Bulunmayı bekleyen renkler

BEKİR ÖZGÜR AYBAR / bekirozguraybar@gmail.com

James Blake’in yeni albümü The Colour in Anything bu ayın ilk haftasında yayınlandı ve yayınlanmasının hemen ardından da iyi geri dönüşler aldı. Bu sürpriz değil. Çünkü Blake, geride kalan çalışmalarında belli ettiği keskin hatları The Colour in Anything boyunca daha da sağlamlaştırıyor.

James Blake’in aynı adlı ilk uzunçaları 2011 senesinde gelmiş ve içerikte yer alan The Wilhelm Scream, Unluck, Limit to Your Love gibi şarkılarla söz konusu o çalışma deneysel elektroniğe başarılı bir katkı sunmuştu. James Blake ismini salt Britanya sınırlarında değil, tüm Avrupa ve Birleşik Devletler’e taşıyan bu ilk çıkış İngiliz müzisyen için sadece bir başlangıçtı. İki yıl sonra gelen bir sonraki albümü Overgrown bunun kanıtı oldu. Brian Eno yapımcılığındaki Overgrown, soul ve 1960’ların özgün sound’una sahip olan enfes bir güncel çalışma olarak tarihe geçti.

Şimdilerde ise James Blake müzikal yolculuğuna tüm kariyerinden izleri de içinde barındırarak devam ediyor. The Colour in Anything boyunca, hem de kaydın her anında bunu fark etmek zor değil. Şarkı sözü yazarı Blake. Dub-step perdesini aralayarak avangard köşelere uzanan Blake. Dünyasının kapısını kaosa dönüştürmeyen gürültülü sekanslarla anlatan Blake… Albüm o kadar derinlere iniyor ki sadece bir an süren piyano yoğunluğunda bile geriden ritmi yakalayan synth vurguları ve vokallerle Blake’in içindeki farklı insanları hissedebiliyorsunuz.

Frank Ocean, Bon Iver, Justin Vernon gibi müzisyenlerin destek verdiği ve prodüktör koltuğunda ünlü yapımcı Rick Rubin’in bulunduğu The Colour in Anything tam yetmiş altı dakika süren bir yolculuk. Quentin Blake imzalı kapak illüstrasyonu ise siz daha albüme geçmeden hikâyeyi başlatıyor. Toplamda on yedi şarkının bulunduğu albümde Timeless, Modern Soul, Love Me in Whatever Way ve Waves Know Shores gibi parçalar bir adım önde.

James Blake henüz yirmili yaşlarının ortalarında bir müzisyen. Ancak kısa kariyeri boyunca ürettikleri ve The Colour in Anything’in ulaştığı nokta onu şimdiden deneysel elektroniğin en önemli isimlerinden biri yaptı.