Dünya’nın kütleçekim kuvveti zamanla Ay’ın kendi ekseni etrafındaki dönüşünü yavaşlatmış. Ay’ın kendi ekseni etrafında dönmesi ve Dünya’nın çevresinde dolanma sürelerinin eşitliğinden hep aynı yüzünü görüyoruz.

Bugün Ay, yüzde 80 dolu

GİZEM ÇOBAN

Dünya’mızın uydusu Ay ile ilgili belki çok fazla teknik bilgiye sahip olabilirsiniz. Ay’ın uzaklığı, ilk ayak basan astronotlar ve bir sürü bilgiyi herhangi bir bilim sitesinde bulabilirsiniz. Ben biraz daha az karşılaşacağınız bilgileri aktaracağım.

Bazı toplumlarda Ay’ın ve gökyüzündeki cisimlerin kültürlere etkisi oldukça fazla. Örneğin Amerika’da her ay oluşan ve gözlemlenen dolunaya insanlar bir isim takarlar. O ay meydana gelen dolunaya gül ayı, çiçek ayı ve bal ayı gibi tanımlar bulurlar. Haziran ayında meydana gelen dolunay bal ayı olarak bilinir. Bu durumun açıklaması ise şöyle; kuzey yarım kürede oturanlar için dolunay ufka çok yakın hareket eder. Bu durumda Ay’dan gelen ışık ışınları atmosferde daha fazla yol kat edeceğinden dolayı amber renginde görünür. Aslında Güneş’in doğarken ve batarken kırmızı görünmesi ile aynı nedenden dolayıdır. Kısa dalgaboyundaki ışınlar atmosferde soğurulur, uzun dalgaboylu ışınlar saçılarak gelir. Ay’ın doğarken büyük görünmesinin çok basit bir açıklaması var. Dolunay ufka yakın bir yörünge çizeceği için beynimiz ufuktaki gökdelen, ağaç vs gibi cisimlerle dolunayın boyutlarını karşılaştırıyor. Bu sebeple büyük görüyoruz ve bu bir göz yanılması.

ÜZERİNE ÇOK ÇALIŞILDI

Ay’a tabi ki gidildi ve şu an Ay ile aramızdaki mesafe değişimi ölçülebiliyor. Apollo astronotlarının misyonları sırasında Ay yüzeyine yerleştirdikleri bir ayna ve kullanılan lazer teknolojisi ile Ay’ın uzaklığı hassas bir şekilde ölçülmekte. Bu ölçümler sırasında ortaya çıkan sonuç ise Ay’ın bizden yıl içinde 3.8 cm kadar uzaklaştığı yönünde. Bu durum açısal momentumun korunumuyla alakalı. Uzaklaşma her yıl sabit bir şekilde 3.8 cm uzaklaşmakta diyemeyiz. Eğer öyle sabit olsaydı Ay’ın yaşı 1.5 milyar yıl çıkardı fakat astronotların bize getirdikleri ve incelenen taş örneklerinin yaşı 4.5 milyar yıl olarak bilinmekte. Bu da önceki yıllarda bu uzaklaşma farkının daha az olduğunu gösteriyor. Dünya’nın kütleçekim kuvveti zamanla Ay’ın kendi ekseni etrafındaki dönüşünü yavaşlatmış durumda. Ay’ın kendi ekseni etrafında dönmesi ve Dünya’nın çevresinde dolanma süreleri birbirine eşit. Bu ‘eşzamanlı dönme’ durumu bize Ay’ın hep aynı yüzünü görmemizi sağlamakta. 1959 yılında Rus Luna 3 uzay aracı ilk kez Ay’ın arka yüzünü görüntüledi ve sonrasında diğer araştırma araçlarıyla görevler yaptı. 1968’ de Apollo 8 astronotları Ay’ın arka yüzünü gözleri ile görmüşler. Arka yüzünde ön taraftan daha az sayıda deniz yatağı, krater ve yüzey şekilleri bulunuyor.

Ay’a bir çok uzay ajansı görev gerçekleştirdi ve şu ana kadar Ay’a toplam 6 defa gidildi, 12 astronot Ay yüzeyinde yürüdü. Ay yüzeyinde golf bile oynandı. Önceki haftalarda BirGün yazılarımın birinde ABD ve Sovyetler arasındaki Soğuk Savaş döneminden söz etmiştim. Bu dönemde iki ülke uzay mücadelesine de girmişti ve nihayetinde bu dönem ABD’nin defalarca Ay’a gitmesi, Sovyetlerin dağılması ile son bulmuştu. Art arda gelen bu olaylar sonucunda iki ülke arasında daha sakin bir döneme girilirken NASA’nın bütçesini daha farklı misyonlara harcama konusu gündeme geldi. Defalarca Ay’a gidilmişti, orada bir canlı izine rastlanmamıştı, çeşitli görevler gerçekleştirilerek geri dönülmüştü ve artık Ay görevine para harcamanın bir mantığı kalmamıştı. NASA, halkın vergileri ile fonlanıyordu ve halk parasının nereye harcandığının hesabını soruyordu. Bütün amaçlar Ay yüzeyinde gerçekleştirildi ve derin uzay çalışmaları bu dönemden sonra başladı. Yakın zamanda Ay planları tekrar gündeme geldi, bunun nedeni de Mars’a gidecek yolda Ay üzerine ihtiyaçların karşılanacağı bir tesis kurma ihtiyacı. 1972 yılından günümüze uzay alanında teknoloji oldukça ilerledi, artık 1972 dönemindeki teknoloji yerine günümüz teknolojisi ile Ay görevi yapılacağını düşünürsek, mühendislerin sıfırdan çalışmaya başlaması gerekmekte.