Bulgakov, ‘Köpek Kalbi’nde kendinin de içine sıkışıp kaldığı Sovyet bürokrasisiyle hem şenlikli hem de derinlikli bir eleştirel bağ kuruyor. Yazının başındaki Zamyatin alıntısını hatırlarsak, ‘Köpek Kalbi’, korkunç Moskova kışında, her şey bilinmeze doğru kaymaktayken, neşeli bir Bulgakov tragedyası olarak okunabilir.

Bulgakov’un korkunç ve neşeli devrimci, köpeği

ONUR KOÇYİĞİT


…geçtiğimiz yıl bugünlerde kaybettiğimiz yoldaşımız Marley’e,

Puşkin’den Gorki’ye, Dostoyevski’den Tolstoy’a, Nabokov’dan Platonov’a, Zamyatin’den Bulgakov’a, Çehov’a, Turgenyev’e, Grossmann’a, Mandelştam’a, Rus edebiyatının birçok mühim yazarı, Rus tarihinin en gümbürtülü ve cereyanlı yıllarında yazmıştır.

Kuşkusuz burada en önemli dönemeç, öncesiyle sonrasıyla büyük Ekim Devrimi’dir. Hem Rus hem de dünya edebiyatının en önemli eserlerinden distopik Biz romanının yazarı Zamyatin, devrim yılını, “korkunç ve neşeli 1917-1918 kışında, her şey, bilinmeyen çok uzaklara doğru hareket halinde kaymakta” diye tarif etmiştir. 1 Mihail Bulgakov’un ikonik uzunöyküsü Köpek Kalbi de o uzun Moskova kışlarında birinde, bir köpeğin insan eliyle hayvan-insana dönüşmesini konu alır. Sokak köpeğimiz Şarik, “proleter olacak” bir aşçı tarafından sıcak suyla haşlanmış halde, Moskova kışında aç biilaç sefil dolaşmaktadır.

Şarik, bir merdiven altında umutsuzca ölümünü beklerken mucizevi profesör Filip Filipoviç’le karşılaşır, yani bir kurtarıcıyla. 2 Profesör onu evine götürür, yedirip içirir, yaralarını sarıp sıcak bir ev ve emrine aşçı kadınlar verir. Şarik o anda çektiği çilelerin artık sonlandığını, bugüne kadarki cehennemî hayatının son bulduğunu, bundan sonra kendi cennetini yaşayacağını düşünmeye başlar. Ancak kurgu buradan sonra anlatıcıyla birlikte değişir. Profesör Filip Filipoviç ve asistanı doktor İvan Arnoldoviç, birkaç saat evvel ölmüş alkolik bir hırsızın, Klem Çugunkin’in hipofiz ve erbezlerini köpeğe naklederler.

Operasyon sonrasında köpek ve Filipoviç arasında giderek büyüyen gerilim, Arnoldoviç’in günlüklerinden anladığımız kadarıyla gelecekteki büyük felaketlerin de habercisidir. Bürokrasi ve Sansürün Gölgesinde Bulgakov, Köpek Kalbi’ni yazdığında, başka birçok Rus yazar gibi güçlü bir sansür altındaydı ve Sovyetlerin altınçağının sancıları, bürokrasinin her kademesinde güçlü Stalin otoritesiyle çarpışıyordu. Daha sonra samizdat diye anılacak el altından yayıncılık dönemi boyunca, Bulgakov’un kitapları ya hiç yayımlanamadı ya da sansüre uğradı. Öyle ki, ülkeden ayrılma isteği de bizzat Stalin tarafından reddedilmişti. Bulgakov ayrıca tıp eğitimi almış bir zührevi hastalıklar uzmanı olarak işsizdi, diğer taleplerinde olduğu gibi bunda da pek karşılık bulamamıştı.

O dönemde yazdıkları ya tamamen sansüre uğruyor ya da hiç basılmıyordu, fiilen yasaklıydı. Nitekim Bulgakov’un başyapıtı olarak görülen Üstat ile Margarita’nın yeniden basılması da kırk yıla yakın sürdü. Bulgakov tüm bu öğütücü ve dışlayıcı ortama rağmen yazmakta ısrarcıydı. Hikâyelerinde, romanlarında ve bilhassa oyunlarında yergiyi sanatıyla, ironinin kaygan ve bazen soğuk bazen sıcak hallerinde kullanıyordu. Ecinniler, hayvanlar, şeytanlar, bilumum âlemden mahluklar – Bulgakov anlatılarının anahtar figürleridir. Köpek Kalbi’nin Şarik’i de yeni Sovyet bürokrasisi içinde debelenen bu kaygan zeminin figürlerinden biridir. İçinde yaşadığı tekinsiz hayattan alınıp başka bir tekinsizliğe çekilir. Devrimle, burjuvalarla, Beyazlarla ve diğer her şeyle yeniden bağlantı kurması gerekir Şarik’in.

BULGAKOV'UN DEVRİM TEMSİLİ
Filip Filipoviç ise eski düzeninden kopmak istemeyen, partiyle ilişkilerini bir şekilde yönlendiren, zaman zaman insanları tehdit eden, cinsel iktidarı takviye edici deneysel yollara başvuran, tipik burjuva yaşantısına sahip biridir. Sovyet ya da bir başkası fark etmeksizin, iktidardan tek talebi vardır – onun işlerini bozmaması. Ne zaman ki devrimin uygulamaları onu da etkilemeye başlar, Filipoviç’in saldırganlığı artar. Yaşadıkları binanın yönetimi, Filipoviç’in tek başına yedi odayı kullanıyor olmasını tartışmaya açar ve dairenin paylaşılması yönünde karar alır.

