Bülent Bey kim, İsmet Bey kim, yazının başlığı neden onlara saygı” diyenleri fazla merakta bırakmayayım: Bülent Bey, İsmet Bey’in oğlu. İkisi de Ankara’nın Bala ilçesinin Büyükboyalık köyünden. Daha doğrusu eskiden köy, şimdi mahalle olan Büyükboyalık’tan.

Her ikisi de CHP’li. Orada çok bulunan bir özellik değil bu, o yüzden dikkat çekiyorlar. İsimlerini Ecevit ve İnönü’den almışlar. CHP’li Bülent Bey’e adını CHP’li babası İsmet Bey koymuş. İsmet Bey’e de, İnönü’nün adı konduğuna göre, onun babası da CHP’liymiş.

Ben kendilerini tanımıyorum. Onlara “içten saygı” ileten 24 Haziran seçiminde Bala’nın köylerini gözlemci olarak dolaşan Av. Bayram Vural. Bayram Bey’i de şahsen tanımıyorum, ancak seçim gününe dair gözlemlerini önemsiyorum.

“Siyasi duruşumuzdan dolayı buralarda alay konusu oluyoruz” diyen Bülent ve İsmet beyleri o tanımış. “Bir selam gönderip hatırlarını soran olmasa da ‘dik” durmaya devam ediyorlar; ‘köyün delileri’ olma pahasına” diye anlatmış onları.

Bu köşede “taşrada solcu olma(k)”nın zorlukları üzerine yazılar yazdım. Bülent ve İsmet beyleri anlıyorum, o yüzden “içten saygı”ya ben de katılmak istedim.

Taşrada her tonu zordur solculuğun, gittikçe de zorlaşıyor!

Şimdi, seçim sonuçlarını tablolar üzerinden değerlendirip; nerede yüzde kaç alınmıştan hareketle yapılan analizlerden çok daha doğru sonuçlara götürecek olan gerçek hikâyelerdir. Tablolara, rakamlara, istatistiklere bakarak; 2017’de, Türkiye nüfusunun yüzde 8’inin köylerde yaşadığını söylüyorduk. Şimdi “mahalle” olan, misal, Sincan’ın Malıköy’ü ya da Bala’nın Büyükboyalık köyü de şehirden sayılıyor.

Seçim günü, “CHP’nin kalesi” Çankaya’nın bitişiğindeki Bala’nın köylerinde gözlemcilik yapan Av. Bayram Vural’ın “Çankaya’da solcu olmaya ne var, maharet kırsalda köyün delisi olmakta” başlıklı bir değerlendirmesi geçti elime.

“Çankaya’da yüzde 48 oy alan CHP, 48 km ötesindeki Bala’da yok. Bildiğiniz YOK! Oralarda CHP ‘bir şehir efsanesidir’ deseniz yeridir” diyor. O CHP diyor ama ben bu gözlemi genel olarak ve her rengiyle sol diye okuyorum.

“Seçimde hile yapılmadı gittiğim köylerde. Gerçi ‘çalınacak’ oy da yoktu CHP adına. Örneğin iki seçmen sandığı ve 335 seçmenin oy kullandığı Keklicek köyünde M. İnce’ye 3, CHP’ye 1, HDP’ye 2 oy çıktı. HDP oyuna şaşırdılar. Eminim ki bu oylar da sandık görevlilerinin oyuydu. … Seçimden bir gün önce AKP sekiz tır kömür dağıtmış. Çalmış dağıtmış, çırpmış dağıtmış, pek ihtimal yok ama kesesinden dağıtmış... Seçmen de kâh kömüre aldanmış, kâh inanmış vermiş oyunu… ‘Sen ahlaksızsın, oy kullanamazsın’ diyebilir misiniz? Hayır!”

Bayram Bey’in değerlendirmesinin özü gittiği Bala köylerine CHP’nin (bunu da Sol diye okuyun) hiç uğramamış, oradaki insanlarla temas kurmamış olduğuydu: “Hadi seçim rüşveti ahlaksızlık, onu anladık da, bir selam da mı veremediniz, ‘Halin nedir?’ diye de sormadınız. Gördüğüm kadarıyla ne selam verilmiş ne de hatır sorulmuş. Anlaşılan o ki, Çankaya’da Mustafa Kemal’in askeri olmak daha afili! Sonuç ise; gözden ırak olan gönülden de ırak oluyormuş.”

CHP şimdi iç çatışmasını erteleyip 9 ay sonraki seçimler için el ele çalışmaya karar vermiş. İyi!

Ancak, asıl sorun, geçen yazıda yoksullarla ilişki açısından belirttiğim gibi, kitlelerle dönemsel ilişki kurmak, hayatın ve üretim tüketim ilişkilerinin içinde hayatı da değiştirmeye dönük sürekli bir birliktelik gerçekleştirememek.

İktidar, sorunlara gündelik “çözüm”ler bularak iktidarını sürdürmeye çalışıyor. Misal, patatesin fiyatı doları geçti mi, Suriye’nin her türlü silahın kullanıldığı –kendi iddiası kimyasal da var- savaş bölgesinden, akredite laboratuvarlarda tahlillerinin yapılıp yapılmadığını, kimyasallar ve ağır metallerle kirlenip kirlenmediğini bilmediğimiz patates ithal edip fiyat düşürüyor!

Sorunlara gündelik “çözüm”ler bularak bir süre daha iktidarda kalınabilir belki, ancak sorunlarını gündelik “çözüm”lerle halletmeye çalışanlar iktidar olamaz.