yalan söylemeyiz. Yalancıların yalancısı olmayı redederiz. Susmayız. Hele hele iktidarın susturucularından korkup hiç susmayız!