‘Geçmişten Günümüze Kooperatifçilik ve Sol’ adlı yazı dizimizin ikinci gününde Boğaziçi Mensupları Tüketici Kooperatifi’nden (BÜKOOP) Kamber Yılmaz ve Pınar Ertör ile görüştük.

BÜKOOP: Tarımdaki eşitsizliklere cevap olarak kurulduk

Hangi ihtiyaçtan kurdunuz, kuruluş nedeniniz?

2008 yılında Boğaziçi Üniversitesi çalışanları olarak tarımdaki toplumsal, ekonomik ve ekolojik eşitsizlikler üzerine çalışmalar yürütmekteydik, bu eşitsizliklere cevaben 2009 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde kuruldu.

Nasıl, ne zaman kurdunuz?

Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu ve Tohum İzi Derneği’nden dostlarımızla birlikte Boğaziçi Üniversitesi’nde örgütlü bulunan Eğitim-sen öncülüğünde kuruldu. 2009 Aralık ayında kuruluşumuzu gerçekleştirdik. Üniversitemizin Kuzey Kampüsünde kiraladığımız binayı düzenleyerek Mayıs 2010’dan itibaren aktif satışa geçtik.

Kaç kişi ile kuruldunuz, mevcut üye sayınız kaç, kaçı kadın?

7 kişi ile kuruluşumuzu gerçekleştirdik, 4 akademisyen 3 idari çalışan olarak. Kurucularımız arasında 2 kadın vardır. Mevcut ortak sayımız 170 kişidir. Şu an yarısından fazlası kadındır.

Üyelik kriteriniz ne?

Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışan akademik ve idari personel, öğrenciler ve mezunlarımız ortak olabilir.

Kararları nasıl alıyorsunuz, üyeler kararlara katılabiliyor mu? Nasıl bir demokrasi, işleyişe sahipsiniz, örgütlenme anlayışınız ne?

Kararlarımızı gönüllüler olarak oybirliği ile alıyoruz. Gönüllülerimiz ise aktif olarak kooperatifimizin organizasyonunda yer alan, nöbetlerini tutan ve ürün sorumluluğu, muhasebe, duyurular, sipariş takibi gibi işleri takip eden arkadaşlarımızdan oluşmaktadır. Gönüllülerimizin bir kısmı aynı zamanda ortaklarımızdandır. Hem gönüllülerimizin, hem de ortaklarımızın aktif olarak söz söyleme ve karar alma mekanizmasına katılmasını teşvik ediyoruz. 5 kişiden oluşan yönetim kurulumuz var. Yönetim Kurulu, gönüllülerin aldığı kararlara katılır. Yönetim kurulumuz şu anda 2 erkek ve 3 kadın üyeden oluşmaktadır. Her sene yaptığımız genel kurul toplantımızda hem ortaklarımızı, hem gönüllülerimizi bir araya getirerek senelik değerlendirmemizi sunuyoruz, ortaklarımızdan gelen önerileri, katkıları, fikirleri bir arada konuşuyoruz.

Yerel yönetimlerle ilişkileriniz nasıl?

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin mevcut tüketici kooperatifleriyle kurmuş olduğu koordinasyonda yer alıyoruz. Aktif olarak alınan kararlara destek sunuyoruz.

Diğer toplumsal örgütlenmelerle ilişkiniz nasıl?

STK’lerle, benzer üretim ve tüketim kooperatifleri ile sürekli iletişim içindeyiz, gıda, tarım ve hayvancılıkla ilgili yapılan etkinliklere katılım ve destek sunmaya çalışıyoruz.

Mevcut kooperatif yasasını nasıl buluyorsunuz, ne tür sınırlar yaratıyor, bu sınırları nasıl aşıyorsunuz ?

Mevcut kooperatif yasası genel bir yasa olduğu için birçok sorunla karşılaşıyoruz. Sorunları yine de mevcut yasalarla aşmaya çalışıyoruz. Mali müşavir desteği de bu konuda önemli.

