İşgal edilen milletin kurtuluş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihinin yazıldığı gün.

Dünyadaki mazlum devletlere örnek olan varoluş mücadelesine 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’da attığı adımla başlandı!

Üzerinden tam 101 yıl geçti.

Bu büyük ve anlamlı günden hazzetmeyenler olsa da milletimiz, minnet ve heyecanla “19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor Bayramını” inadına kutlayacak!

Samsun Atatürk anıtına çelenk koydurmasalar da İzmir Marşını söyleyen Gençleri göz altına alsalar da bağımsızlık ve çağdaşlıktan yana olanlar balkonlarda, var güçleriyle Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine olan bağlılıklarını haykıracaklar!

***

Mustafa Kemal, sadece vatan toprağını korumakla kalmadı, kurtuluştan kuruluşa kadar halkla birlikte akıl, bilgi, sezgi ve deneyimle nakış gibi işlenmiş yeni ve saygın bir devlet yarattı!

Bu nedenle “19 Mayıs benim doğduğum gündür.” Demiştir!

Cumhuriyetin temel ilke ve tüm değerlerini “gençliğe emanet ederek” ilelebet payidar kalmasını istemiştir!

***

18 yıllık AKP iktidarında ulusal bayramların coşkuyla kutlanılmaması için mutlaka bir bahane uyduruldu. Bu yıl da imdatlarına koronavirüs yetişti.

Dünya tarihinde misyonuyla benzeri olmayan TBMM’nin 100. Yılını bile sözüm ona kutladılar.

Oysa TBMM, işgalcilere “tam bağımsızlık adına egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu” göstermiş, millet ordusunun sevk ve idaresini yapmış, Anadolu Ulusal Direniş Hükümeti’ni içinde barındırmış çok önemli bir çatıydı…

***

Ne yazık ki CB ve AKP Genel Başkanı lütfedip bu kutlamaya katılmadı!

Nedeni belli! AKP, laik demokratik Türkiye Cumhuriyetinden rövanş alma peşinde. Önemli ulusal günleri önemsizleştirerek hayalindeki hedefe ulaşmaya çalışıyor.

Ulusal Bayramlara halkın katılımını engelleyen genelgelerle bayram günleri değersizleştirilerek gençlerin gelecek coşkusu yok ediliyor.

***

Kindar ve dindar nesil yetiştirmek için eğitim politikasını bilimden uzaklaştırdığı gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini de yalanlar ve hurafeler üzerine oturtarak kendince sahte bir tarih yaratıyor

***

Oysa, tüm savaşları kaybederek dağılmaya başlayan Osmanlı, yozlaşmış din adamlarının yanısıra yetersiz, yeteneksiz hatta ihanet içinde bulunan kadroları nedeniyle çöküş dönemine girmişti.

Yani Osmanlı’nın son günleri yalan, riya, hırsızlık ve saltanat uğruna toprakların peşkeş çekilmesiyle geçti.

Yağmalanan ülkenin yöneticileri bir yandan kaçma planları yaparken diğer yandan da işgalcilerle iş birliği içinde Anadolu’daki Kurtuluş Mücadelesini engellemeye çalışıyordu. Çıkardıkları cihat isyanlarıyla TBMM Ordularını arkadan vurmaya çalışıyordu.

Tüm bu hainliklerin sığındığı güç din ve inancı kullanan

Şeyhülislam fetvalarıydı!

***

Benzeri olaylarla bugün de karşı karşıyayız!

Anayasanın 2. Maddesi’nde açık ve net olarak, “Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu” belirtilmesine rağmen, laiklik ilkesinin yok sayıldığı bir dönem yaşanıyor.

Devlet, din temelli iradeyle yönetilmeye başlandı.

Diyanet Başkanı aynen bir Şeyhülislam konumuna getirildi. Fetvalar veriyor. Hutbelerinde anayasanın eşitlik ve özgürlüğü koruyan maddeler hilafına yurttaşların yaşam biçimlerine doğrudan müdahale eden, farklılıkları dışlayan bir üslup kullanıyor.

***

Bu üsluba hukukun üstünlüğünü savunan Barolar müdahale edince, AKP genel Başkanı,” Diyanet Başkanlığı devletin bir kurumudur. Söyledikleri de sonuna kadar doğrudur. Ankara Barosu’nun yetkisinde olan bir konu değildir. “Diyerek yanıtlıyor.

Dahası, Baroları cezalandırma çalışmasını başlatıyor!

Üstelikle FETÖ’nün hazırladığı yolla.

Yani FETÖ,devlette hala hüküm sürüyor.

***

Oysa aynı kişi, CHP’li Belediyelerin hizmetlerini “devlet içinde devlet “diyerek damgalayıp engellerken, aynı işleri yapan AKP’li belediyelere destek verilebiliyor.

Devleti yönetenler, Diyanet Başkanlığı’nı devletin bir kurumu sayarken CHP’li belediyeleri devletin kurumu saymaması, devlet yapısının ve de yönetenlerinin yönetimsel dengeyi kaybettiğini göstermektedir.

Devletin kurum ve kuruluşları arasında ayırım yapmak yeni bir kaos yaratacaktır...

Anayasa askıya alınınca, ülkede can ve mal güvenliği de toplumsal barışta, birlik ve dayanışmada kalmaz! İç ve dış düşmanların parçalayacağı bir konuma geliriz!

***

Tam da bugün, Osmanlının son günlerinden dersler çıkarmalıyız. Yönetenlere inat Bayramınız Kutlu olsun!