3 Üçüncü bölümün başında Filip Filipoviç, uzun epik bir tirat atarak, devrimle ve onun yeni kural koyucularıyla ilişkisini açıkça ortaya koyar: “Söylediğim şu: Bütün bu olaylar başladığında neden herkes mermer merdivenlerin üstünde kirli galoşlar ve keçe botlarla dolaşmaya başladı? Neden bugün bile galoşları kilit altında tutmak zorundayız? Girişteki merdivenin üstündeki halı neden kaldırıldı? Karl Marx merdivenin üstüne halı sermeyi mi yasaklamış? Preçistenka Sokağı’ndaki Kalabuhov Evi’nin ikinci blok girişini tahtalarla kapatın, içeri girmek için herkes arka avluyu mu dolaşsın deniyor Karl Marx’ın kitaplarında? Kime gerek bu? Ezilen zencilere mi? Portekizli işçilere mi ya da? Proletarya neden
galoşunu girişte bırakamıyor da merdivenleri kirletiyor?”

Zira köpek Şarik’ten insansı köpek Poligraf Poligrafoviç’e evrildikçe, bu tirat bir kehanete dönüşecek, klasik burjuvanın, kendi sınıfı dışındaki diğer tüm sınıflarla yaşadığı sıkışma, hem parodik hem de simgesel şekilde gerçekleşecektir. Dört ayaktan iki ayağa terfi eden köpeğimizin dış görünüşü hayvandan insana dönüşmektedir. Konuşmaya da başlar, ama bu konuşmalar sıklıkla argo veya küfür içerir. Evde her türlü şiddet ve terör kol gezmeye başlar.

Şarik’in doyumsuzluğunun mutfakta yarattığı huzursuzluk ve çatışma büyümekte, evden birtakım eşya ve paralar da kaybolmaya başlar. Hizmetçi ve aşçı Şarik’in cinsel saldırı tehdidi nedeniyle uykusuz geceler geçirmektedir. Yardımcısı doktor İvan Arnoldoviç ise daha temkinlidir.

Profesörle genel olarak fikirleri uyuşmasa da müzakereci ve sağduyulu biriymiş gibi davranan Arnoldoviç bu yeni durumdan hiç mi hiç hoşnut değildir. Her an Şarik’i öldürmeyi ya da benzer başka şeyler yapmayı, onun eziyet ve zulmünden kurtulmayı teklif eder profesöre. Filipoviç bu teklifi kesinlikle reddeder ve bunların geçici olduğunu düşünür.

Sonuçta bu köpek alkolik bir hırsızın organlarıyla insana dönüşmeye çalışmaktadır, bunlar beklenen şeylerdir. Fakat bir yandan da elindeki yeni frankeştaynın potansiyel tehditlerini sezmektedir:

“Öyle ya da böyle [hipofiz] köpek beynine aşılanmış. Biraz zaman verin, uyum sağlayacaktır. Şimdi Şarikov yalnızca köpeklik kalıntılarını dışarı vuruyor. Emin olun kediler yaptıkları arasında en iyisi. Şunu anlayın ki, asıl korkunç olan artık köpek kalbi değil, insan kalbi taşıması. Hem de doğada var olanlar arasında en rezilini.”

KÖPEK ŞARİK’TEN YOLDAŞ ŞARİKOV’A
Şarik sonunda bina yönetiminden konut yoldaşlığı belgesini almayı başarır zira konut yönetimi Şarik’le aynı fikirlere sahip yeni düzen taraftarlarınca yönetilmektedir. Ama bu yeni durum hemen akabinde Şarik’in varlığı hakkında bir mülkiyet sorunu doğuracaktır – Şarik bir köpek midir yoksa kendini Poligraf Poligrafoviç diye tanıtan bir insan mıdır?

Şarik bu meseleyi Sovyet bürokrasisi içinde kendine iş bularak çözer. Artık o köpek Şarik değil, Moskova komünal ekonomi birimine bağlı Moskova şehrini sokak hayvanlarından (kediler vb) temizleme alt biriminin yöneticisi yoldaş Poligraf Poligrafoviç’tir. Profesörün ameliyathanesi dahil tüm binayı birbirine katan, sapkın, hayhuycu, hem korkak hem de kuru cesur biridir artık.

Yarım yamalak okuryazar Şarik, eğitim işini biraz fazla ciddiye alıp “iblis” Kautski ve Engels arasındaki yazışmaları okumaya, daha sonra “Bence her ikisi de yanılıyor” çizgisinde tartışmaya başlayacaktır: “Yahu önerecek ne var��� Yazıyorlar da yazıyorlar… Kongre, Almanlar falan… İnsanın başı şişiyor! Alacaksın her şeyi, bölüştüreceksin işte…” Bulgakov, Köpek Kalbi’nde kendinin de içine sıkışıp kaldığı Sovyet bürokrasisiyle hem şenlikli
hem de derinlikli bir eleştirel bağ kuruyor.

Yazının başındaki Zamyatin alıntısını hatırlarsak, Köpek Kalbi, korkunç Moskova kışında, her şey bilinmeze doğru kaymaktayken, neşeli bir Bulgakov tragedyası olarak okunabilir.