Demokratik bir kooperatif yasası için ne düşünüyorsunuz, bunun için nasıl bir mücadele?

Kooperatif yasasının her kooperatif alanıyla ilgili ayrı ayrı düzenlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun için var olan tüketici kooperatifleriyle birlikte yasal mevzuat oluşumuna katkı sunabiliriz.

Sözleşmeli üretim için düşünceniz ne?

Sözleşmeli üretim değil katılımcı sertifikasyon anlayışı ile üretici seçiyoruz. Bu kriterlere uyan üreticilerden ürün alıyoruz. Bu bağlamda, olabildiğince kooperatifler ve dernekler bünyesinde örgütlenmiş küçük ölçekli üreticilerden, yerel tohumlar kullanılarak ve yine olabildiğince tarım kimyasalı kullanılmamış ürünleri seçiyoruz, kadın emeği ile üretilen ürünlere de öncelik vermeye çalışıyoruz.

Kooperatif vasıtasıyla ucuz girdi sağlamak şirketlere bağımlılığı azaltıyor mu?

Çalıştığımız alan gereği (tüketim kooperatifi) kooperatif vasıtasıyla ucuz girdi sağlamıyoruz. Küçük üreticilerden aracısız olarak getirdiğimiz ürünleri uygun fiyatla tüketicilere ulaştırmayı hedefliyoruz.

Sağlıklı gıda üretimi ve erişimi için neler yapıyorsunuz?

Olabildiğince tarım kimyasalı kullanılmayan ürünleri ve bunları üreten üreticileri tercih ediyoruz, bu ürünleri uygun fiyatlarla tüketicilerle buluşturmaya çalışıyoruz. Tarım kimyasalı içermeyen süreçlerde üretilen sağlıklı gıdanın tüm gelir gruplarından herkesin hakkı olduğu fikrini yaygınlaştırmaya çabalıyoruz.

Üreticilerin ve tüketicilerin birlikte örgütlenebildiği kooperatifler mümkün mü?

Bildiğimiz kadarıyla yasal olarak mümkün, fakat bizim ana sözleşmemiz gereği biz yalnızca tüketicilerin örgütlendiği bir kooperatifiz. Bu tabii kağıt üzerinde böyle olsa da, üreticilerle olan dayanışmamız sayesinde aslında üretici ve tüketiciyi çok sık ve samimi bir şekilde bir araya getirip pratikte beraber örgütlenilmesini sağlıyoruz.

Toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından ne tür sorumluluk içindesiniz?

Yaptığımız tüm gönüllülük işlerinde bu konuda hassasiyet göstermeye çalışıyoruz. Herhangi bir spesifik işin (örneğin temizlik vb.) sadece kadınlar tarafından yapılmadığı, herkesin eşit görev aldığı bir yapımız var. Bir yandan da tabii özellikle kadın derneklerini ve kooperatiflerini destekliyoruz elimizden geldiğince.

İklim adaleti ve ekolojik bilinç konusunda ne tür çalışmalarınız var?

Tarım, gıda ve hayvancılık alanında birinci elden üreticilerimiz vasıtasıyla öğrendiğimiz ekolojik tarımsal üretime ilişkin bilgileri bizi takip eden tüm tüketicilerle paylaşıyoruz. Bunun için üreticilerimizle söyleşiler gerçekleştiriyoruz, sosyal medya paylaşımları yapıyoruz, üreticilerimizi tarlalarında ziyaret ederek gözlemlerimizi tüketicilerle paylaşıyoruz.

Kooperatifçiliğin sizlere kazandırdığı nelerdir?

