Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan kayyum rektörü hedef alan protestonun 100’üncü gününde sahne alan “Bulu’suzluk Özlemi”nin vokalisti akademisyen Dr. Alaz Pesen, “Akademisyen kimliğimle de müzisyen kimliğimle de asla kabul etmiyorum, vazgeçmiyorum” diyor.

Bulu’suzluk Özlemi: Kabul etmiyoruz

Gizem Ertürk

Müzik, Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan “kayyum rektör” Melih Bulu’ya karşı üniversitede süren direnişin önemli bir parçası. Dört ayı aşkın süredir devam eden protestolarda direnişin 100’üncü günü için kurulan “Bulu'suzluk Özlemi” Boğaziçi Üniversitesi Güney Meydan'da verdiği konserle sosyal medyada büyük ses getirdi. Bu direnişi öğrencileriyle ve tüm bileşenleriyle sürdürdüklerini göstermek amacıyla kurulan "Bulu'suzluk Özlemi"nin üyeleri okulun akademisyenlerinden oluşuyor.

Grubun vokalisti Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi müzisyen Dr. Alaz Pesen ile “Bulu'suzluk Özlemi”ni ve solo müzik projelerini konuştuk.

Boğaziçi’ndeki tüm süreci başından beri birebir yaşayan bir akademisyen olarak neler söylersiniz?
Rektörü atamak, yani imzasını atmak elbette Cumhurbaşkanı’nın hukuki görevi ve yetkisidir, ancak meşru olan seçimi üniversitenin kendisinin yapması, kendi içinden seçtiği ismi Ankara’yla paylaşması, Cumhurbaşkanı’nın da bu seçimle belirlenen kişinin atamasını imzalamasıdır. Memed Özkan’ın seçimsiz atanmasıyla başlayan sürecin ikinci perdesi, bırakın seçilmemesini, üniversitemiz öğretim üyelerinden bile olmayan birinin rektör yapılması ile devam ediyor.

Tek kişinin imzasıyla uluslararası bakımdan da çok değerli bir metin olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak ne kadar demokratikse, ülkemizin, Anadolu’nun dört bir yanından gelen çok başarılı öğrencilerin okuduğu ve okuyabileceği Boğaziçi’ne seçilmemiş rektör atamak da işte o kadar demokratiktir. Her ikisi de ülkemizi, şimdiki ve gelecek kuşakları önemli haklarından mahrum etmekte, ülkemizi ne acıdır ki 1920’ler öncesine götürmektedir. Akademisyen kimliğimle de, müzisyen kimliğimle de asla kabul etmiyorum, vazgeçmiyorum.

Boğaziçi Direnişi’nin 100’üncü gün şenliğinde akademisyenler olarak "Bulu'suzluk Özlemi” olarak sahneye çıktınız. Nasıl geçti konser?
Konser şahaneydi, hocalardan kurduğumuz "Bulu'suzluk Özlemi" konserine çok sayıda öğrencimiz, hocamız ve bileşenimizin katılımıyla şarkıları hep beraber söyledik. Demokratik bir rektörlük seçimi için kutladığımız direnişimizin 100’üncü günü kutlu olsun.

bulu-suzluk-ozlemi-kabul-etmiyoruz-874114-1.
(Üst sıra, soldan) Taylan Acar, Tolga Sütlü, Tuna Kuyucu.
(Alt sıra, soldan) Özcan Vardar, Feyzi Erçin, Alaz Pesen.

Fotoğraf: Ayfer Bartu Candan


MÜZİK YOKSA ALAZ DA YOK

Aynı zamanda müzisyenisiniz ve üretimleriniz devam ediyor. Bu zor günlerde böylesine naiflikte müzikler yapmayı nasıl başarıyorsunuz?

Müzik bir terapi, diyaframımdan omuzlarıma kadar çektiğim derin bir nefes benim için, karanlıkta da beni hayata daha çok bağlayan bir ışık, Acaba’da söylediğim “güneşe kavuşma” durumu… Müzik yoksa Alaz da yok, bu kadar basit… “Güzel günler göreceğiz” ümidiyle müziğe, bestelerime, sesime, gitarıma, mandolinime, daha çok sığınıyor ama bunu yaptıkça da hem pandeminin bitmesi, hem de demokratik günlere kavuşmak için daha da sabırsızlanıyorum.

Bu sırada yeni bir single’ınız çıktı ve yakında Türk ve Yunan ezgilerini buluşturacak bir albüm yayınlamaya hazırlanıyorsunuz. Dinleyicileri neler bekliyor?
Bazen Tek Bazen Duble bir müzisyenin bazen sahnede yalnız başına kalarak da çalmasının kaçınılmaz olduğu fikriyle ortaya çıktı aslında. Bazen yalnızlık bazen birliktelikten yola çıkarak “bazen tek bazen duble” sloganını buldum, sonra da bunu hem aşka, hem de artan sorunlardan bunalıp meyhaneye gitmeye uyarladım. Yabancısıyım Bu Şehrin adını verdiğim albümümün kayıtları hızla devam ediyor. Albümde Yunanca’dan Türkçe’ye çevirdiğim bir şarkı, Türkçe’den Yunanca’ya çevirdiğimiz bir şarkının yanı sıra, yine Ege bölgesinden derlenen, dedem Hasan Mutlucan’dan bizzat öğrendiğim bir de “zeybek” tarzı türkü yer alacak.