BÜKOOP hiyerarşiden uzak, üniversite içi yatay örgütlenme için iyi bir tecrübe oluşturdu bizler için. İdari personel, öğrenciler ve öğretim görevlilerinden oluşan 30-35 kişilik gönüllü ekibimiz uyumlu çalışmayı, birbirini yapıcı bir şekilde dinlemeyi ve gerekirse birbirini kırmadan eleştirmeyi, görüş birliğine dayanan mekanizmalarla karar almayı öğrendi bu süreçte. Aramıza katılan yeni arkadaşlar da bu ortamı sevip sürdürüyorlar. Bunların dışında tabii tarım, hayvancılık ve gıda konusunda ciddi bir bilgi birikimi oluştu yıllar içerisinde. Bunları paylaşmak için gereken mecralara erişebilmemiz de gıda ile ilgili bilgi kirliliğinin çok fazla olduğu bir ortamda bizim için çok değerli. Tüketicinin de üreticinin de sistem içerisinde önemli sorunları var, bunları duyulur hale getirmek ve çözümler aramak bizim için çok öncelikli.

Katılımcı sertifikasyonu duydunuz mu? Bu sizin için ne anlam ifade ediyor?

Yaklaşık 6-7 yıl önce bir katılımcı sertifikasyon eğitimi almıştık BÜKOOP gönüllüleri olarak. Bu kapsamda bize seminer veren uluslararası uzman arkadaş, bizim BÜKOOP içerisinde neler yaptığımızı bizden dinledikten sonra “şu anda yaptığınız şey tam olarak zaten katılımcı sertifikasyon/katılımcı garanti sistemi olarak adlandırılabilir” demişti ve bizi bu konuda çalışmaya devam etmek için daha da yüreklendirmişti. Yıllar içerisinde BÜKOOP’un beraber çalıştığı üreticiler ve ürünleri yavaş yavaş diğer yeni kurulan kooperatifler tarafından da benimsendi. Bu bizim için önemliydi, çünkü hem tecrübemizi diğer kooperatifler ve kooperatif girişimleri ile paylaşmış olduk, hem de üreticilerimizin elindeki ürünü değerlendirebilmeleri için yeni kanallar açmış olduk. Bir yandan da tüketicilerin üreticilere doğru soruları sorması için çalışmaya devam ediyoruz. Tüm bunlar yeni nesil tüketim kooperatifi modelinin hem tüketicinin, hem de ekolojik üretim yapan küçük üreticinin yararına olabileceğinin bir örneğini teşkil etmiş oldu ve yeni kooperatif girişimlerine de ilham verdi diye düşünüyoruz.

Üye olmayanlar da sizden ürün talep ediyor mu?

Evet, ortak olmayanlar da ürün alabiliyor.

Tüketiciler sizi niye tercih ediyor?

Bizim getirdiğimiz ürünlerin adil, uygun fiyatlı, sağlıklı ve ağırlıklı olarak ekolojik ürünler olduğunu biliyorlar, bizim bu konudaki çabamızı takdir ediyorlar. Bilgi paylaşmamızdan da memnunlar. Aynı zamanda ortalama olarak fiyatlarımızın da çok uygun olduğunu çoğunlukla dile getiriyorlar.

Sizleri bu çalışmada motive eden nedir?

Üreticilerle tüketicileri bir araya getirerek kendimiz de öğrendiğimiz çok besleyici bir süreç içerisinde gönüllü olarak çalışıyoruz. Toplumsal faydaya katkıda bulunmanın çok doğrudan bir yolu BÜKOOP’ta gönüllülük yapmak bizlerce. Aldığımız olumlu yorumlar ve üreticilerimizin gittikçe daha çok tüketiciye ulaştığını görmek bizi motive ediyor.

Ürünlerinizi nasıl ve kimlerden sağlıyorsunuz?

Ürünlerimizi olabildiğince tarım kimyasalı kullanmadan üretim yapan, küçük ölçekli üreticilerden sağlıyoruz. Her bir yeni ürün ve üretici için üreticinin bir ürün bilgi formu doldurmasını istiyoruz, sonra da gönüllüler olarak bu bilgiler ışığında yeni ürünün gelip gelmemesi konusunda karar veriyoruz. Kadın derneklerine ve kooperatiflerine de bazı durumlarda öncelik vermeye çalışıyoruz. Ürünlerimiz Anadolu’nun çeşitli yerlerden geliyor. Yaklaşık 30 üreticiden 120 farklı ürün geliyor.

Ürün kriterleriniz nedir? Hangi ürünleri alıyorsunuz, neden?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi olabildiğince ekolojik olarak üretilmiş ürünleri almaya çalışıyoruz. Geleneksel, katkısız üretim yöntemleriyle kadın emeği ile işlenmiş olan ürünlerimiz de var. İlk zamanlar sadece dayanıklı ürünler (örneğin zeytinyağı, bal gibi raf ömrü uzun ürünler) varken, şimdi olabildiğince turunçgiller, elma, enginar, bazen yeşillikler de getiriyoruz. Tabii çabuk bozulan ürünlerin lojistiği daha zor. Bunun yanı sıra süt, peynir, yumurta gibi ürünlerimiz de uzun zamandır BÜKOOP’un en çok talep gören ürünlerinden.

Diğer kooperatiflerle dayanışma ilişkiniz var mı, ne düzeyde?

Var, İstanbul’daki ve Türkiye’deki diğer kooperatifler ve kooperatif girişimleriyle olabildiğince sık bir araya gelmeye, ortak etkinlikler ve ortak ürün alımlarında dayanışma göstermeye çalışıyoruz.

Fiyatları nasıl belirliyorsunuz?

Fiyatlarımız sene sonunda hiç kâr etmeyeceğimiz şekilde belirleniyor. BÜKOOP masraf payını üreticinin söylediği fiyat üzerine ekliyoruz, bunun yanı sıra kargo ve vergiler de bu fiyatın üzerine ekleniyor. Sene sonunda ne kâr, ne zarar edecek şekilde ayarladığımız fiyat sayesinde tüketicilerin de üreticilerin de lehine bir sistem oluşuyor.

Gıda egemenliği hareketi yaratmak için nasıl bir anlayışa sahip olmak lazım? Anlayışınız nedir?

Gıda egemenliği için biz şu şekilde ilerliyoruz: Üreticinin ve tüketicinin derdini anlamak, sorunlarına olabildiğince hızlı çözümler bulmaya çalışmak, bir yandan da tüketim kooperatifi modelinin iyi işleyen bir model olduğuna ilişkin bilgiyi olabildiğince yaymak önceliklerimiz. Bu şekilde bir araya gelen üretici ve tüketicilerin birlikte bu hareketi geliştireceğine ve yaygınlaştıracağına inanıyoruz.

Toplum destekli tarımdan ne anlıyorsunuz?

Topluluk destekli tarım da katılımcı garanti sistemleri gibi bizim gibi yeni nesil tüketim kooperatiflerinin ve girişimlerinin yaptıklarını olabildiğince iyi bir şekilde tanımlıyor bizce. Tabii uygulamada ufak farklar olmakla birlikte, amaç üreticinin hakkını aldığı, adil bir sistemin mümkün olduğunu göstermek. Tüketicinin de bu sayede hangi gelir grubundan olursa olsun sağlıklı, ekolojik gıdaya erişebilmesini sağlamak önceliklendirilmeli. Bütün bunlar için tüketim kooperatifi modelinin çok uygun olduğunu, özellikle de fiziksel olarak da bir mekâna sahip olduğunuz zaman üretici ve tüketiciyi bir kamusal mekânda bilgi paylaşımı için bir araya getirmiş oluyorsunuz. Üretici ile tüketicinin birbirini yüz yüze de tanıması, birbiriyle empati kurması için çok yararlı bizce. Dolayısıyla bu sistemin iyi bir alternatif oluşturabilmesi için hem satış hem depolama hem de bilgi paylaşımı için kullanılan ortak bir mekânın varlığı bizce vazgeçilmez.